Akdeniz’den Kafkasya’ya kadar olan bitki türlerini bünyesinde barındıran, derin sarp vadilerin, kanyonların ve bunların içinden akan derelerle doğal habitatlar oluşturan ve zengin biyolojik çeşitlilik içeren Dilek Yarımadası, benzersiz özelikleriyle Türkiye’nin en önemli milli parkları arasında başı çekmektedir.Deniz, orman, sulak alan, Akdeniz’de en iyi korunmuş maki topluluklarını barındıran ve yaban hayatının son sığınağı olan Dilek Yarımadası Milli Parkı’nın sınırları, denize uzandığı Dipburun’dan başlayarak Güzelçamlı’nın üstlerinde sona ermektedir. Samson Dağları olarak bilinen bu coğrafyanın, Milli Park sınırlarıyla harita üzerinde bıçak gibi kesildiği görülmektedir.
Dilek Yarımadası’nın doğusunda kalan bu bölgenin, biyolojik çeşitlilik açısından Milli Parktan hiçbir farkı yoktur. Orman toplulukları açısından yer yer daha da zengin kaynaklara sahip olduğu görülmektedir.Dilek Yarımadası’nın doğusunda kalan bu coğrafyanın, aynı özellikleri barındırması nedeniyle, Fındıklıkale ve Kurşunlu Manastırı’nın içine dahil edilip sınırlarının genişletilerek Milli Park kapsamına alınması için Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü’ne resmi başvuruda bulunmuştuk.
Milli Park sınırlarının genişletmek için yeterli gerekçe olmadığı görüldüğü, bu bölgenin Orman Genel Müdürlüğü tarafından üretim amaçlı olarak kullanıldığı, üzerinde birçok RES santrali için izin verildiği tarafımıza bildirilmiştir. Samson Dağları’nın doğu bölümünde RES santralleri için geniş yollar açılmış ve bu alanda onbinlerce ağaç kesilmiştir.
Kurşunlu Manastırı’ndan Milli Park sınırına kadar olan alan tamamıyla doğal ormanlardan oluşmakta, endemik birçok bitki topluluklarını ve ender görülen ağaç türlerini barındırmakta ve zengin bir yaban hayatının devam ettiği görülmektedir.Bu alanın, konusunda uzman bilim insanları tarafından araştırılıp Milli Park kapsamına alınması için gerekli girişimler yapılmalı, Milli Parkın sınırlarının genişlemesiyle birlikte, hem doğal değerler, hem de sürdürülebilir turizm açısından bir seçkinliğin işareti sayılan Panparks’a müracaat edilmelidir.
Şu anda ne yazık ki bahse konu olan Kurşunlu Manastırı yolunda mevcut yolun genişletilmesi amacıyla, içinde çok ender ağaç türlerinin olduğu binlerce ağaç kesilmektedir.
Yol kenarında bulunan kızılçam, çınar, meşe, pırnal meşesi, ıhlamur, kestane ve birçok ağaç türünün kesildiği görülmektedir.Halbuki böyle biyolojik çeşitliliği zengin olan doğal alanlarda, ormanlar ve içinde barınan canlılar için gerekli olan ve biyolojik çeşitlilik açısından bulundukları ortama büyük katkı sağlayan ölü orman ağaçlarına bile dokunulmamaktadır.
Bırakın ölü orman ağaçlarını, asırlık çam ağaçlarının bile kesildiği görülmektedir.Yol kıyısındaki nadir kestanelerden bazılarının kesildiği, Prof. Dr. Hüseyin Cahit ŞAT’la birlikte yaş tespiti yapılan 667 yaşındaki Anadolu Kestanesinin 20 mt. Mesafeyle kesilmekten kurtulduğu görülmüştür.
Kuşadası’nın akciğerleri olan bu ormanlarda hiçbir ağaç kesilmemeli, alandaki biyolojik çeşitliliğe zarar verilmemeli, Milli Parkın sınırlarının Kurşunlu Manastırı’nı da içine alacak şekilde genişletilmelidir. Bu hem biyolojik çeşitlilik açısından hem de sürdürülebilir turizm açısından çok önemlidir.