Bu hafta “Çarşamba Söyleşileri”ne, bir Kuşadası sevdalısını, duayen bir ismi Müjgan ŞAVKAY’ı konuk ettik. Kuşadası hakkında birçok kitapları bulunan, kentin henüz küçük bir kasaba olduğu tarihlerde 1951 yılında Kuşadası’na gelen Müjgan ŞAVKAY “Nerelerden Nereye Geldik” diyerek, geçen sürecin canlı bir tanığı olarak yaşamındaki tecrübelerini ve gözlemlerini konuklarla paylaştı.
Tütün kıran, zeytin toplayan ellerin çektiği zorlukları, Kuşadası’nın o günlerdeki muhteşem doğal peyzajını, ayın doğuşunun, güneşin batışının güzelliğini, denizin akvaryum gibi olan günlerini, Kuşadası halkının kendilerini kasabaya gelen ilk turistler olarak değerlendirdiklerini, kendileri için Çıfıt tepesinde hazırlanan çardak altında geçen ilk gecelerini, bugünün insanı için anlamakta zorlanacağı birçok alanın o günlerde nasıl olduğunu, plansız programsız olarak kentin birden salt para uğruna nasıl değiştiğini bir hikaye tadında anlattı.
1960’larda Kuşadası’na gelen İngiliz Rose Mary BALDWİN’le olan arkadaşlıklarını, İngiliz Kraliyet ailesinin tekneyle Kuşadası Dilek Yarımadası-Büyük Menderes Deltası Milli Parkı’na Anadolu Parsı’nı görmek için geldiklerini, doğanın, yaban hayatının en canlı olduğu dönemleri yaşadığını anlatan Müjgan ŞAVKAY’ın sloganı “Gelirken Hayalleriniz, Giderken Anılarınız için Kuşadası”, yıllar önce Kuşadası’nın 2023 vizyon çalıştayının sonuç bildirgesi için seçilmişti.
EKODOSD’un teşekkür belgesi, üyelerimizden Nilgün ŞİRİN tarafından takdim edildi. Müjgan ŞAVKAY son söz olarak “Paranın esiri olmayalım, Kuşadası’nda kalan doğal ve kültürel değerlerine sahip çıkalım.” Dedi.
Kuşadası’nın en güzel dönemlerinden günümüze kadar geçen süreçte her şeyi gören, gözlemleyen ve yazan Müjgan ŞAVKAY’ın en büyük hayali; halk arasında Müjgan ŞAVKAY dağı olarak bilinen, Orman Bakanlığı’nın olurları ve Kuşadası Belediye Başkanlığı’nın yazılarıyla, tür florasını koruma parkı ve ağaçlandırma yapmak üzere adına tahsis edilen Kemerönü Mevkiindeki, Adakule Hotel’in kuzeyine düşen dağın Tabiat Parkı yapılmasıdır.
Kuşadası Bitkileri Envanter çalışma alanlarımızdan biri olan bu dağla ilgili Müjgan Şavkay’ın önerisini değerlendirerek, bilim danışmanı üyemiz Pamukkale Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü Botanik Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ali ÇELİK’le yapılan çalışmalar sonucunda bir rapor hazırlandı.
Çalışma alanı, Kuşadası ilçesi, Türkmen Mahallesi, Kemerönü Mevkiinde toplam 329.239 m2 yüzölçümlü doğal bir alandır. Araştırma alanı olarak, Türkiye florasına göre fitocoğrafik yönden Akdeniz’e girmektedir ve Davis (1965)’in grid kareleme sistemine göre C1 karesinde yer almaktadır. Çalışma alanının bir kenarında Ege Denizi ve diğer tarafın Kuşadası karayolu yer almaktadır.
Çalışma materyali ilgilini alandan toplanan ve gözlenen bitki örnekleri oluşturmaktadır. Herbaryum tekniklerine göre kurutulan örnekler literatürler kullanılarak teşhis edilmiş ve floristik liste oluşturulmuştur. Alanda bilimsel çalışmalar ilgili bilim adamı tarafından farklı süre ve günlerde 1992 yılından beri yapılmakta ve izlenmektedir.
