Döneminin en zengin uygarlıklarına ev sahipliği yapan
muhteşem yapıların olduğu antik kentlerin bir çoğu,
EGE coğrafyasında şekillenmiştir.
Bugünkü batı uygarlığının temellerinin atıldığı EGE’nin her köşesinde dağlarında,
köylerinde, sularının altında zengin bir tarih yatmaktadır,
.
Bunların arasında Efes, Milet, Priene gibi dünyaca bilinen ve gün ışığına çıkmış antik kentler vardır. Bir de pek fazla bilinmeyen, dönemindeki olayları günümüzde de yaşatılan, korunmayı ve tanıtılmayı bekleyen tarihsel miraslarımız vardır. Bunlardan biriside Grion Dağı’nda bulunan Pidasa Antik Kenti’dir.
Pidasa antik kenti, Antik Dönemde Grion olarak bilinen ve günümüzdeki Ilbıra Dağları’nın eteklerinde, savunma yapılarıysa dağın zirvesinde kurulmuştur.
Heredot’a göre, Milet’i ele geçiren Persler bu kentin halkını sürgüne yollarken, Milet Ovası’yla çevresini kendilerine ayırmış, dağlık bölgeleri de Pidasalılara vermiş. Miletos ile Pidasa arasında sympoliteia anlaşması yapılmıştır. Pidasa surları tamir edilmiş; Miletoslular tarafından koruma altına alınmıştır. Bir süre sonra Pidasa soyluları Miletos'a yerleşmiştir. Euromos civarındaki bağlardan üzüm ve şarabın rahat taşınabilmesi için Miletos'a yol yapılmış. Pidasalılardan gümrük vergisi alınmamıştır. M.Ö. 2. yy'ın başlarında Miletos'a dahil olarak terkedilmeye yüz tutmuştur.( Prof. Dr. Ender Varinlioğlu)
1900'lerin başında Wiegand'ın araştırmaları; 1950'li yıllarda ise Bean'in yaptığı yüzey araştırması kent ile ilgili yapılan ilk araştırmalardır. 1961'de Cook; 1964 ve 1966 yıllarında ise Radt burada yüzey araştırmaları yapmıştır. Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından hazırlanmış tescilli arkeolojik sit alanları listesinde yer almaktadır.
Zirvede bulunan savunma yapılarının ismi, Ödemiş civarından gelen bir efenin burada barınmasından dolayı, yöre halkı tarafından Cerit Osman Kalesi olarak adlandırılmaktadır. O yıllarda bu antik ören yerinde Cerit Osman Efe cirit atıyormuş, günümüzde ise definecilerin cirit attığı bıraktığı izlerden belli olmaktadır.
Pidasa’da antik eserlerin çoğunu ya defineciler tahrip ederek meydana çıkarıyor, ya da tesadüfen bir pulluğun ucuna takılarak çıkıyormuş. Binlerce yıllık kuyu, yöre insanları tarafından hala kullanılıyor.
“Burada deve yüküyle altın var” dedikodusu, Pidasa’yı definecilerin cazibe merkezi haline getirmiş. Ancak muhteşem şekilde işlenmiş tüm eserler parçalanarak açıldığında, altınların yok olduğu görülmüş.
Yöre halkı meydanda bulunan eserleri çalmasınlar diye, bahçe sınırlarına duvar yapmışlar. Ancak defineciler hala altın bulmak umuduyla, kazı çalışmalarına devam ediyormuş.
Pidasa tarihte önemli bir anlaşmaya imza atmış. Karya’nın iki önemli kenti Latmos ve Pidasa arasında yapılan “DOSTLUK VE KARDEŞLİK ANLAŞMASI” nın yazıldığı yazıt, 1998 Ağustos’unda, arkeolog Korkmaz Göçmen ile Prof. Dr. Wolfgang Blüemel tarafından Kapıkırı Köyü’ne ait yayla evlerinin birinde keşfedilmiş. Bafa ekoturizm parkuru için, bu anlaşma çok önem taşımaktadır.
Anlaşmanın olduğu yazıtta, Latmos ve Pidasa kentlerinin dini törenlerden, kız alıp vermeye ve mal mülk edinmeye ve savaşlarda ortak hareket edeceklerine dair konuların ayrıntıları yer almaktadır. “Aralarında evlenme yoluyla akrabalık tesis etmeleri için, hiçbir Latmoslu bir başka Latmosluya kızını vermemeli veya (bir Latmosludan) kız almamalı ve hiçbir Pidasalı bir Pidasalıya da kız vermemeli veya almamalı, altı yıl süreyle Latmoslu Pidasalıya ve Pidasalı Latmosluya kız verip almalı” olarak belirtilmiştir. Günümüzde de Pidasa’nın bağlı olduğu Eğridere Köylüleri ile Latmos’un yanında bulunan Kapıkırı Köylüleri, binlerce yıl önce imzalanan bu anlaşmanın farkında olmadan, birbirlerine kız alıp-vermeye devam etmektedir.
Antik Dönem’de bölgede yetiştirilen üzümlerden elde edilen şaraplar ihraç edilmekteymiş. Hatta bu yüzden bölgeden Miletos’a kadar özel bir yol bile yapılmış. Antik Dönem’de üzüm sıkılan mermer bir şırna, bahçe sürülürken pulluğun ucuna takılmış ve atıl bir şekilde kenarda durmaktadır. Şarap kültürünün antik dönemde bu bölgede ne kadar önemli olduğunun bir göstergesi olan bu şırna, belki de bir süre sonra kırılıp, parçalanacaktır.
