İngiliz gezgin Richard Chandler, 1765 Yılında antik adı Latmos olan Beşparmak Dağları’na geldiğinde, yörede yaşayan köylüler tarafından “Dağa çıkma, dağda kaplan(Anadolu Parsı) var, tehlikeli” diye uyarmışlar. Ancak içindeki keşfetmek arzusuyla kimseyi dinlemeyen Chandler, arkadaşlarıyla birlikte dağa çıkarak, Latmos’un 2 önemli mağarasını bulmuş ve birinin içindeki fresklerin arasına imzasını atmıştır.
Batı Anadolu’nun en bakir yerlerinden biri olan Latmos’u keşfetmek isteyenler, 17. yy’dan beri bu çabalarını sürdürmektedir. Bu kez Latmos’u keşfetmek isteyen gezgin diğerlerinden çok farklı. Yaşıtları oyun oynarken o Latmos’u keşfetmenin derdine düşmüş.
Adı Yascha Can ENKE, annesi Türk, babası Alman, 13 yıl önce Almanya’nın Bielefeld kentinde dünyaya gelmiş. Latmos’la ilk tanışması 3 yıl önce olmuş. Babaannesiyle geldiği Latmos’ta bir kaleyi görünce merak başlamış. Daha sonra Alman komşuları Dr. Annelise Peschlow’un Latmos’la ilgili kitabını verdiklerinde bu merak daha da çoğalmış. Latmos’un özgün doğal peyzajı, kaya yapıları, antik taş döşeli yolları, kaya mezarları, manastırları ve tarih öncesi kaya resimlerini okuyup, buraları görmenin hayallerini kurmuş. Son yıllarda okul tatillerinin hepsinde Türkiye’ye gelmeye başlamış. Her geldiğinde fırsat bulduğunda ziyaret ettiği ilk yer Latmos oluyor.
etten Dr. Anneliese Peschlow’la tanışmış. Onunla görüşmelerinde kafasında oluşan soruları sormuş. Anneliese Türkiye’den EKODOSD’u aramasını tavsiye edince, 1 yıl önce EKODOSD’la internetten tanıştı. EKODOSD’a, Latmos’la ilgili soru yağmurunu 1 yıldır sürdürüyor. E-maille gelen sorulara bakıldığında, hiç öyle 13 yaşında bir çocuğun sorabileceği sorular olmadığı düşünüldü önce. Herhalde bölgeyi çok iyi bilen ve takip eden biri tarafından yazılıyordur denildi. Yascha Can Türkiye’ye geldiğini, Akbük kıyılarında bir sitede kaldığını ve EKODOSD’u ziyaret etmek istediğini bildirdi. Geçtiğimiz günlerde EKODOSD’u ziyaret etti.
Gerçekten e-mailde yazdığı gibi küçük bir çocuk çıktı karşımıza. İlk sorumuz “Bize gelen yazıları sen mi yoksa başka biri mi yazıyordu” oldu. Yascha Can konuştukça ve Latmos’u anlattıkça hayretle ve hayranlıkla dinledik. Almanya da derslerinden kalan zamanda internetten Latmos’la ilgili bilgileri topladığını ve kendince değerlendirdiğini söyledi. Bilgisayarda Latmos’la ilgili bir harita geliştirmiş. Her gittiği ve keşfedeceği yerleri işaretlediğini anlattı.
Yeni yerler, yeni buluntular görmek, yöre insanlarıyla tanışmak istediğini söyleyince, Latmos’ta gitmediği alanları gezdirdik. “Sizden öğreneceğim çok şey var ama zamanım yok. Almanya’da bizim 4 defa tatilimiz var tatillerimin hepsinde buraya gelerek değerlendirmek istiyorum. Latmos’ta keşfedilecek daha çok yer var. Benim yaşım daha küçük, hepsini bitiririm herhalde.” Dedi.
Daha sonra EKODOSD’la birlikte Latmos’ta görmediği alanları ve kültürel buluntuların olduğu yerleri gezdiler.
Yeni gördüğü yerlerden büyük keyif aldı ve çok memnun oldu. 8000 yıllık kaya resimleri çok ilgisini çekti. O dönemde yaşayan insanları düşündü, neden hep insan resimleri çizdiklerini sorguladı.
Yascha Can’ın babası “Oğlum Almanya’da hep koltukta oturur. Sürekli internetten Latmos’u araştırır. Bir türlü spor yaptıramadım. Ancak Latmos’a gelince dağ taş demiyor, dağ sporcusu gibi tırmanıyor. Bu da onun bu dağa karşı olan sevgisini gösteriyor. Bu coğrafyaya aşık. Bütün aile Yascha Can’ın arkasında, o nereye gidiyorsa biz de oraya. Onun mutlu olması bizi de mutlu ediyor” dedi.
“Dağda neden kimse yaşamıyor. Ben burada olsam yaşardım” diyen Yascha Can’a, Yılın 365 gününü Latmos’ta modern yaşamın tüm gereksinimlerinden uzak bir şekilde yaşayan bir aileye götürdük.
Ailenin evini gezen Yascha Can, doğayı bozmadan, doğadan nasıl yararlanıldığını gösteren yapılar ve doğayla barışık mimari çok ilgisini çekti.Onu en çok mutlu eden olay, dağda yaşayan ailenin hiç istemeden önüne sofra koyup, karnını doyurması oldu. Bu aileyi ömür boyu unutmayacağını söyledi.Latmos’un olağanüstü güzellikteki kaya yapılarını hayranlıkla izleyen Yascha Can “Çok enteresan kayalar var burada. Sanki hepsini bir heykeltraş yapmış gibi. İnsana, hayvana herşeye benzetebiliyor insan.”dedi.
Latmos’un eşsiz doğası ve kültürel zenginliklerine hayran kalan Yascha Can’ı en çok üzen görüntüler maden ocakları oldu. Almanya’da böyle zenginliklerin olmadığını, eğer olsaydı Almanya’da böyle yerlerin hemen milli park yapılacağını söyledi. Latmos’un korunması gerektiğini, eğer korunabilirse buraya çok Alman turistlerinde gelebileceğini söyledi. Kendisinin Almanya’ya döndüğünde hem arkadaşlarına hem de öğretmenlerine Latmos’la ilgili tanıtım yapacağını ve Latmos gönüllüsü olacağını belirtti. Daha önceki yıllarda geldiğinde de 2 Alman arkadaşını Türkiye’ye getirmiş ve onlarla birlikte Latmos’un güzellikleri içinde gezmişler. Arkadaşları ilk kez geldikleri Türkiye’de gördükleri Latmos karşısında hayranlıklarını belirtmişler.
Tatil süresince ailesiyle birlikte sık sık EKODOSD’u ziyaret eden Yascha Can’a, Latmos’la ilgili yaptığı çalışmalar ve uğraşlar nedeniyle bir teşekkür belgesi takdim edildi.
EKODOSD üyeleri tarafından çok sevilen Yascha Can, geleceğiyle ilgili planlar da yapmaya başlamış. Kafasında tasarladığı 2 meslek bulunmakta. Öncelikle tercihinin arkeolog olmak olduğunu, bu olmazsa şehir plancılığı da yapabileceğini söyledi. Biz Yascha Can’ın ileride çok iyi bir arkeolog olacağını düşünüyoruz. Latmos sevdasının, Yascha Can’ın iyi bir arkeolog ve önemli bir bilim insanı olmasını sağlayacağını umuyoruz. Belki de 20-30 yıl sonra Latmos’ta yeni keşifler yapan bir bilim insanı olmanın, hem de çekirdekten yetişmenin onurunu yaşayacaktır Yascha Can.