EKODOSD’un Kurumsal Üyelerinden Korumar Hotel çalışanlarıyla birlikte, bölgemizin en güzel doğal alanlarından biri olan Madran Dağı’nın doğal ve kültürel zenginliklerini görmeye gittik.Madran Dağı’nın zirvesinden gürül gürül akan Gürlen Çayı’nın içindeki taşların üzerine harika bir teknikle yapılan antik köprünün üzerinden geçerek yürüyüşe başladık.Aralık ayında bahar gibi bir havada çam ormanları içinde yürüyerek, bol bol temiz oksijen teneffüs ettik.
12 km. olan, ancak yüksek performans isteyen yürüyüşte, Gürlen Çayı’nın harika güzelliklerini keşfettik.
Kış aylarında yan kollarla beslenerek debisi daha da yükselen Gürlen Çayı’nın, eski yıllarda Çine Çayı’na aktığını, günümüzde artık Çine Barajını beslediğini söyledik.
Çine Çayı’nın baraj olmadan önceki zengin ekosisteminin, Gürlen Çayı’nda devam ettiğini, Dünyada sadece bu bölgede yetişen Cyclamen mirable’lerin ve Sığla ağaçlarının kuzeydeki yetiştiği en uç noktalarından biri olduğunu anlattık.
Korumar Hotel çalışanlarının yaz aylarında tesislerinde gösterdiği performansı, doğada da gösterdiklerini gördük.
Dere tepe dolaşarak, bölgenin en güzel manzaralarını izleyerek yürüdük.
Bazen ormanlardan, bazen makiliklerin içinden yürüyüp, bazen tatlı yokuşlardan çıkıp, bazen de yumuşak inişler yaptık.
Önümüze çıkan tüm engelleri dikkat ederek, kolaylıkla aştık.
Latmos’taki kadar olmasa da ilginç jeolojik oluşumları burada da gördük.
Bölge tarihine tanıklık eden asırlık ağaçları inceledik.
Bakir bir alan olan Madran Dağı’nın yaban hayatı açısından çok zengin olduğunu, eski dönemlerde Anadolu Parslarının bölgede yaşadığını, günümüzde kurt ve karakulakların bölge insanı tarafından görüldüğünü anlattık. Yerdeki oklu kirpilere ait oklardan, makiliklerin içinden seken kekliklerden ve havada uçan şahinlerden başka, dağda özgürce dolaşan büyükbaş hayvanları izleyebildik. Günümüzde artık kentlerde göremediğimiz eşekleri en çok burada gördük.
Bölgenin zengin florası nedeniyle eski zamanlarda karakovanla arıcılık yapıldığını, yöre insanlarının karakovanlarını yüksek kayaların üzerindeki yapıların üstüne koyduğunu söyledik. Bunu yapmaktaki amaçlarının ballarını ayılardan korumak için olduğunu anlattık. Günümüzde işlevini yitiren, ancak görsel olarak tarihi bir eser gibi duran bu arıevlerinin, ekoturizm faaliyetlerinde rehberlerin konuklara anlatabilecekleri önemli konulardan biri olduğunu söyledik. Bölgede ayı neslinin bitmesiyle ekosistem halkalarından birinin daha eksildiğini anlattık.
Aynı işyerinde çalışsalar da, iş disiplini, sorumluluğu ve farklı departmanlarda çalışıyor olmalarından dolayı birbirleriyle çok fazla görüşemeyen çalışanlar, bugünkü etkinlikte birbirleriyle kaynaşmanın ve bu güzel günü paylaşmanın mutluluğunu yaşadılar.
Latmos’un özgün taş evlerini inceledik. Bölgedeki taş evlerin hepsinin aynı mimari teknikle yapıldığını, ustalarının tek bir köyden çıktığını, günümüzde yöre insanlarının hem maliyetli olması hem de ustaların azlığından dolayı, betona ve tuğlaya dönüş yaptıklarını anlattık. Atıl bir şekilde duran taş evlerin yavaş yavaş harap olduğunu, bu tür evlerin desteklenerek mutlaka ekoturizm faaliyetlerinde değerlendirilmesi gerektiğini söyledik.
Anadolu’nun belki de en ilginç antik yerleşimlerinden biri olan, sadece yürüyerek ulaşılabilen, mimarisi harika bir teknikle yapılmış tapınağının olduğu Gerga’ya ulaştık. Tapınağı hayranlıkla inceledik. Önceki yıllarda tapınağın arkasındaki bölümlerin kimliği belirsiz kişilerce yerinden çıkarılmak istendiğini, bu bölümlerin çıkması halinde tapınağın yerle bir olacağını, bu nedenle bir iyileştirme yapılmasının şart olduğunu belirttik.
Hakkında çok az bilgi bulunan Gerga’nın, geniş bir alana yayıldığını, büyük boyutlu birçok kayaya iri yazıların kazındığını söyleyerek, günümüzde artık sadece ayakları kalan büyük heykelin kalıntılarını gösterdik.
Parkur üzerindeki denge kayalarını inceleyerek, Alabayır’a doğru geri dönüş yaptık.
Bu kadar yorgunluktan sonra, hem açlığımızı gidermek hem de dinlenmek için, Çine’nin meşhur köftecilerine uğramadan geçmedik.
Özellikle turizm gibi hassas ve zor bir sektörde faaliyet gösteren çalışanların motivasyonları çok önemlidir. Bu tür faaliyetler çalışanlar açısından hem üzerindeki streslerini atmak, hem birlikte güzel bir günü paylaşmak açısından çok yararlı olmaktadır. Korumar Hotel Genel Müdürü ve KODER başkanı Tacettin ÖZDEN epeydir bu imkanları çalışanlarına sunmakta, kendisi de onlarla birlikte bu güzellikleri paylaşmaktadır. Daha da önemlisi personelinin yakın bölgemizin doğasını ve henüz daha tam olarak keşfedilmeyen tarihi alanlarını görmelerinin, hem koruma duyarlılığı açısından hem de tanıtım yönünden büyük fayda sağlayacağını söylemektedir.
Kurumsal üyemiz Korumar Hotel’e ve Genel Müdürü Tacettin ÖZDEN’e doğal ve kültürel zenginliklerimizin korunması ve tanıtılmasına gösterdikleri ilgi için teşekkür ederiz.