Dünyada çok az örneği olan, eşsiz doğal ve kültürel zenginlikleri bulunan Beşparmak Dağları (Latmos) Tarih Öncesi devirden, Osmanlı Dönemi’ne kadar uzanan yerleşmelerin mekanı olmuştur.Yaklaşık 30 yıldır Alman arkeolog Dr. Anneliese PESCHLOW tarafından, başta tarih öncesi kaya resimleri olmak üzere pek çok buluş gerçekleştirilmiştir.
Türkiye’de doğal yayılış gösteren fıstık çamlarının en yoğun olduğu bölgelerin başında gelen Latmos, tarihten günümüze doğayla barışık yaşayan insanların yerleşmelerine sahne olmuştur.
Bunlardan biri, Latmos’un en etkileyici ve heyecan verici bakir alanlarından olan Çörlenasarı olarak bilinen görkemli tepededir. Devasa boyuttaki anakayanın üzerine inşa edilen kale Bizans Dönemi’nin ilginç yapılarından biridir. Çörlenasarı’nın tarihçesiyle ilgili pek fazla bilgi olmasa da, kurulduğu anakayaya ve içindeki görüş açısına bakıldığında önemli bir savunma yapısı olduğu anlaşılmaktadır. Dörtbir yanı uçurumlarla ve engellerle çevrili olan kaleye ulaşmak çok zordur. Özellikle yağışlı ve karlı havalarda neredeyse imkansızdır.
Bir insanın çıkarken ve yürürken bile zorlandığı kayaların üzerine, onca taşın çıkarılarak sur duvarlarının inşa edilmesi hep merak konusu olmuştur.
Latmos’un anıtlar açısından Bizans Dönemi’nde Anadolu’nun en zengin ve en önemli yerlerinden biri olduğunu söyleyen bilim insanları, bu eşsiz dağlarda yaptıkları araştırmalar sonucunda gördüklerinden çok etkilenmiştir. Tarih Öncesi Dönemden Osmanlıya kadar devam eden süreç içinde bizlere miras kalan buluntular arasında Bizans Dönemi anıtları oldukça göze çarpar. Latmos’un vahşi coğrafyasında yer alan Bizans anıtlarını hiçbir kazı çalışması yapmadan dağın her köşesinde görebilmek mümkündür. Manastırlar, kaleler, gözetleme kuleleri, kiliseler, freskler, yerleşmeler ve nekropolleri, doğa koşullarından ve insan tahribatlarından korunduğu kadarıyla dönemindeki yapım şekliyle günümüze kadar geldikleri görülür. Çörlenasarı bunların içinde önemli tarihsel bir yapı olup, şairlere ve ressamlara ilham veren görüntülerle doludur. Kaleden bakıldığında fıstık çamlarının yeşil bir deniz oluşturduğu görülür. Tamamen anakaya olmasına rağmen kendine has bitki örneklerini bünyesinde barındıran Çörlenasarı’nın su kaynağı hemen yanı başındaki bir dere yatağıdır. Kendisi devasa blok bir kayanın üzerine kurulmuş kalenin içinde çok az kaya yapısı vardır. Ancak çevresinde, insanın kendini farklı bir gezegende hissedeceği olağanüstü güzellikteki kaya yapılarıyla, Türkiye’de jeopark olması gereken alanların başında gelmektedir.
Burada yaşayan insanlar hem bu ağaçların meyvelerinden yararlanmışlar, hem de Latmos’un en eski faaliyetlerinden biri olan arıcılığı devam ettirmişler. Binlerce yıldır devam eden doğayla uyumlu çevreci mimari yapılarını, günümüz insanlarına miras olarak bırakmışlar. Çörlenasarı ve çevresindeki binlerce yıllık insanlık mirasları sayesinde, Latmos’un birçok bölgesinde en büyük tehdit olarak görülen maden ocaklarına burada izin verilmemektedir. Bu bölge Aydın Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu ve Aydın Arkeoloji Müzeleri işbirliğiyle gerçekleştirilen çalışmalar sonucunda koruma altına alınmıştır. Diğer alanlarda da çalışmalar devam etmektedir.
Bölgenin hemen etrafında geleneksel yaşamlarını sürdüren doğayla barışık yaşayan insanların bulunduğu otantik köyler vardır. Dünyada yaygın bir şekilde gelişmeye başlayan ekoturizm faaliyetlerinin yapılabileceği ender yerlerden biri olan bölgenin, Kuşadası, Didim ve Bodrum gibi turistik kentlerin orta yerinde bulunması önemli bir avantajdır. Latmos’ta yapılacak ekoturizm faaliyetleri hem ülkemizin tanıtımına hem de yöre insanının ekonomisine olumlu yönde katkı yapacaktır.
Daha şimdiden yabancıların keşfedip ilgi çekici güzelliklerini yaşadıkları görülen bölge, Bağarcık Köyü ile Anadolu Geçidi arasındadır. Latmos’taki tüm faaliyetler koruma-kullanma dengesi çerçevesinde yapılmalı ve geleceğe taşınmalıdır.