Bafa Gölü antik çağda Ege Denizi’nin bir körfeziyken, Büyük Menderes Nehri’nin getirdiği alüvyonlarla denizden ayrılıp göle dönüşmüştür.Balıkçı ağlarına takılan deniz döneminden kalan taşlaşmış midyeler, denizin binlerce yıllık hatıralarını günümüze taşımaktadır.Doğal ve kültürel değerler açısından Türkiye’nin en önemli göllerinden biri olan Bafa, zengin biyolojik çeşitliliği ve bir bütünlük oluşturduğu yanı başındaki Beşparmak Dağlarıyla görülmeye değer ender doğa alanlarından biridir.
Her köşesinde ayrı bir güzellik yatan Bafa Gölü’nün güneyi, bugünlerde baharın tüm coşkusunu sergilediği görülmektedir.
Mitolojide Adonis’in hikayesinde geçen, kır lalesi olarak bilinen anemonların ve papatyaların ilk açtığı yerdir Bafa Gölü’nün güneyi. Hiçbir yerde bu kadar geniş papatya tarlaları görülemez. Son yıllarda Bursa’dan gelip, buradaki papatyalardan toplayarak, hala kışın devam ettiği Bursa caddelerinde kır papatyası olarak satış yapanlar görülmektedir.
Doğa sanki tüm haşmetli güzelliğini buraya vermiştir. Her çiçek “beni beğenin, en güzel benim” der gibi, tüm canlı renkleriyle görenleri kendine çekmeye çalışır. Özgün klimasının getirdiği avantajla erken açmaya başlayan orkidelerin en güzelleri, Bafa Gölü’nün güney kıyılarındadır. Birbirinden çekici görsel bir şölen sunan orkidelerin gösterisi 4 ay devam eder.
Endemik birçok türün bulunduğu Bafa’nın güney kıyıları, üniversitelerin biyoloji bölümleri için çok zengin kaynakları barındırmakta ve keşfedilmeyi beklemektedir.
Kuzey kıyıları engebeli kayalıklar ve zeytinliklerle dolu olan Bafa Gölü’nde, güney kıyıları da zeytinliklerle doludur. Deniz havası veren çamların olduğu tek alan güney kıyılarındaki gizli koylardır. Ilbıra Dağları’ndaki çamların devamı olan bu kıyılardaki ağaçlar, Bodrum – Söke yolundan geçenlerin göremediği iç kıyılarda sıralanarak bakirliğini korumaktadır. Baharın coşkusuyla her canlıya hayat veren bu kıyılar, evcil ve yaban hayatının bir arada devam ettiği ender yerlerden biridir. Buğday tarlasını anımsatan bu görüntüler, Bafa Gölü kıyılarında sazlıkların olduğu en geniş alana ev sahipliği yapmaktadır. Yüzlerce kuş türünü barındıran bu sazlıklar, bugünlerde birbirlerine kur yapan, üremek isteyen kuşların çıkardığı harika seslerle çalkalanmaktadır.
Sazlıkların olduğu yerdeki Belen tepesinde antik dönemin önemli bir limanı olan İoniapolis bulunmaktaydı. Bölgemizin en önemli antik yerlerinden biri olan Didim Apollon Tapınağı’nın yapımında kullanılan sütun kasnakları, buradaki mermer ocaklarında imal ediliyordu. Oldukları yerde işlenen tonlarca ağırlığındaki bu sütun kasnakları, döneminde deniz olan kıyıya getirilerek İoniapolis limanında teknelere yüklenip, Didim’deki Panormos limanına taşınıyordu. Dr. Anneliese PESCLOW tarafından tespit edilen antik Miletos mermer ocaklarında işlenen ve bazısı yarım kalan pek çok sütun kasnağının, Bafa Gölü’nün güneyindeki bu tepelerde gizemini hala koruduğu görülmektedir. Bizans döneminde de Hristiyanlar tarafından birçok manastırlar ve kaleler inşa edilen bu kıyılarda, güney göl manastırı ve kalesi de bunlardan biridir.
