EKODOSD bilim danışmanı üyesi, Ege üniversitesi Fen Fakültesi Tabiat Tarihi Uygulama ve Araştırma Merkezi bilim insanlarından Yrd. Doç. Dr. Ortaç ONMUŞ’un yönlendirmesiyle, Yunanistan’dan gelen bir Tepeli Pelikan (Pelacanus crispus)’ı Aydın’ın Söke Ovası’nda aradık. Yunanistan’da üzerine uydu vericisi takılan Tepeli Pelikan, yapılan izlemelerde bir süre Büyük Menderes Deltası’nda sinyal verdiği, daha sonra Söke Ovası’nın ortasından sinyallerin hareketsiz olarak geldiği tespit edildi.
Söke Ovası’ndaki azmaklarda yapmış olduğumuz araştırmalarda Tepeli Pelikanı ölü olarak bulduk. Bir çiftliğe yakın alanda azmak kıyısında gördüğümüz pelikanın üzerinde bir inceleme yaptık. Pelikanın etlerinin yanmış olduğundan ve hemen üzerimizden geçen elektrik tellerinden cereyana kapılarak öldüğünü tespit ettik. Çiftlikte çalışan işçilerle konuştuğumuzda, birkaç gün önce sabaha karşı saat 05.00 sularında, direkteki trafodan bir çatırtı geldiğini ve elektriklerin kesildiğini söylediler. Çiftlikten biraz daha ileride olduğundan pelikanı görememişler. Pelikanın baş kısmı ve ayaklarının yırtıcı bir hayvan tarafından götürüldüğünü tahmin ediyoruz. Üzerindeki uydu verici cihazı ve numaralı plaketleri çözerek çıkardık. Çevrede yapmış olduğumuz araştırmalarda pelikanın ayağına takılı olan NO36 numaralı halkayı bulduk. Pelikanın üzerinden çıkan cihaz ve malzemeleri Ege Üniversitesi’ne gönderdik.
Geçtiğimiz günlerde kıyılarımıza gelen Akdeniz Foku gibi, Yunanistan’dan gelen Tepeli Pelikanın da sınırları aşarak ülkemize geldiği görülmektedir. Her iki canlının da nesilleri tehlike altında olup, sayıları çok az kalmıştır. Bu canlıların yaşam alanlarının korunması için hem Yunanistan’a hem de ülkemize önemli görevler düşmektedir. Her iki ülkede de üremeleri ve beslenmeleri, sınır tanımadan gezip dolaşmaları, hem Yunanistan hem de Türkiye için büyük bir zenginliktir. Bu zenginliklerin kaybolmaması bizlere bağlıdır. Özellikle Aşağı Büyük Menderes Havzası’nda bulunan eski menderes yatakları olan azmakların korunması, sazlıklarının yakılmaması ve sularının kirletilmemesi gerekir.
EKODOSD bilim danışmanı Ege üniversitesi Fen Fakültesi Tabiat Tarihi Uygulama ve Araştırma Merkezi bilim insanlarından Yrd. Doç. Dr. Ortaç ONMUŞ “Birkaç gün önce Ekodosd ile oldukça benzeri koruma çalışmaları yapan, Prespa (Gölü’nün) korunması için çalışan Yunan bir sivil toplum örgütünden Dr. Olga Alexandrou ve Dr. Giorgos Catsodorakis isimli iki arkadaşımdan acil başlıklı bir e posta aldım. E-Postada Yunanistan’ın Prespa Gölü’nde üreyen uydu vericisi takılı bir Tepeli Pelikan(Pelecanus crispus) yavrularından birinin, Büyük Menderes Deltası’nda ölmüş olabileceğine dair bilgi vardı. Yunanlı dostlarımdan aldığım bilgiyi hızlıca EKODOSD Yönetim Kurulu Başkanı Bahattin Sürücü’yle paylaştım. Ve Sürücü’de, haberi alır almaz en son koordinat gönderilen alanda araştırma yaparak, pelikanı buldu.
Hem Yunanistan’daki arkadaşlarımın hem de Türkiye de bizlerin yapmış olauğu halkalama ve uydu vericisi ile izleme çalışmaları, Yunanistan ve Türkiye’de dünyaya gelen pelikanların sürekli bu iki ülke arasında seyahat ettikleri, kışladıkları, beslendikleri yani “sınır tanımayan ”canlılar olarak bir arada yaşadıklarını ortaya koyuyordu. Hatırlarsanız geçen yıl Menderes Deltası’nda Gölbent Köyünde yavru olarak halkalanan bir Leyleğin Yunanistan’da Selanik kentinin kuzey doğusuna “Gelin Gittiğine” dair bir bilgi paylaşmıştık. Ancak bu leylek üzücü bir şekilde orada bir elektrik hattına çarparak ölmüştü. Ne üzücüdür ki Yunanistan’da yavru olarak halkalanan ve ülkemize gelen bu Tepeli Pelikanda Aşağı Büyük Menderes Havzası’nda bir elektrik hattına çarparak ölmüş. Bahattin Sürücü’nün, pelikanın öldüğü yerin yaklaşık 50 mt. yakınında olan çiftlikteki insanlardan aldığı bilgiye göre çarpılma sabah saat 5’te olmuş. Bu saatte havanın karanlık olması nedeniyle Baykuşlar dışında hehangi bir kuş türünün bir elektrik hattını görmesi mümkün değildir. Zavallı Tepeli Pelikan beslenmek için Menderes ovasındaki azmaklara giderken hayatını yitirmiş gibi gözüküyor.
