Türkiye’nin hemen her köşesinde, kendi doğal ve kültürel zenginliklerini tanıtmak ve ekonomik gelirlerini yükseltmek isteyen kentlerin yoğun bir çaba içine girdikleri, ekoturizm faaliyetlerinin yapıldığı cazip bölge haline gelmek için yarıştıkları görülmektedir. Son yıllarda turizmde yaşanan sıkıntılar, özellikle ekonomisi büyük ölçüde bu sektöre dayalı kentlerin yerli turizmden beklentisini arttırmaktadır. Yerli turistlerin yeni yerler görmek, doğayı, tarihi keşfetmek arzusuyla yaptıkları seyahatler çoğalmaktadır. Biz de bu tür etkinliklerin yapıldığı Kula bölgesinde bir inceleme gezisi düzenledik.
Antik dünyanın coğrafyacılarından Strabon’un “Yanık Ülke” dediği Kula’da bir ekoturizm etkinliği gerçekleştirerek, bölgeyi üyelerimize tanıttık.
Öncelikle Kula’nın Yurtbaşı Köyü yakınlarında bir vadi içinde bulunan ve Kapadokya’dakilere benzeyen ve Kuladokya denilen peribacalarını görmeye gittik. Profesyonel turist rehberlerinden üyemiz Yeşim CİNBAŞ tarafından, peribacalarının oluşumu anlatıldı.
Vadideki muhteşem doğal güzellikleri bol bol fotoğrafladık.
Kula’nın en önemli doğal miraslarından biri olan peribacaları, Orman ve Su İşleri Bakanlığı tarafından Tabiat Anıtı yapılmış. Bu tür jeolojik ve jeomorfolojik değerlere koruma statüsünün kazandırılması çok önemlidir. Bu zenginliklerin hem geleceğe taşınması hem de burada gelişen turizm sayesinde bölge insanına katkı yapması açısından çok önemlidir. Umarız bakanlık daha geniş değerlere ve zenginliklere sahip Beşparmak Dağları (Latmos)’na da bir koruma statüsü kazandırmak için verdiği sözü yerine getirir.
Peribacalarından sonra ikinci durağımız, Divlit Yanardağı oldu. Ege Bölgesi’nin en büyük tektonik çukurlarından biri olan Gediz Obruğu üzerinde yer alan Kula volkanizmasını yerinde inceledik.
Burada eski volkan yapıları, lav platoları, lav akıntıları ve bunların arasında kurulan yerleşimler rehber Yeşim CİNBAŞ tarafından üyelerimize anlatıldı.
Yanardağın günümüze yansıyan kalıntıları ve oluşumlarını izledikten sonra, Germiyan Beyliği’nden başlayan Türk dönem tarihinin izlerinin bulunduğu Kula’ya geldik.
Tarihi Kula evlerinin bulunduğu, koruma ve restorasyon çalışmalarının devam ettiği bölgede bir inceleme gezisi yaptık.
Osmanlı sanatının mimari örnekleri, taş ve ahşabın yapım teknikleri, evlerde yaşayanların sosyal hayatları, profesyonel turist rehberi üyemiz Ergül KOCAMAZ tarafından anlatıldı.
Yeni restore edilen konaklar ziyaret edildi. Dönem farklılıklarında değişen mimariye dikkat çekildi.
Kula Evlerinin büyük aile yapısına ve yaşamlarının önemli bölümünü evin avlusunda geçiren kadınların hayat tarzına göre düzenlendiğini, günümüzde de aynı evlerde bu yaşam şeklinin devam ettiğini gördük. Yaşamlarının nasıl geçtiğini, komşuluk ilişkileri ve dayanışmaları konusunda evde yaşayanlarla sohbet ettik.
Hala içinde geleneksel yaşamını sürdüren, bazıları restore edilerek ekoturizme kazandırılan Tarihi Kula Evlerini, kentin dar sokaklarında bol bol fotoğrafladık. Ancak en büyük problem, dar sokaklarda 2 dakika da bir motosikletlilerin hızlı geçişleri ve arabaların yoğunluğu altında ezilmek korkusunu yaşamamız oldu. Kula Belediyesi hiç olmazsa ziyaretçilerin en yoğun gezdiği Pazar günleri, Tarihi Kula Evleri sokaklarını bu tür araç geçişlerine kapatır ve burayı gezmek isteyen insanlar da ezilme korkusu yaşamadan gezer.
Kula’dan Emre Köyü’ne geçtik. Emre köyünde, Türkçe şiirin öncüsü, mutasavvıf bir halk şairi ve büyük Türk filozofu olan Yunus Emre ve hocası Tabduk Emre’nin türbesini ziyaret ettik. Yunus Emre’nin yaşamı ve şiirlerinden örnekleri profesyonel turist rehberi üyemiz Müeyyet TİRİTOĞLU tarafından anlatıldı.
Yunus Emre Türbesi’ni ziyaret ettikten sonra, Emre Köyü’nde bulunan, içinde bir hamam ve çeşmeyle külliye olduğu söylenen Carullah Bin Süleyman Camiine geldik.
Rehber Müeyyet TİRİTOĞLU ve caminin hocası Nedim YILMAZ’ın anlatımlarıyla burasının tarihi konusunda bilgilendirildik. Caminin en büyük özelliği, bugüne kadar pek örneğini görmediğimiz türde içinin tamamen resimlerle çizilmiş olmasıydı. Camideki kitabeden, 18. yy. da Şehzade Abdurrahman Efendi tarafından çizilen resimlerin her birinin ayrı bir konuyu ve hikayeyi tasvir etmesi büyük hayranlık uyandırdı.
Carullah Bin Süleyman Camiini ziyaretten sonra, Emre Köyü’nün devşirme taşlardan yapılmış evlerini inceledik.
Ekoturizmin en önemli amaçlarından biri olan, yerel ekonomiye katkı da bulunduk.
Doğasını ve tarihi koruyan ve bunları iyi tanıtan kentlerin yılın her ayında ekoturizm faaliyetleriyle ekonomilerine katkı yapmasının mümkün olduğunu, Kula’da yaptığımız etkinlikte gördük.
Bu tür faaliyetlerde en çok merak edilen konulardan biri de gastronomidir. Geleneksel mutfağını yaşatan, kaliteden ödün vermeyen ve hijyen koşullarına dikkat eden kurumların markalaştıklarını ve bunun sonucu olarak da ekoturizm faaliyetleri içinde yerlerinin önemli olduğu görülmektedir. Biz de gastronomi konusundaki tercihimizi odun köftesiyle meşhur Salihli’de yaptık.