Göl manastırına komşu Kahve Asarı, Bafa’nın en güzel adalarından biridir. Önemli tarihsel mekanların bulunduğu adanın bugünkü sahipleri Gri Balıkçıl, Ak Balıkçıl, Karabatak ve Karga kuşları olmuştur. Antik dönemden günümüze kadar ulaşan insanlık miraslarının yanı sıra, belki de bu yapıları inşa edenlerin de yağını ve zeytinini yediği, tarihe tanıklık eden asırlık ölmez ağaçlar Bafa Gölü’nün güneyinde hala varlığını korumaktadır. Antik dönemde kullanılan bu limanın yanında, 1980’li yıllara kadar eski adı Mersinet olan Pınarcıklıların yılın 8 ayını geçirdikleri sayfiyeleri Çayır bulunmaktadır. 80’li yıllardan önce tüm Pınarcıklılar Çayır’a göç ettiğinden köyde kimse kalmayınca, mecburiyetten muhtar da göç etmek zorunda kalıp işlerini buradan idare etmekteydi.
1950 yılından önce Çayır önemli bir ticaret yoluydu. İzmir-Söke hattından gelen ticaret malzemeleri, karayoluyla önce Bafa Gölü’nün kuzey batısında suyun öbür yanında yer alan Serçin Köyü’ne geliyordu. O dönemde kurita adı verilen altı düz tekneler motor olmadığından yelkenle, rüzgar olmadığı zaman da küreklerle Çayır’a gelerek yüklerini boşaltıyorlardı. Gelen mallar Bafa, Selimiye ve Milas’a dağıtılıyordu. 1950’li yıllarda tekneler motorlu olunca Datça, Bodrum ve Latmos’un dağ köylerinden gelen işçiler, 30-40 kişilik teknelerle Serçin’e geçer, oradan Söke Ovasına dağılarak pamuk, susam, zeytin, buğday, fasulye, akdarı gibi ürünleri mevsimine göre hasat edip para kazanırlardı.
Zamanında 3 kahvesi ve 4 bakkalı olan Çayır’da kalan yok artık. Herkes Söke-Bodrum yolunun meşhur odun ateşi kahvelerinin olduğu Pınarcıkta oturuyor. Çayır’sa, acısıyla-tatlısıyla yazılmayan birçok anısını geride bırakıp, günümüzde yaban hayatına ev sahipliği yapıyor.
Günümüzde sadece zeytin toplamak için geliniyor artık bu bölgeye. Bir zamanlar Çayır’da yaşayan yaşlı nesiller, birlikte zeytin topladıkları yeni nesillere buralarda geçen eski hikayelerini anlatıyorlar. Küçük-büyük ailece zeytin toplarken eğilip kalkmaktan tutulan belleri ve dizlerinin yorgunluğunu, teypten gelen davul zurnanın sesiyle çıkarıyorlar. Zeytinyağı dökülmüş çökeleğin içine bazlamasını bandırıp, kuru biber kızartmasının acısını damaklarında hissederek, Kerimoğlu’nu çalan zurnanın içlerinde yarattığı fırtınayla motive olarak, tekrar çalışmaya başlıyorlar.
Bu coğrafyada antik dönemde ekmeğini taştan çıkaran insanlar, günümüzde sudan çıkaranlara bırakmış. Bölge insanı için hayvancılık ve zeytinciliğin yanında en önemli geçim kaynağı balıkçılık olmuş. Geçtiğimiz yıl faaliyete geçerek Bafa Gölü’ndeki balık ihtisas hakkını alan Serçin Su Ürünleri Kooperatifine bu bölgenin balıkçıları da üyedir. Bu yıl balık mevsiminin bereketli olduğunu söylüyorlar. Balık bereketli geçse de, içlerindeki kuşkuyu atamıyorlar.
Bu yıl yağan onca yağmura, göle giren suya, tutulan balığa rağmen bir şeylerin iyi gitmediği göl kıyısına gelindiğinde belli oluyor. Yani Bafa Gölü erken uyarısını, teçhizata gerek kalmadan kendi yapıyor. Umarız yazın gölün durumu bir önceki yıldan kötü olmaz. Umarız Bafa Gölü’nün en önemli beslenme kaynağı olan Büyük Menderes Nehri’nin kirliliğine bir çözüm bulunur ve Aydın Tabip Odası’nın açıkladığı menderesten kaynaklanan kanser oranları azalır. Doğasıyla, tarihiyle, kültürüyle, yaban hayatıyla Türkiye’nin en güzel göllerinden biri olan Bafa kurtulur.