Tarihte Pers ordularını balıklarıyla besleyen Ege Denizi’nin küçük bir koyu olan Azap Gölü,
son günlerde attığı çığlıklara duyan olmadığından, ölümün son sinyallerini vermeye başladı.
Son yıllarda kurumalar ve balık ölümleriyle gündeme gelen Azap Gölü’nde,
son günlerde taban toprağındaki kirlilik ve ölen canlıların oluşturdukları sediment
ve çürümeler sonucunda karbondioksit ve metan gazı salınımı meydana gelmekteydi.
Hiçbir koruma statüsü bulunmayan göl, ilgilenen de olmayınca sonunda ölümün
rengini göstermeye başladı.
Zengin biyolojik çeşitliliği barındıran ve birçok su kuşuna ev sahipliği yapan
ve leyleklerin en önemli beslenme alanı olan Azap Gölü’nü önce kuşlar
terk etmeye başladı.
Gölde meydana gelen değişiklikleri sürekli olarak takip ediyor, fotoğraflandırıyor
ve ilgili kurumları uyarıyoruz. Ancak bugüne kadar hiçbir kurumdan bir yanıt gelmedi
ve gölde araştırma yapılmadı.
Göl göz göre göre elden gidiyor.
Kurbağalar bile gölü terk etmeye başladı. Kendilerini karaya atan kurbağalar göldeki
ekosistemin çok önemli besin kaynaklarıdır. Balıkçı teknesine çıkarak gölü izleyen
kurbağa, yaşam alanının ne hale geldiğini balıkçı ağlarının üzerinden bakarak izlemektedir.
Göl yüzeyinde yeşilin her tonunu görmek mümkün, çünkü göldeki suyun rengi
her geçen gün değişiyor.
Güzel bir doğayı tarif ederken “maviyle yeşilin buluştuğu harika bir yer” diye söylenir.
Azap Gölü’nde de maviyle yeşil buluşmuş ancak burada gölün içindeki zehrin
dışa yansıması olarak görünüyor.
Göl ağırlaşmış bir hasta gibi. Hasta olduğunu ispatlamak için teşhise bile gerek yok.
Görsel olarak bakıldığında manzara her şeyi söylüyor. “Ben gidiyorum…” diyor.
Azap Gölü’nün içine işleyen zehir yöre insanlarının en sevdiği balık türü olan 3-4 kg
. büyüklüğündeki sarıbalıkları da öldürmeye başladı.
Yılan balıkları sıcak suda haşlanmış hale gelmişler. Gölün balıkçısı “ son günlerde
hiç balık tutamıyorum, ağa takılanlar da haşlanmış gibi çıkıyorlar” diyor.
Göldeki suyun dibi görülmediğinden, toplu balık ölümleri var mı? bilinmiyor.
EKODOSD üyesi olan SDÜ Eğirdir Su Ürünleri Fakültesi Öğretim Üyesi Dr. Erol KESİCİ’nin
söyledikleri oldukça vahim.
KESİCİ: Azap Gölü’nde görülen ve suyu yeşil renge dönüştüren mikroskobik
canlı kümesi zehirli bir bakteri olan bazı bilim insanlarınca da Mavi-yeşil alg
adı verilen Microcystis aeruginosa dır.
Azap Gölü’nde resimlerde görüldüğü gibi bir ALG PATLAMASI olmuştur.
Daha önce kamışlarda gaz çıkışları olmuştu. Alg patlaması göl zeminin kirliliğinin
hat safhada olduğunun göstergesidir.
Tatlı su kaynaklarının her tarafını bitkilerin istila ettiği gölün geri kazanımı çok zordur.
Çünkü bitki gelişimi kontrol altına alınamayan göller; belirli bir zaman sonra tamamen kururlar.
Bu nedenle doğal göllerimiz ile ilgili acil önlemlere hız verilerek, göllerin
temel kullanım amacı belirlenerek, göllerden su alımları, bu ilkelere göre planlanmalıdır.
Microcystis aeruginosa - Mavi –Yeşil Alg –ZEHİRLİ ALG istilası, sonun başlangıcıdır,
AZAP Gölü için… Doğal göllerin su seviyelerinin korunamaması,
güneş ışınlarının etkinin artırmasıyla öncelikle buharlaşma olmak üzere,
göldeki bitki artışına neden olarak ortamın biyolojik çeşitliliğini değiştirmekte ve
bunun sonucunda ortama bırakılan atıklarla birlikte organik kirlilik de artmaktadır.