Yaptığımız araştırmada ilginç bir olayla karşılaştık. Bölgede Antik Dönem’de var olan şarap kültürünün, binlerce yıl sonra aynı bölgedeki bir yörük köyünde devam ettiğini gördük. Eğridere Köyü muhtarı Hüsamettin YILDIRIM “Bizim köyün bağlarından üretilen üzümlerden, yıllardır beyaz ve kırmızı ev şarabı yapıyoruz. Eski yıllarda bağcılık çok daha fazla gelişmişti. Şimdi domuzlarla baş edemediğimiz için, bağların çoğunu bozup zeytin dikiyoruz. Domuzların çoğalmasının nedeni de, onları yiyen mahluk kalmadı. Artık ne kurt kaldı, ne de çakal. Hepsini zehirlediler. Kalan bağlarımızın etrafını domuzlardan korumak için telle çevirdik. Kendi içeceğimiz kadar şarap yapıyoruz”
Eğridere Köyü’nde bağı olan herkesin kilerinde mutlaka ev şarabı var. Bir ara Bodrum’lu barcılar, köylünün elindeki şarapları kapışmışlar. Eğridere’liler artık ev şaraplarını satmıyor, gelen konuklara ikram ediyorlar.
Araştırma yaptığımız her yörede, tarihi eserlerin korunmasına yönelik yöre halkına bilgilendirme ve bilinçlendirme çalışmalarını sürdürmekteyiz. Kültür varlıklarımızın korunmasındaki en önemli görevin, bu eserlerin yanıbaşında yaşayan insanların kültürel geçmişini tanıması, benimsemesi, bu eserlerin önemlerini algılamaları ve bu zenginliklerden gurur duymalarıyla olacağına inanıyoruz.Tarihi eserlerimizin her geçen gün talan edildiği ülkemizde, bu eserlerin korumasını en iyi yapacak olanlar, yine o bölgenin yöre insanları olacaktır. Bu kültürel zenginlikleri izlemeye gelecek konuklardan yöre insanlarının yararlanabilmesi için, bu eserlerin en iyi şekilde tanıtılması gerektiğini düşünüyoruz. Eğridere Köyü, sadece Pidasa Antik kentiyle değil, özgün mimarisi olan köy evleriyle de gelenlere konuk etmeye hazır.
Latmos-Pidasa İttifak Metni
“(.....) Şehir dirlik ve düzen içinde yaşasın diye görevliler kurban bayramı düzenlemeliler. Bundan başka halen mevcut olan mahalle örgütünün yanı sıra yeni mahalle örgütü oluşturulmalı ve bu Asandris adını taşımalıdır. Bu örgütlenmenin içinde kura çekme yöntemiyle hem Latmos'ta ve hem de Pidasa'da bulunan mahalle örgütü temsilcileri ve dostluk dernekleri temsilcileri yer almalıdırlar; fakat geri kalan Pidasa vatandaşları kura çekme yöntemiyle olabildiğince eşit sayıda halen mevcut olan diğer mahalle örgütlerine dağıtılmalıdır.
Bu şekilde paylaştırılmış olan Pidasalılar tüm dini tapınım törenlerine katılma hakkına, dostluk derneği üyeleri olanlar dostluk haklarına, mahalle örgütleri, bunların daha önceden sahip oldukları haklara sahip olmalıdırlar. Pidasa ve Latmosluların kutsal yasalar ve diğer nedenlerle hak ettikleri gelirler ortak (mal) olmalı ve ayrı bir mülk ya da gelir sahibi olmak her iki şehre de yasaklanmalıdır ve her iki şehrin şimdiye dek Dios ayına kadar mevcut olan borçlarını kendileri ödemeliler.
Latmoslular Pidasalılara bir yıl yetecek kadar konut ve ahır tahsis etmeliler ; ve aralarında evlenme yoluyla akrabalık tesis etmeleri için, hiçbir Latmoslu bir başka Latmosluya kızını vermemeli veya (bir Latmosludan) kız almamalı ve hiçbir Pidasalı bir Pidasalıya da kız vermemeli veya almamalı, altı yıl süreyle Latmoslu Pidasalıya ve Pidasalı Latmosluya kız verip almalı ; ve tüm yönetim kurumları Pidasa ve Latmoslulardan oluşturulmalı; ve Pidasalılara belediye arazisi dahilinde istedikleri yerde konutlar inşa etmelerine; ve Pidasalılar arasından Latmosluların önereceği 100 yetişkin erkek ve Latmoslulardan Pidasalıların önereceği 200 yetişkin erkek, bir boğa ve bir erkek domuz üzerine agorada bu halk meclisi kararına ve bu devletsel oluşuma sadık kalacaklarına dair yemin etmelidirler ; ve bu karar taştan steller üzerine yazılıp bunlardan biri Zeus Labraundos (kutsal alanına) ve biri de Latmos'taki Athena kutsal alanına yollanmalı ve adanmalı ve Aropos döneminde görevlendirilmiş olan memurlar bu hususun gerçekleştirilmesini sağlamalıdırlar.
Latmosluların etmesi gereken yemin (şöyledir):
"Zeus ve Helios Poseidon Athena Areia ve koç koruyan (=Artemis) (ve diğer tanrılar üzerine) yemin ediyorum ki; Pidasalılarla birlikte vatandaş olarak yaşayacağım"