2016 Yılı için sektör temsilcilerinin ve otoriterlerin açıklamasına göre, yılın tümüyle ilgili öngörü belirtmek zor olsa da, büyük ölçüde düşüşlerin yaşanacağı bir turizm sezonunun beklendiği söylenmektedir. Turizm kentlerinin bu beklentiden sonra, yeni arayışlar içine girmeleri ve yerli turizme ağırlık vermeleri yönündeki tavsiyelerine uyarak, ağırlıklı olarak yerli turizmin yoğun olduğu kentlerden birinde bir inceleme etkinliği düzenledik.
Çevresinde son yıllarda yoğunlaşan yapılaşmalar görülse de, çekirdek bölgesini çok iyi koruyan antik dönemin 12 İon kentinden biri olan Foça’ya gittik.
Yörede Taş Kule olarak adlandırılan ve bir ana kaya kütlesinin şekillendirilmesiyle ortaya çıkan İonia’daki Perslere ait tek eser olan Pers Anıtı’nı ziyaret ettik. Yönetim kurulu üyemiz profesyonel turist rehberi Yeşim CİNBAŞ tarafından anıt ve bölge hakkında bilgilendirildik.
Kentteki değerleri açısından zengin olan Foça’nın, doğasının fakir olduğunu gördük.
Kybele kültünün yaygın olduğu Foça’nın, Tiyatro Tepesi’ndeki Kybele Kutsal Alanı’nda incelemeler yaptık.
Ana kayalara oyulmuş basamaklardan ve nişlerden oluşan devasa boyutlardaki kayalardan Foça’nın muhteşem manzarasını izlerken, antik dönem hakkında bilgilendirildik.
Kybele Kutsal Alanı’ndan, Değirmenli Tepe’ye doğru Foça’nın güzel manzaralarını izleyerek yürüdük.
Foça’ya hakim iki tepede bulunan Kybele Kutsal Alanı’ndaki kayalıklar ve yeldeğirmenlerin olduğu alan, fotoğraf meraklıları için çok güzel bir doğal peyzaj oluşturarak cazibe merkezi haline gelmiş.
Yürüyüşümüzü burada bitirip, Foça’nın merkezine doğru hareket ettik.
Kent içinde yaptığımız turda, Foça’nın tarihi alanlarında incelemeler yaptık. Heredot’un “uzun deniz yolculuğuna ilk çıkanlar Foçalılardır, 50 kürekli ve 500 kişiye kadar yolcu taşıyabilen gemileri vardı” sözünden yola çıkan Foça Belediyesi deniz kıyısına bir Kybele gemisinin bir heykelini yaptırmış.
Kentin içinde antik döneme ait olduğu kadar, Osmanlı eserlerinin de olduğunu gördük. Fatih Sultan Mehmet tarafından yaptırılan, daha sonra da Kanuni Sultan Süleyman’ın emriyle ölümünden sonra 1570 yılına yeniden inşa edilen tarihi camiyi ziyaret ettik.
"Her kim ki; Foça'da nerede olduğu bilinmeyen KARATAŞ'a basar ise; basireti bağlanır ve içinde bir yerlerde Foça'ya yerleşme ve hep burada olma isteğini bulur. Yolu nereye giderse gitsin, Karataş'a basan kişi bir gün mutlaka Foça'ya geri dönecektir..." diye efsanesi anlatılan Karataş’ı Foça sokaklarında aradık. Parke taşlarının arasında bulduğumuz bir karataşa biz de bastık.
Deniz kıyısında hepsi tarihi eser gibi duran, çok güzel mimarisi olan asırlık Foça evlerini gördüğümüzde, Kuşadası’nın eski günlerini hatırladık.
Evlerin hemen önünde, Arnavut kaldırımlı caddesi, gelen misafirlerin gezebildiği geniş bir kaldırımı ve hemen ortasında bisiklet yoluyla göze hoş gelen ve herkesin rahat ettiği bir düzen oluşturduklarını gördük.
Yaşanabilir bir kent yaratmak için sadece yerel yönetim değil, aynı zamanda da esnafın ve kentte yaşayanların buna destek olduklarını farkettik.
Foçalılar antik dönemin zenginliklerini ve doğal değerlerini yansıtan birçok figürü gelen konukların görebileceği alanlara yerleştirmişler. Teknolojinin gelişimiyle yaygınlaşan fotoğraf çekimleri için, Foça’nın her yerinde görsel malzeme bulmanın kolay olduğunu gördük.
“Sen pekmezini iyi yap, sinek Bağdat’tan gelir” deyiminde olduğu gibi, bir saat sırada durup, bu beklemeye aldırış etmeden dondurmasını mutlulukla yiyen insanların olduğu bir ortam yarattıklarını gördük.
Deniz ürünleri başta olmak üzere, zeytinyağlı yemeklerin her çeşidinin bulunduğu Foça’da, gastronomiye özel bir ilgi olduğunu farkettik. Sadece Kuşadası’ndan 90 kişi bizim geldiğimiz kente inanılmaz bir kalabalıkta binlerce yerli turistin geldiğini, hemen her işletmenin tıka basa dolu olduğunu, insanların birşeyler yemek ve içmek için sıra beklediğini gördük.
Antik dönemden günümüze kadar kentin içindeki dokuyu koruyan, kentlerine sahip çıkan, yöresel mutfağını en iyi şekilde yansıtan gastronomisini yaratarak binlerce yerli insanı buraya çeken Foçalılar, haklı olarak Unesco Geçici Miras Listesi’ne girmeye hak kazanmışlar.
Turizm otoritelerinin dediği gibi, bu yıl yabancı turistin daha az geleceği Kuşadası’na yerli turistin nasıl çekilebileceği tartışılıyor.
“Sen pekmezini iyi yap, sinek Bağdat’tan gelir” deyimi bizler için de geçerli. Kent içinde gizli kalmış pek çok zenginliğin bulunduğu, böylesine güzel bir iklimin altında çevresindeki doğal ve kültürel birçok değerin olduğu Kuşadası’nda, herkesin kentine sahip çıktığı ve yaşanabilir bir kent yaratmanın hiçte zor olmadığı, mucize yaratmak değil, birlikte çalışarak biraz gayret göstermenin gerekli olduğunu düşünüyoruz.
Kuşadası Belediyesi’nin öncülüğünde, Çekül Vakfı ve EKODOSD’un katkılarıyla, Kuşadası köylerini de içine alan ve bölgenin doğal ve kültürel zenginliklerini tanıtacak “Kültür Rotaları” projesi, yerli ve yabancı misafirlere yönelik, Kuşadası’nın tanıtımına da büyük katkı yapacak bir çalışma olacaktır. Bu tür projelerin desteklenmesi ve çoğaltılması Kuşadası turizmini çeşitlendirecek ve yılın 12 ayına yayılmasını sağlayacaktır.