Atık alanı olarak gördüğümüz göllerimiz, bugün; artık azalan su seviyeleriyle,
atık kaynaklı kirliliği eskisi gibi gizleyememektedir.
AZAP Gölü’nde yüksek oranda primer prodüktivite gözlenmekte ve göl ötrofik bir göldür.
Ötrofikasyon, tatlı sularda besleyici tuzların çok artması(tarım-evsel atık-taşınma)
sonucu ortaya çıkan aşırı üretim (biyolojik kütlenin artması) olup, en belirgin
kirlenme şeklidir.
Göl taban çamurunda fosfat(gübreler, aşırı bitki artışı, toprağın göle taşınması)
miktarının artışı belirli bir dönem sonucunda göl su yüzeyinde
bitkisel plankton(mik. bitkiler) Microcystis aeruginosa
Mavi –Yeşil Alg, vb. türlerin oluşturduğu alg artışının belirlenmesi;
siyano- bakteri olarak da tanımlan bu mavi-yeşil alg türleri gölün verimliliğinin,
kirliliğinin, su kalitesinin; kısacası gölün geleceğinin en önemli belirleyicisidir.
Bu yeşil- Microcystis aeruginosa içeren suların hiç canlıya içilmemesi,
balıkların yenmemesi, suyunun tarımda kullanılmaması gerekir.
Bu mikroskobik canlının yoğun olarak bulunduğu sular kesinlikle kullanılmamalıdır.
Çevredeki insanlar bu konuda uyarılmalı, su hayvanlara içirilmemeli.
Bu bakteri karaciğer kanserinden tutun, diğer birçok hastalığa zemin hazırlamaktadır.
Bu tür alglerin yoğun olduğu sular; zehirli sudur.” Dedi.
Sürekli takip ettiğimiz Azap Gölü, daha 3 ay öncesine kadar tamamıyla suyla dolu olup,
Büyük Menderes Nehri’yle birleşmişti.
Suyla dolu olan doğu yakasındaki alanlarda hiç su kalmamış, göl can
çekişmeye başlamıştır. Kalan suyun zehirli olması nedeniyle içindeki canlılarda ölmeye başlamıştır.
Azap Gölü’nde başta balıklar olmak üzere, su kuşları gibi ekolojik değeri yüksek,
zengin bitki ve hayvan çeşitliliği ile birçok türün yaşamasına olanak
tanıyan ekosistem çökmek üzeredir.
Göl kıyısında yaşayan yöre insanları, çaresizlik içinde gölün değişimlerini izlemektedir.
Kimi göl kıyısında yayılan hayvanlarının geleceğinden, kimi tuttuğu balıklardan,
kimi suladığı tarlalarda yetişen ürünlerin akıbetinden kuşku duymaktadır.
Azap Gölü bulunmuş olduğu coğrafyanın iklimini düzene sokmakta, verimliliği ve
doğal bitki örtüsünün doğallığını sağlamakta, yanı başındaki Yeşilköy’e de
hayat vermektedir. Azap Gölü etrafında 2500 yıldır birçok uygarlıkların var olması,
buradaki suya olan gereksinimleridir. Günümüze kadar gelen tüm insanlık
Azap Gölü’nün sularından yararlanmış tarım, hayvancılık, balıkçılık, sazcılık gibi
etkinliklerle geçimlerini sağlamışlardır. Günümüz dünyasında tüm bu faaliyetlere
bir de turizm eklenerek, bünyesindeki doğal ve kültürel zenginliklerle Ekoturizmin
gelişmesine katkı yapması beklenmektedir.
Ancak son günlerde gölde yaşanan bu vahim durumun, öncelikle insan sağlığında
ne tür olumsuzluklar yaratacağını, göl kıyısında hayvancılık yapanları, göl suyundan
ağaçlarını, sebzelerini, tarlalarını sulayanları ne gibi olumsuz gelişmelerin beklediğini
bilen ve araştıran yok.
Biz bir sivil toplum örgütü olarak göldeki gelişmeleri ve değişimleri takip ediyor,
bilim insanlarıyla paylaşıyor ve ilgili kurumları uyarıyoruz.