Araştırma alanı ve çevresindeki parsellerle ilgili yeterli bilgi sağlanarak, araştırılması istenen alanın doğu, batı ve kuzey yönlerindeki diğer alanların parsel dağılımları ve yapılaşma özellikleri, hava fotoğrafları ve haritalar kullanılarak belirlenmiş ve kullanım amaçları araştırılmıştır.
1992-2015 yılları arasında aktif vejetasyon sezonunun farklı dönemlerinde arazi çalışmaları kapsamında bitki örnekleri toplanmıştır. Ayrıca mevsimsel değişimlere bağlı gözlemler yapılmıştır. Ayrıca bitkilerin önemli bir bölümünün doğal ortamlarında fotoğrafları çekilmiştir. Bitki örnekleri AÇE numarasıyla kaydedilmiş, bitkiler kaynaklar bölümünde verilen Türkiye Florası ve ilgili diğer literatürler kullanılarak teşhis edilmiştir. Teşhis işleminden sonra örnekler herbaryum tekniklerine göre kartonlara yapıştırılarak etiketlenmiş ve Pamukkale Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Biyoloji Bölümü, Uygulamalı Botanik Laboratuvarında tutulmaktadır.
Kıyı ekosistemleri oteller, tatil köyleri, turistik yatırımlar, konut yapımları ve özellikle yaz mevsimi boyunca yerli ve yabancı turistlerin yoğun kullanımları nedeniyle önemli ölçüde tahrip olmuş ve olmaktadır. Bu çevresel baskılardan dolayı kıyılarda yayılış gösteren halofit, psammofit ve kazmofit olarak adlandırılan bitki türlerinin habitatları giderek daha fazla tahrip olmaktadır.
Kuşadası’nın kıyı bölgeleri genelde turizm baskısı altında olup doğal özelliklerini kaybetmiştir. Bahse konu olan bölge Kuşadası kent içerisinde hala doğal özelliklerini kaybetmeden kalabilen doğal alanlardandır. Eğer bu parseller sahip çıkılmazsa doğal olma vasfını da zamanla kaybedecektir.
Araştrıma alanında bitki örtüsü açısında maki ve frigana olmak üzere iki tabakalı bir yapı göstermektedir. Makiyi en iyi temsil eden Quercus coccifera ve Firigana’yıda Sarcopoterium spinosum toplulukları temsil etmektedir. Bu topluluklar içerisinde Akdeniz elementi çalı, yarı çalı ve otsu bitkiler yer almaktadır. Maki ve Frigana toplulukları kıyı bölgelerimizde rüzgar ve dalga hareketlerinin neden olduğu erozyonla kaybolan topraklarımızı kuvvetli kök sistemleriyle tutarak sabitlemektedir. Bitki türlerinin değerlendirilmesi sonucunda çalışma alanında 400 e yakın bitki türünün olduğu belirlenmiştir.
Arazi çalışmalarımızdan elde ettiğimiz verilere göre çalışma alanında kent içinde küçük bir ekosistem olmasına rağmen barındırdığı 18 orkide türüyle Batı Anadolu Bölgesinde önemli orkide alanlarının başında gelmektedir.
Çıplak adam, Tavşan topuğu ve Topbaş orkidesi olarak bilinen Orchis italica çalışma alanında yer almaktadır. En iyi populasyonu çalışma alanında gözlenmiş olup Kuşadası için sembol olabilecek türlerin başında yer almaktadır.
Bu tür birçok turistin gelip göreceği, fotoğrafını çekip arşivleyebileceği önemli bir tür olup en iyi poplasyonları çalışma alanı içerisinde yer almaktadır. Çalışma alanı aynı anda 18 salep türünü bir anda bulundurması açısında çok önemli bir local mikro bir ekosistemdir.
