Ege Denizi’nin bir körfeziyken, Büyük Menderes Nehri’nin getirdiği alüvyonlarla denizden ayrılıp göle dönüşen Bafa Gölü’nün güney kıyılarında zamana bir yolculuk yaptık bugün. Baharın gelişiyle birlikte yoğun yağan yağmurların etrafı çiçek bahçesine çevirdiğini gördük.
Kendine özgün kliması sayesinde, Türkiye’de belki de en erken ve en güzel açan papatya bahçelerini yaratan Bafa’nın güneyine doyamadık bugün. Yabancı ülkelerde onlarca Euro vererek izlenen orkidelerin muhteşem güzelliklerine hayran kaldık. Hepsi birbirinden güzel albenisi olan bitkilerin, kendilerini keşfetmek isteyenleri bekler gibi, tüm cazibeleriyle doğanın podyumunda gösteriye çıktıklarını gördük. Karganların muhteşem kokusunu içimize çekerek, kendini bize göstermek için dayanılmaz renkleriyle görücüye çıkan yüzlerce bitkinin arasında yürüdük. Ağzınıza aldığınızda damağınızda farklı bir tat bırakan Mersinet zeytinlerinin toplandığı ağaçların arasında yürürken, bereketini bu coğrafyaya ve insanlığa sunan ölmez ağaç zeytinin hikayesini anlattık. Eski adı Mersinet olan Pınarcık köylülerinin, 1980’li yıllara kadar yılın büyük bir bölümünde yaşadıkları Bafa’nın kıyısındaki sayfiyeleri olan Çayır’a gittik. Bafa’nın kıyısında olup pek fazla bilinmeyen gizli kalmış bu yerleşimin, bir zamanlar bölgenin ticaretinde önemli bir nokta olduğu, İzmir-Söke arasından gelen malların buradan transfer edildiği, insan ulaşımının teknelerle yapıldığı, hatta birçok gelinin karşılıklı olarak gölün öte yakasından beri yakasına teknelerle geçtiği, gelin teknesine onlarca teknenin refakat ettiği, Bafa’nın sularının davul zurnanın sesiyle dalgalandığını söyledik.
Nice sevinçlerin, dramların yaşandığı, birçok bebeğin doğduğu, yaşlı çınarların göçtüğü bu evler boş şimdi. Bugün camisi harap halde, 3 dükkanı, 4 kahvesinin kapılarındaki kilitleri paslanmış bir şekilde tarihin derinliklerinde yerini almış durumda. Yazılmayan birçok hikayesi, bereketli toprakları, zengin yaban hayatıyla Bafa’nın en güzel köşelerinden biri Çayır’ı gezdik bugün.
Dr. Anneliese PESCHLOW tarafından 1976 yılında tespit edildiğinde, antik dönemin en ünlü tapınaklarından biri olan Didyma Apollon Tapınağı’yla, Bafa’nın güney kıyılarındaki bu bölgenin bir ortak noktası meydana çıkmıştı. Antik dönemde Miletos Mermer ocakları olarak bilinen bu tepelerde, oldukları yerde işlenen tonlarca ağırlığındaki sütun kasnakları, arşitravlar Didyma’daki Apollon Tapınağı’na götürülmek üzere buradaki İoniapolis Limanı’nda teknelere yüklenildiği ve suyoluyla Didim’deki Panormos Limanı’na taşındığını anlattık. Bafa’nın güneyinde göl kıyısındaki Bizans döneminin önemli manastırı ve kaleleri gezerek inceledik. Bafa’nın kıyılarında yüzlercesi bulunan tarihe tanıklık etmiş zeytinlere dokunmanın keyfini yaşadık, onlara bakarak tarihin derinliklerine yolculuk yaptık. Söke-Bodrum yolundan geçenler, Ilbıra Dağlarıyla, Latmos’un arasında kalan Bafa’yı teğet geçerler. Biraz içeri girildiğinde bu gizemli coğrafyanın neler sakladığını göremezler. Bugün görülmeyen o harika güzellikleri gördük. Hem doğanın tüm güzelliklerini gördük, hem de tarihin derinliklerinde zamana yolculuk yaptık.
Tüm bu güzelliklerden sonra yorgunluğumuzu ve açlığımızı, Kahveasar Adası’nın güzel manzarası eşliğinde yöresel yemeklerle giderdik. Doğasıyla, tarihiyle, bitkisiyle, kuşuyla olağanüstü güzellikler sunan Bafa’nın bugünkü görüntüleri hepimizi üzdü. Yağan bunca yağmura, menderesten giren onca suya rağmen göldeki renk ve kıyılardaki köpürmeler bizi endişelendirdi. Bafa, Mart ayında böyle olursa, yaz aylarında nasıl olur bilemiyoruz. Bildiğimiz tek şey, bu kirliliği yaratanların Bafa’nın bu halinden haberdar bile olmaması. Bir zamanlar Ege’nin en güzel körfezi, günümüzün en güzel gölü çırpınıyor “doktora ve teşhise gerek yok, yüzüme bakın anlarsınız” diyor.
Yemek yediğimiz restoranın duvarında bulunan 1972 yılında Çeri Plajında çekilmiş bir resim, son 40 yılda Bafa’yı ne hale getirdiğimizi çok iyi anlatıyor.
Bafa’nın bu hale gelmesinin en önemli sebeplerinden biri olan Menderesin durumunu, Akçay’la kesiştiği nokta çok güzel anlatıyor. Bir yanda Akçay’ın pırıl pırıl akan suları, diğer yanda Menderesin…
Menderesin suları Akçay gibi aktığında, sadece Bafa’ya değil, tüm havzaya hayat gelecektir.