Bunaltıcı sıcakları yaşadığımız bugünlerde, Kuşadası’nda ormancıların kurmuş olduğu ORSEN sitesinin kafeteryasının bahçesine girildiğinde bir oh çekiyor insan.
Sıcaktan bunalıp buraya giren kişilere oh çektiren, sonra da “burası cennet gibi” demelerine yol açan şeyin nedeni, bahçenin tam ortasında devasa büyüklükte bir şemsiye gibi duran Akçaağa’'ın varlığı…
Dışarıdaki güneşli alanla, Akçaağaç’ın altındaki yer arasındaki ısı farkı neredeyse 10 dereceye ulaşmış görünüyor. Kafeterya olarak kullanılan ağacın olduğu bölgede en az 100 kişinin oturabileceği düşünüldüğünde, bu ağacın varlığının ne kadar önemli olduğu net bir şekilde anlaşılmaktadır.
İnsanlara ağaç sevgisini daha da pekiştirecek ve kendisine hayran bırakacak özelliklere sahip Akçaağaç, harika bir peyzaj ve görsellik oluşturmuş.
Ancak sahil kentlerinde sık sık yaşanan bir sorun ORSEN’de de görülüyor. Akçaağaç’ın varlığı 200 mt. İlerideki denizi göremeyen 2 daireye büyük sorun olmuş vaziyette. Ağacın dallarının budanmasını istemişler. Dediklerini de yaptırmışlar. Neredeyse bir kamyon odun çıkmış. Ancak ağaç inadına daha da gürleşmiş ve görüntülerini engellemiş.
Aynı kişilerin şikayetleri daha da artmış, önceki yıllarda kestirdikleri Çınar ağacı gibi Akçaağaç’ın da kesilmesini istemişler.
Akçağaç’ın varlığı tehlikede. Belki kesilirken herkes görebilir ama ağacı kurutmanın birçok yolunu da bulabilirler.
Yaptığımız araştırmada, ağacın bulunduğu alan her ne kadar ORSEN sitesinin içinde bulunsa da belediyeye bırakılmış park alanı olarak görülüyor.
Konu hakkında gereğinin yapılması için Kuşadası Belediyesi’ni bilgilendireceğiz. Aynı zamanda fiziksel görünümü, geçmişindeki hikayesi, Türkiye’de çok değerli orman bilim insanlarının kurduğu bir sitede bulunması nedeniyle, Aydın Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu Şube Müdürlüğü’ne, anıt ağaç olması için müracaat edeceğiz.
İklim değişikliğinin had safhaya ulaştığı günümüzde, ORSEN’de ki Akçaağacın varlığı bir sorun olarak değil, büyük bir zenginlik olarak değerlendirilmeli, bu harika ağacın korunması için herkes duyarlı olmalıdır.
Derneğimizin Bilim Danışmanı, Kuşadası Anıt Ağaçlarının yazarı Prof. Dr. Hüseyin Cahit ŞAT yaptığı inceleme de, Dişbudak Yapraklı Akça Ağaç (Acer negundo )' ın anıtsallık niteliği taşıdığını söyledi.
Yapmış olduğu inceleme ve tespitler sonucunda;
1)-Ağaç boyu:
11,40 m,
2)- Ağaç Tepe Tacı:
25 m.
3)- Göğüs çapı : 76 cm.
4)-Ağacın doğum tarihi: 1984 Mart
5)- Ağaç yaşı : 39 - 40
6)-Ağacın dalsız yapraksız gövde boyu: 1.86m. olarak bulundu.
Prof. ŞAT” Bu ağaç, yukarıda belirtilen kendine özgü özellikleri arasında en dikkat çekici olanları irsi olarak çok önemli ve büyük ekolojik potansiyele sahip bulunması ve bu sayede de çok büyük bir Tepe Taç (çap) 'i büyüklüğü meydan getirmiş olmasıdır.
Yani, bu ağacın en dikkat çekici Tepe Çapı nedeniyle Anıt Ağaç olarak tescil edilmesi uygun ve gerekli bulunmaktadır. Öteyandan bu ağaç, bugüne değin hiçbir bakım onarım uygulaması yapılmamış ve çok büyük bir baskı ve olumsuz baskılara maruz bulunmaktadır.
Bu yüzden bakım, onarım ve Rehabilitasyon çalışmalarına ivedilikle gereksinim bulunmaktadır.” Dedi.
İstanbul Özyeğin Üniversitesi Mimarlık ve Tasarım Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Beyza ŞAT “Acer negundo -dışbudak yapraklı Akçaağaç türünde Orsen Garden’ın neredeyse bahçe bölümünün tamamını kapsayan 25 metre tepe tacı genişliği olan ağacın gölgesinde oturup serinleyebilmek bir şanstır.
Ağaç geçmiş yıllarda çay bahçesi işletmecisinin sahibi Mehmet Demirkıran tarafından dikilmiş. Şimdi sıcak yaz günlerinde altında birçok kişinin serinleyebildiği bir nimete dönüşmüş.
Ağacın dallarının yatay gelişimi, dallarına taş bağlanması ile sağlanabilmiş. Böylece de geniş bir tepe tacı yaratılabilmiş. Ağaç yaş iken eğilir boşuna denilmemiş. Genç yaşta ağacın dallarına şekil verilerek bu tepe tacı formu oluşturulmuş.
Ağacın karbon tutumu, havayı temizleme, havadaki kimyasal kirletici partikülleri tutması, gölgesinde minimum 4 derecelik bir serinlik ile mikro iklim sağlaması gibi özelliklerinin yanı sıra estetik görünümü ile de dinlendirici etkisi yadsınamaz.” Dedi.
Jeoloji Yüksek Mühendisi Deprem bilimci Övgün Ahmet Ercan “Ağaç deprem zararlarını en aza indirgeyen bir canlıdır. Ağaç kökleriyle yeraltı suyu dengesini sağlaması sonucunda yeri kurutur. Eğer yerde bir ıslaklık varsa yapılar depremden çok etkilenir. O nedenle biz deprembilimciler sürekli olarak evlerin çevresine su sever ve su emer ağaçları dikilmesini öneririz.
Kaldı ki 1557 yılında Mimar Sinan Süleymaniye Camisini yaptığı zaman kalfalarına “derhal ağaç dikin etrafına” dediğinde “niye ki” diye sorduklarında “zelzeleye karşı mukavim yapar” diye Koca Sinan söylemiştir.
Dolayısıyla biz o Koca Sinan’ın sözünü alarak sakın ağaçlarınızı kesmeyin yok olan yerlere de ağaç dikin” diye sürekli söylerim” dedi.
EKODOSD/KUŞADASI