Araştırma alanında kimyasal içerikleri bakımında ekonomik potansiyele sahip tıbbi ve aromatic bitki örnekleri mevcuttur. Bu türler; aynı zamanda endemik olan Helichrysum heywoodianum (Aydın ölmez otu), Cichorium intybus (Hindiba), Origanum onites (Bilyalı kekik), Satureja thymbra (Kaya kekiği), Salvia fruticosa (Ada çayı) ülkemizde drog değeri en yüksek olanları bu alanda bulunuyor, Urginea maritima (ada soğanı), Laurus nobilis (Defne), Allium neapolitanum (Napoli soğanı), Allium scorodoprasum subsp. rotundum (Dağ sarmısağı), Hypericum empetrifolium (Kantaron), Capparis ovata (Kapari), Pistacia lentiscus (Sakız ağacı), Ferula communis subsp. communis (Manguta), Crithmum maritimum (Kaya koruğu) gibi önemli birçok tür yayılış göstermektedir.
Alanda kıyı turizm kentlerimizde peyzaj çalışmalarında kullanılabilecek bitkiler açısından da önemlidir. Çalılışma alanı endemik ve nadir bitkiler açısından da önemli bir sığınma alanı oluşturmaktadır. TÜBİVES kayıtlarına göre Aydın ilinde 67 endemik takson bulunmaktadır. Bunlardan 33’ü Kuşadasında yer almaktadır. Çalma alanımız ve çevresinde ise bu sayı 17 dir. Kuşadası’ndaki endemik bitkilerin yarıdan fazlası çalışma alanımızda yayılış göstermektedir. Turizm baskısı altında olan Kuşadası’nda hem endemik hemde doğal türler kent merkezinde yayılış alanlarını kaybetmiş veya yok olma sınırındadır.
Araştırma alanı, Akdeniz bitki coğrafyasının en güzel maki ve frigana topluluklarının örnekleri doğal olarak yayılış göstermektedir. Aynı zamanda Kuşadası kent sınırları içerisinde doğal floranın en güzel örneklerinin yer aldığı bir alandır. Çalışma alanı aynı zamanda Kuşadası’nda doğal olarak kalabilen tek alanıdır. Doğa sadece deniz ve kum değildir. Gelen turist çevreyi algılarken bitkilerini de görmek isteyecektir. İlgili alanın doğal yapısının bu haliyle korunması bizim ve geleceğimiz açısında aktarabileceğimiz önemli bir miras olacaktır.”
Müjgan ŞAVKAY dağının Tabiat Parkı statüsüne alınması için Prof.Dr. Ali ÇELİK’in hazırladığı rapor EKODOSD tarafından ek bir yazıyla ilgili bakanlıklara ve Kuşadası Belediyesi Başkanlığı’na gönderilmiştir.
Geçtiğimiz yıllarda tahribat yaşanan Doğal Botanik Park ve Müjgan ŞAVKAY dağı, Kuşadası’nın son doğal alanlarıdır. Su sarnıcı, antik taş ocağı kalıntıları ve Dünya Savaşı savunma mevzileri gibi kültürel özellikleri de olan bir yerdir. Doğal bitki örtüsünün yanısıra, Kuşadası manzarasının en güzel göründüğü doğal bakı noktalarına sahiptir.
Kayalık yapısında onlarca mağaranın varlığı ve bu mağaralarda yaşayan Akdeniz Fokları tespit edilmiştir. Kuşadası’nda bitti sanılan ve Küçükada’ya ismini veren 300’e yakın kaya güvercini bu mağaraları yaşam alanı olarak kullanmaktadır. Kayalık yapısında nesli tehlike altında bulunan orfozlardan, eşkinalara, denizatlarından, ıstakozlara kadar sayısız sualtı canlısına ev sahipliği yapmaktadır. Kuşadası’nın son şansı olan bu karasal ve denizel alan mutlaka koruma altına alınmalı ve geleceğe taşınmalıdır. Müjgan ŞAVKAY’ın “Paranın esiri olmayalım, Kuşadası’nın kalan doğal ve kültürel değerlerine sahip çıkalım.” Dediği gibi, para her zaman kazanılabilir, ancak doğa kaybedilirse geri kazanılamaz.