Doğa ve tarih açısından zenginliklerle dolu, mitolojik efsanelere konu olan Bafa Gölü, son yılların en dertli sulak alanlarından birisidir.
Son yıllarda susuzluk ve kirliliğin getirdiği sorunlarla boğuşan ve ağır hasta durumundaki Bafa Gölü’nün beslenmesinde en önemli kaynak, yağmur suları ve Büyük Menderes Nehri’dir. Yaz aylarında tarımsal sulamalar nedeniyle göle su transferi yapılamaması nedeniyle ekolojisi bozulan göl, çevresindeki yerleşim birimindeki yöre insanlarını da olumsuz etkilemektedir.
Büyük Menderes Nehri’nin havza boyunca yoğunluklu olarak Uşak, Denizli ve Aydın illerinde faaliyet gösteren endüstriyel tesislerle ve havza boyundaki yer alan bütün yerleşim birimlerinin atıksu arıtmalarının kirli suları gölün yapısını olumsuz etkilemektedir.
Söke Ovası son 80 yılın en yoğun yağışları olarak bildirilen yağmurlar sonrası, sular altında kalıp denizi andırırken, ovaya bakan Avşar gibi birçok köy liman köyleri haline gelmiştir. Bafa Gölü’nün yanındaki balıkçı köyü Serçin, Büyük Menderes Nehri’nin taşması sonucu günlerce karayoluyla bağlantısı kesilmiş ve ulaşımını sedde üzerinden güçlükle gerçekleştirmiştir.
İklimsel değişikliklerin görüldüğü Bafa’da yoğun yağmurlar olduğu gibi, ceviz büyüklüğündeki dolularda ilk kez görüldü.
1985 yılından sonra yapılan sedde menderes taşkınlarını önlediğinden, gölle sedde arasındaki araziler köylüler tarafından tarla olarak kullanılmaktadır.
Menderes taşkınları nedeniyle göle bol su girdiğinden ve aşırı yağışlardan dolayı, bugün tarla olarak kullanılan tüm araziler sular altında kalmıştır.
Sakızburnu Dalyanı bir kanal vasıtasıyla menderes nehrine bağlı durumdadır. Yapılan müdahaleler nedeniyle gölün menderes nehriyle buluşması zaman zaman sekteye uğramaktadır.
Menderesin taşması sonucunda bugün kanal, menderes ve ova birbirine karışırak tamamen deniz haline dönüşmüş durumdadır.
1978 yılından önce Özbaş ailesinin, günümüzde ise Ak-Yeniköy Su ürünleri Kooperatifi’nin işletmesinde bulunan balık avlama kafeslerinin olduğu çiftlik, Sakızburnu Dalyanı kıyısında ve gölün batı tarafında bulunmaktadır. Çiftliğin çevresinde pamuk tarlaları vardır.
Çiftlik bugün deniz kıyısındaki yalılara dönüşmüş durumdadır.
Bafa Gölü’ndeki ekolojik dengeyi sağlamak, çevre arazilerinin sular altında kalmasını önlemek için yapılan şişirme savak ( Rubber Dam) Türkiye'de ilk defa uygulanan bir sistem olarak, dünyadaki ilk 10 büyük proje içerisinde olduğu DSİ tarafından açıklanmıştır.
Yağan aşırı yağmurlar, barajlardan salınan sularla birlikte, şişirme savak kaybolmuştur.
Gölün hemen yanıbaşına, taşkınların olduğu arazilerin üzerine yapılan yavru balık üretim tesisleri de sularla çevrilmiş durumdadır.
Bölgedeki taşkınlar bu yıl yağan aşırı yağmurlarında etkisiyle birçok tarlayı kapladığından, bu yıl tarla yıkamasına gerek duyulmayacak.
Bu yıl göldeki su seviyesinin yüksekliği su kuşlarını, su altı canlılarını, su bitkilerini olumlu yönde etkilecektir.
Bafa’nın solgun yüzü bugün canlanmaya başladı. Bafa’ya hayat veren temiz sudur. Her yıl böyle yağmurlar yağmayabilir. O nedenle Büyük Menderes Nehri’nin sularının kirletilmesi durdurulmalıdır. Uşak, Denizli ve Aydın bölgesinin kirli sularının, geçtiği tüm doğal alanlara olduğu kadar, Bafa Gölü’ndeki balıkçıyı, göl kıyısında turizden geçinen insanları, su bitkilerini, su canlılarını, su kuşlarını olumsuz etkilemekte olduğu unutulmamalıdır.
Bafa artık yalnız değildir.
“Bafa’ya Su, Ege’ye Bereket” projesi kapsamında, sivil toplum örgütleri, iş dünyası, ilgili kurumlar ve yöre halkı Bafa Gölü’nün sorunlarına çözüm bulunması için somut adımlar ortaya koymaya başlamıştır. Su kaynaklarının daha verimli kullanılması, göle daha fazla su verilmesi için çalışmalar devam etmektedir.
Bafa Gölü’ne çevresel müdahalelerin etkileri ve çözümleri konusunda uzman olan EKODOSD üyesi SDÜ Eğirdir Su Ürünleri Fakültesinden Yrd. Doç.Dr. Erol KESİCİ “Bölgede kuraklık ve taşkın sonuçlarının,
dünden bugüne insanların neden olduğu felaket olarak adlandırılıyor.
Felaketi yaratan neden; doğal sulak alanların kıyı işgalleri,su yataklarının değiştirilmesi,regülatörlerle sularının sirkülasyonun engellenmesi ve göl suyun tutulması vb. insan etkinlikleriyle suyunun iyi yönetilmemesidir. Ege bölgesi son yılların en yoğun yağışlarını almaktadır. Bu yağışların göle yansıması çok olumludur. Yağışlar göllerin beslenimi için iyi bir kazançtır,bunu değerlendirerek gölde su sirkülasyonunu sürekli olarak sağlamakla hiç bir masraf gerek duymadan gölün temizlenmesi sağlanabilir. Bunun yolu da gölün doğal yapısındaki kanallara,akışlara geri dönmektir.Yani doğal denge , doğal yapıdır ve gölün olan alanları göle geri vermektir.Bu gün için su basan bir çok alan, yıllar öncesi göle ait olan kıyı alanlarıdır.Oralar daha önce sulak alandı ve gölündü, nehrindi….Bunu orada yaşayanlar bilmektedir. Sularımızın kullanım amaç ve öncelikleri belirlenmeden,çok amaçlı ve politik bakışla kullanılmalıdır.
Doğal yapılarına,kanallarına,dere ve çaylarına müdahale edilmeyen sulak alanlar sel ve su taşkınlarını önlerler.Yoksa su baskınları,bu tür yağışlarda, gelişen teknolojiye rağmen devam edecektir . Bir coğrafyada iklimi belirleyen faktörler, o bölgedeki göller, dereler ve akarsulardır. Önemli olan onların bu devamlılığı sağlamaktır.Doğal sulara bilinçsiz müdahaleler yapıldığında, sular korunmadan kullanıldığında, iklimsel değişimler de kaçınılmazdır. Ancak yağışların bir garantisi de yoktur. O nedenle göldeki su sirkülasyonunun devamlılığı için, su kullanım hesapları ileriye yönelik olarak yapılmalıdır. Sularımız iyi yönetilirse bolluk ve bereket getirir, iyi yönetilmez ise açlık ve felaket getirir.Doğal göller, baraj olarak görülmemeli ve yönetilmemelidir.”