Almanya’da faaliyet gösteren Doğa Koruma Birliği NABU’nun 2000 yılına kadar Berlin Eyaleti Başkanı olan ve uzun yıllardır leylekler üzerinde araştırmalar yürüten bilim adamlarından biyolog Hans-Jürgen Stork, Kuşadası’nda derneğimizi ziyaret etti.Stork; EKODOSD’un çalışmalarını internet üzerinden takip ettiğini, bölgedeki doğanın korunması için çok yararlı işler yaptığını, aynı zamanda tarihi alanlar üzerinde de önemli çalışmalar yaptığını ve insanlar üzerinde farkındalık yarattığını söyledi. NABU’nun önce kuşlar üzerinde çalışmalar yürüttüğünü daha sonra bu çalışmaları genişleterek doğadaki tüm canlılar üzerinde sürdürdüğünü belirtti.
Aşağı Büyük Menderes Deltası’nın çok önemli olduğunu belirten Stork; 1988 yılında Efes antik kentini görmek için Türkiye’ye geldiğini ve Selçuk’ta leylekleri tarihi surların üzerinde gördüğünde çok heyecanlandığını ve yaptığı araştırmalarda büyük bir popülasyonun Aşağı Büyük Menderes Havzası’nda bulunduğunu öğrendiğini, o günden bu yana da buradaki leylekleri takip ettiğini söyledi.
Jürgen STORK’la ABMH’ndaki sulakalanları ve leylek köylerini dolaştık.
Eski günlerini hatırlayan Stork en çok Büyük Menderes Nehri’ni görünce şaşırdı. Islah çalışmaları nedeniyle genişletilip, yükseltilen ve kıyısındaki bitki ve ağaç toplukları tamamen temizlenen nehrin yapısının değiştiğini görünce “gerçekten burası menderes mi yoksa başka bir kanal mı” diye sordu.
Kuşların beslenebileceği alanların azalması, özellikle Aşağı Büyük Menderes Havzası’ndaki sulak alanların önemini daha da arttırdığını ve bunların mutlaka korunması gerektiğini söyledi. Herşey insanlar için olmamalı, kuşları da düşünmeli diyen Stork’la birlikte köylülerle de sohbet ettik. Avşar Gölü’nde süzülen bir kuğunun fotoğraflarını çekti.
“İneklerin, koyunların bize faydası var. Leyleklerin bize ne faydası var” diye soran köylü vatandaşlardan birine “ Leylekler insanlara parayla alınamayacak bir şey veriyor, o da mutluluktur” dedi. Köylü vatandaşta “doğru söylüyor, tarladan yorgun argın gelip, elimi yüzümü yıkayıp divanın üzerine oturup çayımı içerken, leyleklerin gagalarını takırdatmaları, hele bir de yavrularını beslerken yaptıkları mücadeleyi izlemek benim tüm yorgunluğumu alıyor. Hatta göç ettiklerinde sanki bir yakınım buradan ayrılmış gibi içime bir hüzün kaplıyor.“Dedi.
Bu bölgede çok otantik köylerin olduğunu, buralarda yaşayan insanların cana yakın ve misafirperver olduğunu söyleyen Stork’a, yöre insanları ağaçtan topladığı bademlerden ikram ettiler.
1988 yılında Germencik köylerine Almanya’dan bir profesör ve öğrencilerinin geldiğini, burada leylekler üzerinde bir çalışma yaptığını, o zamanlar leylek sayılarındaki rakamların çok yüksek olduğunu, kendisinin de Gölbent köyünde 40 çift leylek saydığını, bugün 6 çift leylek gördüğünde üzüldüğünü söyledi. Almanya’da da bazı yerlerde sayıların çok düştüğünü bunda da monokültür tarımın etkili olduğunu söyledi.
İnceleme gezisinde köy kahvelerinde molalar verildi, köylülerle sohbetler yapıldı. Gezi bitiminde bir köy evinde yöresel yemekler yenildi.
Aşağı Büyük Menderes Havzası’nın çok önemli bir yer olduğunu söyleyen Stork; bu bölgenin sadece kuşlar ve diğer canlıları değil aynı zamanda çok önemli tarihi alanları bünyesinde barındırdığını, AB’nin yardım fonlarında bu alanlarla ilgili yardım fonlarının bulunduğunu, bu gibi alanlara öncelik tanıdıklarını, bu fonların talep edilerek bu güzel yerlerin hem korunması, hem de ekoturizm için zengin olan bu bölgenin değerlendirilmesi gerektiğini söyledi. Kendisinin de 2017 Mayıs ayında Almanya’dan bir grupla bölgeye gelerek bir tur yapacaklarını söyledi. Jürgen STORK, geçtiğimiz yıl Polonya’da yapılan Uluslararası Leylek Sempozyumunda ortak olarak hazırladığımız Beyaz Leylek (Ciconia ciconia)’lerin ABMHavzası’ndaki Nüfus Gelişimi’yle ilgili bir sunum gerçekleştirmişti. Leyleklerin yaşam alanlarının korunmasının insanların yaşam alanlarının da korunması olduğunu belirtti.