Bu hafta Çarşamba Söyleşilerinin konuğu ressam Ayşe Kumbasar oldu. “İlk Çağlardan Günümüze Resmin yolculuğu” konulu bir sunum gerçekleştirildi.Fransa’daki Lascaux Mağarası’nda bulunan hayvan figürleri ve av sahnelerinden oluşan Dünyada bilinen en eski resimlerden, günümüzdeki modern resim sanatına kadar büyük değişimlerin yaşandığı görülmektedir.Çizgiyle başlayan ve daha sonra boyamaya geçilen resimler konusunda bilgi veren Kumbasar, tarihin en eski resimlerinden günümüze kadar olan resim sanatıyla ilgili ve dünyadaki önde gelen ressamlardan örnekler verdi.
İlk çağlarda kayalara, mağara duvarlarına resim yapan insanların hayvansal yağlar içinde eritilmiş renkli topraklar kullandıklarını, bitki özsularını ve sütten de yararlandıklarını söyledi. Resimlerin yapılış nedeninin çoğunlukla dinsel-büyüsel amaçlar içerdiğini, daha yeni tarihli resimlerin ise zafer ve bereketli avların, önemli olayların kaydedilmesi ve sonrakilere aktarılması için kullanıldığını belirtti. Uygarlığın ilerlemesi yani avcı-toplayıcı dönemden tarım toplumuna geçiş ile birlikte insanların kentler kurmaya başladığını ve resimlerin mağara duvarlarından insan yapısı mekanların, özellikle de tapınakların duvarlarına taşındığını söyledi. Aynı anda çanak-çömlek, takı ve çeşitli eşyalarında resimle donatıldığı görüldü. Eski Mısır ve Yunan sanatından örnekler veren Kumbasar, bu uygarlıkların kullandıkları malzemeler ve teknikleri konusunda bilgi sundu.
İlk çağlardan başlayarak dinsel anlamını kaybetmeden gelişen resmin giderek gerçekçi bir üslupta uygulanmaya devam ettiğini, evlerin duvarlarının, zeminlerin, tapınakların, vazoların ve süs eşyalarının resim ve mozaiklerle süslendiğini söyledi.Bisans ve Ortaçağ’daki resim sanatı ile ilgili bilgiler sunan Kumbasar, yeniden doğuş anlamına gelen Rönesans ile birlikte, bilim ve sanat alanında çok önemli gelişmelerin yaşandığını, dinsel bağnazlıklar yerini, yeni ve gerçekçi düşüncelere bıraktığı, ideal güzellik kavramının orya çıktığını belirtti.
Rönesans sanatı gerçekten resme getirdiği büyük yeniliklerle klasik sanatın en mükemmel örneklerini verdiğini, kompozisyon ve hareket sanatta altın devrini yaşadığını, Leonardo, Michelangelo ve Rafaello’dan sonra yeni bir kompozisyon yapmanın imkansız hale geldiğini söyledi.Maniyerizm, Barok Sanatın Rönesans sonrası iki evre olduğunu, bu dönemin en bilenen sanatçıları hakkında bilgi veren Kumbasar, Romantizm, Realizm, Emperesyonizm, Pointilizm, Art Nuvo, Fovizm, Ekspresyonizm, Naif sanat, Kübizm, Fütürizm, Dadaizm, De Stijl, Sürrealizm, Soyut Dışavurumculuk, Pop art, Mimialist Sanat, Kavramsbal Sanat, Post Modernizm, Hiperrealizm/Fotorealizm gibi akımlardan örnekler sundu.
Avrupa’da ün yapmışTürk sanatçıların çalışmalarından da örnekler sunan Kumsabar, resim yapmanın kendisini çok mutlu ettiğini, huzur bulduğunu, bildiklerini resim yapmak isteyenlerle paylaşmaktan zevk aldığını ve onlardan da çok öğrendiğini söyleyerek, özellikle çocukların resim yapmasının, onların yaratıcılıklarının ve hayal dünyalarının gelişimine katkı yapacağını söyledi. Soğuk bir akşamda, Tarih Öncesinden Günümüze Resmin Yolcuğunu sıcak bir ortamda konuklara sunan ressam Ayşe Kumbasar’a teşekkür ederiz.
Sayıları milyonlarla ifade edilen ziyaretçiler, Dünya müzelerindeki resimleri görmek için sıra kapma yarışına girerken, ülkemiz bu konuda hayli zengin kültürel varlıklara sahiptir. Bunları bünyesinde sergileyenlerden bir tanesi de adeta açık hava müzesi niteliğindeki Latmos’tur. (Beşparmak Dağları) Latmos’un her bir yanına serpiştirilen Kutsal Dağın emanetleri ne yazık ki tam anlamıyla tanıtılamamaktadır. Aslında resim sanatı açısından çok önemli örneklerin olduğu bu kutsal dağ, döneminin resim sanatçılarının eşsiz güzellikteki eserlerini bağrında saklamaktadır.
Tarih Öncesi Dönem ve Bizans Dönemi’ndeki farklı uslüplerle yapılan, aynı zamanda konusu itibariyle benzersizlik örneği sergileyen bu resimler, ülkemiz turizmine büyük katkı yapacak sanat eserleridir.
Kutsal Dağın kayalıklarında şekillenen resimlerin yanı sıra, sadece buraya özgü mitolojik hikayesi de dünyanın pek çok ülkesinde farklı ressamlarca resmedilmiştir. Dini düşün dünyasının ve 8000 yıl öncesinde bu dağlarda yaşayan insanların mutluluğunu ifade eden resimler, Aydın ve Muğla turizmi için çok önemli olup, hem korunmalı hem de bölge turizmine kazandırılmalıdır.