Priene'de kazı yapan Theodore Wiegand anılarında, 1800'lü yılların sonlarında Kurşunlu Manastırı’nı ziyaret ettiğinde hala buradaki din adamlarının işlevini sürdürdüğünü yazmıştı. KUYETA’dan temin ettiğimiz fotoğraf manastırın o dönemdeki halini yansıtmaktadır. Manastırın o dönemdeki ağaç topluluklarına bakıldığında, bugünkü gibi kızılçam değil, genellikle çınar, meşe ve selvi gibi türlerin olduğu görülmektedir.
Uzun yıllar atıl bir şekilde kalan manastırın üzerinde biten kızılçamlar, zaman içerisinde büyüyerek manastırın yapısına zarar vermeye başladığı görülmüştür.
Özellikle son yıllarda ağaç köklerinin büyüdükçe duvarları çatlattığı ve manastır yapısını bozmaya başladığı gözlenmiştir.
Geçtiğimiz yıl kubbeyi taşıyan payelerden biri tamamen çökerek büyük tahribat yaratmıştı.
Yaşanan gelişmelerle ilgili, Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölümü Bizans Sanatı Ana Bilim Dalı Başkanı olan onursal üyemiz Prof. Dr. Zeynep MERCANGÖZ’le manastırda incelemeler yaparak, ilgili kurumları bilgilendirmiştik. Bu konuda büyük duyarlılık gösteren Aydın Kültür Varlıklarını Koruma Kurulu Bölge Müdürlüğü acil bir organizasyon yaptı.
Kurulla birlikte, İzmir Rölöve ve Anıtlar Müdürlüğü, Aydın Arkeoloji Müze Müdürlüğü, Kuşadası Belediye Başkanlığı ve Orman ve Su İşleri Bakanlığı 4. Bölge Müdürlüğü’ne bağlı DYBMD Milli Parkı Müdürlüğü işbirliğiyle bir çalışma başlatıldı.
Manastırın kurtarılmasına yönelik bugün başlatılan çalışmalar hızlandırılarak yapılacaktır.
Kuşadası’nın önemli kültürel miraslarından biri olan Kurşunlu Manastırı, kurul müsaadesi ve ilgili diğer kurumlarla birlikte yapılan çalışmalar sonucunda, hem kurtarılması sağlanacak hem de alternatif turizm mekanlarından biri haline gelecektir. Gizemli bir coğrafyada olan manastır aynı zamanda Milli Parkın yanı başında olması nedeniyle zengin bitki örtüsüne de sahiptir.
Biyoçeşitlilik açısından çok zengin olan bölgenin koruma statüsü yoktur. İnsan faaliyetlerinin kontrolsüz olması nedeniyle bazı tehditlerin oluştuğu görülmektedir. Bunun başında ormanlarımız için en büyük tehdit olan yangın gelmektedir. Bu bölgede ateş yakılması kesinlikle yasaklanmalıdır.
Ortaçağ'ın münzevi keşişlerinden bizlere kadar ulaşan bu kültürel mirası ve bölgemizin akciğeri olan ormanlarımızı herkesin sahip çıkması gerekir. Başlatılan çalışmalar için İlgili tüm kurumlara teşekkür ediyoruz.