Antik dönemde Latmos adını taşıyan Beşparmak Dağları, coğrafi açıdan Batı Anadolu’nun en etkileyici ve arkeolojik açıdan en zengin bölgelerinden biridir. En erken dönemlerden itibaren kutsal dağ olarak bilinen Latmos, Osmanlı dönemine kadar bu özelliğini sürdürmüştür. Bilinen en eski tarihsel mirasları kaya resimleridir. Anadolu Arkeolojisinin en önemli keşifleri arasında yer alan, Akdeniz havzasında ve tüm Önasya’daki örnekleri arasında benzersiz olan tarih öncesi kaya resimleri, 1994 yılında arkeolog Dr. Anneliese Peschlow tarafından keşfedilmiş ve tüm dünyaya tanıtılmıştır.
Latmos uzun yıllardır ilk kez bu kadar güzel ve bu kadar beyaz olmamıştı.
Beyaz gelinliğini giymiş genç kızlar gibi tüm güzelliğini cömertçe sergileyen Latmos, üç gündür beyaz bir örtüye büründü. Soğukların bu şekilde bir süre daha devam etmesi halinde, kutsal dağ tarihinde belki de en uzun beyazlıklarından birini yaşayacaktır.
Latmos’taki bilinen en eski insanlık tarihi olan 8000 yıl öncesinden günümüze kadar insanlar yaşamaya devam ediyor. Bu insanların arkalarında bıraktığı izler ve yaşam alanları kutsal dağın her alanında görmek mümkündür. Bunlardan birisi de Çörlenasarı diye bilinen ve devasa gnays bir kayanın üzerine inşa edilen bir savunma kalesi. Son derece korunaklı ve engebeli yapısı itibariyle dıştan gelen tüm saldırıları engelleyen bu muhteşem tabiat anıtı, Latmos’un üzerine yağan karları da üzerinden savuşturarak kendini bu beyazlıktan korumuş.
Latmos’un daha küçük kayaları karlara teslim olmuş ama birer kılıç gibi uzayan sarkıtlarıyla yaklaşanlara karşı engel oluşturmuş.Latmos’un eşsiz coğrafyası muhteşem görüntüler oluştururken, çayları ve dereleri üzerinde yürünecek şekilde donmuş.Latmos’un dağ köyleri pek alışık olmadıkları bu iklim karşısında insanlar eve kapanmış, evlerde karların içinde kaybolmuş.
Latmos’un antik dönemden beri değişmeyen en önemli yaşayan özelliklerinden biri, yerel hayvanları olan inekleri, danaları. Yöre insanlarının deyimiyle karasığır denilen yerli ırk olan bu hayvanlar, Çoban Endymion’dan bu yana Latmos’un bakir coğrafyasında özgürce dolaşmaktadır. Ancak onlarda birkaç gündür şaşkına dönmüş durumdalar.
Belki de birçoğu ilk kez gördükleri beyaz örtünün içinde yiyecek bir şeyler bulmaya çalışıyor. Bazıları yollara inerek yol kenarlarındaki çamlıları yemeye çalışıyor.
Belki de birçok insan “ne muhteşem manzara” derken, bu muhteşem manzara içinde birçok canlının yaşam mücadelesi verdiği görülüyor. Vahşi tabiatın içindeki canlıların birçoğu aç bir şekilde yiyecek ararken, köye yakın olanlar çok şanslı. Yakın olan alanlara köylüler tarafından saman atılıyor.
Bakir alanlarda gezenler kendi başının çaresine bakmak zorunda. Yaban hayvanlarının akıbetini ise bilen yok. Latmos’ta birçok canlının ilk kez karşılaştığı bu iklimin bir an önce yumuşayarak eski haline dönmesi, en çok burada yaşayan canlıları sevindirecek.
Bir süre sonra kutsal dağın zirvesinde eriyen karlarla birlikte akan sular, tekrar buradaki canlılara hayat verecek ve yaşam normale dönecektir.
Tüm bu beyaz örtü kaybolacak yerini tekrar Latmos’un o eşsiz güzellikteki yemyeşil fıstık çamları ve benzersiz kayaçları alacaktır. Ancak bir beyazlık var ki o hiçbir zaman kaybolmayacak, Latmos’un tarihinde beyaz ama (kara) bir leke olarak hep kalacaktır.
Latmos’un üstünü örten karları güneş elbet bir gün eritip tekrar eski haline döndürecektir ama bu tahribatlarla yok edilen doğa hiçbir zaman geri gelmeyecektir.