Bölgemizde tarihe tanıklık eden yüzlerce yıllık ağaç türlerini araştırarak, bunların anıt
ağaç statüsünde değerlendirilip koruma altına alınması ve tanıtılması için,
ilgili kurumlara başvuruda bulunmaktayız.
Normalde 6 ile 9 metreye kadar uzayan ve zor büyüdüğü bilinen menengiç ağaçlarından
yaşlı bir tanesini, Kuşadası Adaköy’de tespit ettik.
Yöre sakinlerinin çınar sandığı ağacın menengiç olduğunu tespit ettik. Yaptığımız
araştırmalarda bölgemizde çok az kalan türleri arasında en yaşlısı olduğunu gördük.
500 yaşın üzerinde olduğunu tahmin ettiğimiz menengiç ağacının gövde çevresi
5.80 mt olup, yüksekliğini 12 metre olarak ölçtük.
Yolun altında kalan ve site yapılırken çıkan topraklarla gövdesi 2 mt. gömülen ağacın,
yoğun yapılaşmalar arasında kalabilmesi bir mucize olmuş. Toylun Deresi’nin ve yolun
yakınında olması ve aynı zamanda Adaköy yönetiminin ağaca karşı duyarlılığı ağacın
kesilmesini önlemiş.
Ağacın yanıbaşında AYDEM’e ait bir trafonun bulunması, korunmasız durumda olan
ağacın olası bir elektrik çalışması durumunda geleceğini tehdit edebileceğini düşünmekteyiz.
Bu nedenle menengiç ağacının anıt ağaç statüsüne alınarak korunma altına alınması için
Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu Başkanlığı’na ve Doğa Koruma ve
Milli Parklar Mühendisliği’ne başvurduk.
Osmanlı Dönemi’nden bu yana yaşayan ve son yıllardaki yapılaşmalardan ve yakacak
odun kesimlerinden kurtulabilen kırmızımsı mor renkli çiçekler açan Menengiç ağacı,
Kuşadası’nın doğal değerlerine bir zenginlik katacaktır.
Ağacın bulunmuş olduğu bölge, Kuşadası coğrafyasında kalabilen küçük ekosistem
alanlarından birisi olarak görülmektedir.
Ağacın hemen yanı başında, eski yıllarda Pilav Dağı’ndan gelen suları denize taşıyan
Toylun Deresi’nin bir bölümü bulunmaktadır.
Toylun Deresi de yoğun bir şekilde gelişen yapılaşmalardan nasibini alarak etrafı
binalarla çevrilmiş durumdadır.
Çevre yolu yapılmadan önce derenin akar durumda olduğu zamanlarda küçük bir
gölet olan alanda büyük bir otel yapılmıştır.
Toylon Deresi’nde her türlü baskı ve tahribat oluşmasına rağmen, bugüne kadar
ekosistemin devam etmesinin en büyük nedeni, tüm canlılara hayat veren içinden
sızan su olmuş.
Temmuz ayında olmasına rağmen içinde sızan kaynak sularıyla kargılar, sazlıklar, çınar,
incir, delice zeytin, dut, karaağaç, meşe, kavak, akasya, servi gibi ağaçlar ve
Akdenize özgü birçok bitki türü kalan bölümünde yaşamaya devam etmektedir.
Günümüzde dereden 150 mt. Uzunluğunda küçük bir bölüm kalmasına rağmen,
bu alanda zengin bir ekosistem oluşmuş, sızan suyun ve bitkilerin zenginliğiyle
birçok orman kuşları, yırtıcı kuşlar, omurgasızlar, sürüngenler, tilki ve sincap gibi
birçok canlı türü burada yaşamaya devam etmekte olduğu görülmektedir.
Dere içindeki sızan su kaynağının, günümüzde bir site içerisindeki yolun ortasında
üzeri kapatılmış olan ve adı Dutlukuyu olarak bilinen kuyudan beslendiğini tahmin etmekteyiz.
Siteler ve yollar yapılırken kuyunun doldurulmadan korunarak günümüze kadar
gelebilmesi, o günkü duyarlı insanların hassasiyeti olarak düşünüyoruz.
Eski yaşlılara göre; Dutlukuyu’nun suyundan eşeklerle getirilen sularla, günümüzde
Ege mahallesinin tepelerindeki zeytin ağaçlarının büyütüldüğü ve bölgede yetiştirilen
tütünlerin bu sularla sulandığı söylenmektedir. Eski yıllarda bölgede zeytinlikleri olanlar,
eşekleriyle geldikleri kuyunun yanındaki dut ağacının altında dinlenirken, denize doğru
baktıklarında birgün buraların evlerle dolu olacağını ve koca gemilerin kıyıya yanaşacağını
düşünmüşler midir bilinmez.
Rumlardan kaldığı bilinen Dutlukuyu’nun içinde hala su bulunmaktadır. Bir zamanlar
bölgeye hayat veren Dutlukuyu, yüzlerce yıldır birçok insanın anısına tanıklık yapmış.
Asırlardır birçok insana hizmet veren Dutlukuyu, yine eski yıllarda olduğu gibi üzerine
restore edilebilecek bir çıkrıkla, Kuşadası’na ayrı bir zenginlik kazandıracaktır.
Menengiç ağacı, Dutlukuyu ve Toylon Deresi’ne bir bütün olarak, hak ettiği saygı gösterilmeli,
bulunduğu çevre ile uyumlu bir şekilde daha uzun yıllar yaşatılmalıdır.
Altında yüzlerce yıldır kimi hüzünlü, kimi neşeli öykülerin geçtiği Menengiç ağacına
bakarken, o günleri düşünerek gözümüz gibi bakmalıyız. Çünkü o tarihe tanıklık etmiş
bir elin parmakları kadar kalabilen nadir doğal anıtlarımızdandır.
MENENGİÇ(Pistacia terebinthus)
Menengiç 6-9 m'ye kadar boylanır. Karşılıklı dizilmiş bileşik yapraklar 5-11 parlak yaprakçıktan
oluşur ve reçine kokusu verir. Kırmızımsı mor renkli çiçekler Mart ve Nisan aylarında görülür.
Mürekkep meyve küçük, küre biçiminde olup olgunlaşınca yeşil ve maviye dönüşür.
Tohumlar Eylül-Ekim aylarında olgunlaşır. Menengiç yörelere göre çitlenbik, çedene,
çıtlık, çitemik, bıttım farklı isimlerle anılır. Bitki olarak fıstık ağacına benzerlik gösterir.
Türkiye’de, arkeolojik bulgular menengicin eski çağlardan beri gıda olarak
kullanıldığını göstermiştir.