Latmos(Beşparmak) ve Madran Dağları, doğal ve kültürel zenginliklerinin yanı sıra jeolojik ve jeomorfolojik açıdan Türkiye’nin en önemli alanlarından biridir.Tarih öncesi dönemden günümüze kadar bölgenin ilginç jeolojik oluşumlarının burada yaşayan insanlar tarafından kullanıldığı görülmektedir.Rüzgar ve yağmur erozyonuyla değişik şekillerde oluşan kaya oluşumları, bu coğrafyada kaya kullanım kültürünü de yaratmıştır.
Bu coğrafyada yaşayan insanlar üst üste yığılmış gibi duran kayaları en iyi şekilde kullanarak, yaşam alanlarını, savunma yapılarını, kutsal alanlarını, manastırlarını inşa etmişlerdir. Yapılarını yaparken hiçbir kayaya zarar vermeden, kayanın mevcut halini en iyi şekilde koruyarak kullanmışlardır.
Antik dönem mimarisindeki kaya kullanımlarının günümüze kadar ulaştığı ve yöre insanlarının bu kültürü hala devam ettikleri görülmektedir.Bu bölgede yaşayan çobanlar oyuk kayaların önüne duvar örerek yaşam alanlarını oluşturmuşlar.Dağda yaşayan insanların kaya oyuklarını kullanarak, mağara evler oluşturarak barınma ve sığınma için kullandıkları görülmektedir.
Bir zamanlar Ege’nin namlı efelerine mekan olan bu dağlarda, zeybeklere ait eşkıya inlerini görmek mümkündür. Onlarda kayaların doğal yapısını zarar vermeden saklandıkları ve barındıkları bu mekanları yaratmışlardır.Bu coğrafyadaki insanların kullandığı yaşam alanları çevreci bir mimariye sahiptirler. Doğal taşlardan ve doğaya uyumlu bir şekilde yapılmışlardır. Anakayalar kullanılarak daha az maliyet ve daha az işçilikle antik dönem kültüründen esinlenerek yapılarını inşa etmişlerdir.
Ayı nesli bittiği için artık kullanılmayan, ancak turizmde kullanılabilecek önemli yapıların içinde olan kovanlıklar, kaya kullanımlarının iyi birer örneğidir.Latmos’la aynı kaya yapısına sahip Madran Dağları’nda görüldüğü gibi, birçok kaya oluşumlarının günümüz insanları tarafından hala kullanıldığı görülmektedir.
Özellikle büyük boyutlu kayaların alt bölümlerine taş ve çamurla duvar örülerek meydana getirilen geniş oyuklar, yöre insanları tarafından buğday ve çavdar gibi hububat ürünlerinin depolanması için kullanılmaktadır.
Fare vb. zararlılardan korumak için sakladıkları ürünleri, ihtiyaçları olduğunda çıkarıp tekrar çamur ve taşlarla örerek deponun kapısını kapatmaktadırlar. Antik dönem geleneği olan ve eski yıllarda daha yaygın olan bu depolama sistemi günümüzde özelliğini yitirse de, hala bu yöntemi uygulayan insanların olduğu görülmektedir.
Bu kayalar, Tarih Öncesi Dönemden günümüze kadar doğallığı bozulmadan kullanılmış, kullanan insanlar tarafından kayalara bir zarar verilmemiş, hepsi tarihsel birer miras olarak bizlere kadar ulaşmıştır. Dünyanın bazı ülkelerinde var olan bu tür kaya oluşumlarının ve kaya kullanımlarından kalan tarihi mirasların hem korunduğu hem de turizme kazandırıldığı görülmektedir.
Bu coğrafyada yaşayan insanlar antik dönemde de, günümüzde de bu dağlara hiç zarar vermemişler, dağın doğal yapısından yararlanmışlar, ilginç kaya oluşumlarını kendi yaşamları ve işlerine göre kullanmışlardır. Doğasıyla, tarihiyle, kültürüyle bir bütün olan bu coğrafya aslında bir açık hava müzesi niteliğindedir. Alternatif turizm faaliyetleri için eşsiz güzellikler ve özellikler sunmaktadır.
Ancak binlerce yıldır devam bu kültür, bu güzellikler, eşi benzeri olmayan bu kayalar ne yazık ki açılan maden ocakları tarafından geri dönülmez bir biçimde tahrip edilmektedir. Buradan çıkarılan madenler her tarafta bulunmaktadır. Fakat bu dağların özellikleri, barındırdığı güzellikleri, binlerce yıllık kültürü, doğası, tarihi başka bir yerde yoktur. Tüm bu değerlerin korunarak, Aydın ve Türkiye turizmine kazandırılması, bu coğrafyadaki sürdürülebilir yaşamın, kültürün, turizmin ve güzelliklerin devam etmesini sağlayacaktır.