Tepeli Pelikanlar Nesli Dünya Ölçeğinde Tehlike Altında olan bir kuş türüdür. Ayrıca ülkemizde ve tüm Avrupa ve hatta Asya’da yaşayan en büyük kuş türüdür. Kanat uzunluğu 3,5 mt.yi bulur. Yani orta boy bir otomobil uzunluğuna sahiptir. Bu boyutta bir kuş türünün uçarken tüm enerjisini yitirmemesi için süzülerek uçması zorunludur. Yani sürekli kanat çırpamaz. Devasa boyutları ve süzülerek uçması Tepeli Pelikanların çok zor manevra yapmasına yol açar. Bir yolcu uçağının bir havaalanına inmek için onlarca kilometre alan boyunca nasıl daire çizerek inmeye çalıştığını hatırlayın. Tepeli Pelikanlarda kuşların Jumbo Jetleridir. Nasıl bir havaalanı civarında yapılaşma, yüksek direkler ve elektrik hatları yasak ise, Tepeli Pelikanların ürediği bölgeler civarında da bu böyle olmadır. Ancak ülkemizde bu türün ürediği 4 alandan üçü Manyas Gölü, Gediz Deltası ve Büyük Menderes Deltası’nın etrafı çok yoğun Rüzgar enerji santralleri ve yüksek gerilim hatları ile örülmüştür. Bu durum Tepeli Pelikanlar için büyük bir tehlikedir.
Tek bir pelikanın elektrik tellerine çapması da nedir ki diye aklınıza gelebilir. Bilimsel araştırmalar ayrılan bütçeler komik olduğundan, yaşayan yaklaşık 2-3 bin pelikandan sadece 5 ya da 6 tanesi vericiliyle izlenebiliyor. Eğer bu 6 tanesinin yarısı elektrik hatlarına çarparak öldüğünü söylersem aklınıza ne gelir? Sanırım pekiyi şeyler değil... Belki bazılarınız “ pelikanın bizlere ne faydası var” diyebilirsiniz. Sizlere çok hızlıca bir kaç neden sayabilirim: 1) Pelikanların bir numaralı besini ülkemizdeki sulakalanları istila eden, yerel türlerimizi yok eden, eti de para etmeyen İsrail Sazanı’dır.
Menderesli balıkçılar yıllarca pelikanları rekabet ettikleri hayvanlar olarak gördüklerinden, 1970-1990’lar arasında kendi elleriyle yuvalarını bozdukları pelikanlar Ege Üniversitesi’nin Ekodosd ile birlikte gerçekleştirdiği halkalama çalışmaları ile İsrail Sazanlarını tükettiklerini kendi gözleriyle gördükten sonra, Menderes Deltasında yapay üreme yuvaları yapmak için EKODOSD ve Ege üniversitesi ile işbirliği yapmışlardır. Bu projeye de WWF Türkiye, “ Türkiye’nin Canı” projeleri kapsamında destek vermiştir. Tepeli Pelikanlar bilimsel ve teknolojik olarak başarması mümkün olmayan seçici avlanma tercihleri sayesinde, Batı Anadolu’daki sulakalanların adeta “Orman Muhafaza Memurlarıdır”
2) Tepeli Pelikan nesli küresel ölçekte tehlike altında bir tür olup, tüm Avrupa, Balkanlar, Kafkasya ve Ortadoğudaki üreyen birey sayısı “süper önemli olduğunu düşündüğümüz” dünyaca meşhur Panda’lar ile yaklaşık olarak aynıdır. Panda, Panda, diye yeri göğü inletirken, aklımıza burnumuzun ucundaki pelikanlar gelmez. Bu türün bu potansiyeli akılcı yatırımlar ile ulusal olarak çok ciddi bir tanıtım ve turistik gelir kapısı demektir.
3) Bilim insanlarının onlarca yıl yaptığı çalışmalar doğadan nesli yok olan her bir türün ortadan yok olmasıyla birlikte sayıları 20-30 arasında değişen başka canlı türlerinin ya tamamen yok olma sınırına hızla yaklaştığını ya da bulundukları ortamı işgal ederek tamamen ilgisiz başka canlı türlerinin yok olmasına yol açtıklarını ortaya koymuşlardır. Dağdan aşağı bir kaya yuvarlarsanız aşağı bir değil onarca kaya ve taş yuvarlanacaktır. Kümülatif etkiyi hayal etmeye çalışın. Yaşadığımız doğada karmaşık bir besin ağı piramidi vardır. Bu piramidin neresinden taş çekerseniz kaybolan taşın etkisi tüm piramide etki yapar ve sonuçta bu besin ağının yok olmasına yol açar. İnsan neslini korumak için doğadaki canlıları korumak zorundayız. Bu “Ya hep Ya hiç” oyunu gibidir.
Karar size ait... Bugün bilim insanları Uzayda olası bir insan yaşamını başlatabilmek için olası olarak gidilecek gezegenlerde dünyadakine benzer yapay destek sistemleri ve ekosistemler geliştirmek zorunda olduklarını biliyorlar. Uzayda kredi kartı ile ya da buradan götüreceğiniz bavullardaki eşyalarla hayatta kalamazsınız. Böyle giderse yakında kredi kartlarınız dünya da da işe yaramaz hale gelecek. Gerçeklerin bir kısmı böyleyken diğer taraftan Manyas Gölü, Gediz Deltası ve Büyük Menderes Deltası’nın etrafı artan bir baskı ile daha çok rüzgar santrali ve yüksek gerilim hattı ile kaplanıyor. Tüm yetkililerin buna bir an önce dur demesi gerekli. Ancak bunun içinde insanımızın artık artık meşhur kızılderili atasösünü anlaması gerekiyor “Son nehir kuruduğunda, son balık öldüğünde beyaz adam paranın yenmediğini anlayacak...” Haydi bugünden itibaren yaşam tarzımızı ve hayata bakış açımızı hep birlikte revize edelim... “ dedi.