Beşparmak Dağları (LATMOS), Neolitik çağdan, Osmanlıya kadar birçok uygarlığın, topluluğun, insanın barındığı, saklandığı ve yaşam alanı olarak kullandığı bir yer olmuştur. Daha yakın döneme kadar pek çok yörük keçileriyle birlikte bu dağlarda yaşamış. Günümüzdeyse bu kültürü sürdüren birkaç aile dışında kimse kalmamış. Latmos’un engebeli ve geçit vermeyen kayaları, zor yaşam koşulları, ekonomik kaygılar yeni nesillerin köylere ve kentlere göçüne neden olmuş.
Günümüzde keçi sürüleri kalmasa da, inatla Latmos’ta yaşamaya devam eden bir aile var. Yılın 12 ayı kent yüzü görmeden, Latmos’un vahşi coğrafyasında eşiyle birlikte doğayla barışık bir şekilde yaşayan bu ailenin en önemli bireyi Teslime BİLİR.
Teslime BİLİR’in yaşam alanını ilk görenler “Burası cennet olmalı, insan burada ölmez” diye söylemektedir.
35 yıl önce gelin geldiği Latmos’un bu bakir coğrafyasında, yılın her gününü burada geçirmek zorunda kalan Teslime BİLİR’in penceresinden bakmak lazım bir de…
Çağdaş yaşam olanaklarından yoksun bir şekilde yaşamını sürdüren, içtiği ve kullandığı suyu 1,5 km. yukarıdaki dağdan getiren, elektriği olmayan, televizyon nedir bilmeyen bu yaşamı yıllardır sürdürüyor Teslime BİLİR.
Günümüzde kadınlar çamaşırlarını çok programlı makinelerde ellerini bile değdirmeden yıkarken, o odun ateşiyle kara kazanda ısınan defneyapraklı suyun kokusunu içine çekerek, zeytinyağlı sabunuyla ahşap teknenin içindeki çamaşırı yıllardır çitilemektedir.
“Senin bulaşık makinan yok mu” diye espri yapıldığında, bir avuç kayır alıp kirli tabaklarını sürterek “bundan güzel makinemi olur kardeş” diye bulaşıklarını yıkamaktadır. Rahmetli Adile NAŞİT’i anımsatan gülüşüyle yaptığı işin ne kadar kolay olduğunu, bundan büyük keyif aldığını “ben yapmasam kim yapacak, benim adam yapmaz ki, onun işi ayrı benimkisi ayrı” diye, birlikte paylaşmanın ve dayanışmanın güzel örneğini göstermektedir.
“Yılın 12 ayı Latmos’un bu ıssız coğrafyasında sadece eşinle birlikte yaşıyorsun. Ne sohbet edecek bir arkadaşın, ne derdini anlatabileceğin bir dostun yok. Kenttekiler gibi dedikodu bile yapabileceğin bir konun yok. Sadece eşinle konuşmaktan sıkılmıyor musun” diye sorulduğunda “canım sıkıldığında türkü söylerim ben, pilli radyomuz var hep oradan şarkıları dinlerim” diye, en önemli teknolojik aletinin pilli radyo olduğunu belirtiyor.
Zaman zaman onun hayatına renk katalım dedik. Anadolu insanının misafirperverliğini, cana yakınlığını, hiç tanımadığı insanlara gönülden yaptığı ikramları “hala böyle insanlar var mı?” diyenlere gösterdik.
İzleyemediği televizyonları çekenleri, göremediği mankenleri yanı başına getirdik.
Onların hareketlerinden, konuşmalarından çok fazla bir şey anlamasa da, dağ başında onların çok hoşuna gideceği yemekleri yaptı Teslime BİLİR.
Çay, şeker, un ve pirinç dışında yedikleri her şeyi kendileri üreten Teslime BİLİR “Dağ başı burası, bizim buraya geleni sofraya oturtmadan göndermeyiz” diye, misafirperverliğini göstererek her geleni en iyi şekilde ağırladı. Sofrada yemekler değişse de değişmeyen tek bir şey vardı; bir çanak içinde saf zeytinyağı… Bazlamayı yağa banarak yemeyi öğretti bilmeyenlere…
Yıllardır konuşma hasretini çektiği insanların ilginç sorularını cevaplarken, bir yandan da onlara hizmet etmenin mutluluğunu yaşadı.
Sanatçısı, televizyoncusu, siyasetçisi, bilim insanı, turizmcisi herkesle tanıştı Teslime BİLİR. Yaşadığı doğanın özelliklerini, kendi doğallığını bozmadan, gönülden yaptığı hizmet ve ikramlarla gösterdi.
Okyanus aşırı ülkelerden de misafirleri oldu Teslime BİLİR’in. Onların tüm konuşmalarını can kulağıyla hiçbir şey anlamadan dinledi.
Kendi anladığı dilden, yani içten gelen gülüşüyle cevap verdi. Onları da güldürerek, gülerek de anlaşılabileceğini gösterdi.
Belki Teslime BİLİR onları unutarak kendi gerçek yaşamına döndü. Ancak onu bir kere görüp tanıyanlar kendi bloglarında “Anadolu kadınını tanıdık. Latmos’un bakir coğrafyasında tanıdığımız o küçük kadın, söylediklerimizi anlamasa da, yaptığı işlevle, bizden hiçbir şey beklemeden bizleri mutlu etmek için çırpındı durdu. Onu, gülüşünü ve Latmos’u hiç unutmayacağız” diye yazdılar.
Latmos’un bu gizemli coğrafyasında kendi yaptıkları taş evde oturan ve her şeylerini kendileri üreten Teslime BİLİR’in “tükenip geçiyor be hayat” dediği yıllarda neler yaşadığını, gelecek için neler düşündüğünü anlamak gerçekten zor.
Anlayabildiğimiz tek şey var. Güneşin en güzel battığı evlerinin önünde, ertesi sabah erkenden kalkarak hayatına devam ettiği…
Teslime BİLİR; elektriği yok belki kadın programlarını dinleyemiyor, milyonlarca insanı ekrana bağlayan ünlü dizileri izleyemiyor, sıcağın bağrında soğuk bir dondurma yiyemiyor, ya da meşrubat içemiyor ama mutlu bir şekilde Latmos’un güzel coğrafyasında yaşamına devam ettiriyor.
Biz de bu yıl doğayla barışık yaşayan Teslime BİLİR’i “Yılın Kadını” seçtik.
Uluslararası Af Örgütü’nün yaptığı araştırmaya göre; 15-40 yaşları arasındaki birçok kadının kanser, trafik kazası veya herhangi bir hastalıktan değil, erkeklerin şiddetiyle öldürüldüğü ve yaralandığı söylenmektedir. Ne yazık ki ülkemizde de son yıllarda artarak bu tür olayların çoğaldığını görmekteyiz.
Kadınlara yapılan bu vahşetin durdurulması, gerekli sevgi ve saygının gösterilmesi umuduyla; DÜNYA KADINLAR GÜNÜ KUTLU OLSUN.