Buzul çağlarında Anadolu’nun bitkiler için bir sığınak olması, bitki zenginliği açısından ülkemizi Avrupa ülkeleri arasında en üst yere taşıdığı ve barındırdığı bitki türleri açısından Dünyada önemli bir yere sahip olduğu bilinmektedir. Avrupa ülkelerinden daha fazla bitki türüne sahip olan ülkemiz, Dünyanın hiçbir yerinde yetişmeyen endemik türler bakımından da çok zengin durumdadır.
Ülkemizde de bölgesel olarak farklı türlerin bir arada görülebildiği bir coğrafyada bulunmaktayız. Yanı başında bir tabiat harikası niteliğinde olan ve zengin biyolojik çeşitlilik içeren önemli doğa alanı Milli Parkın bulunması, Kuşadası’nı da bitki çeşitliliği açısından önemli bir alan haline getirmektedir. Son 30 yılda yüksek orandaki yapılaşmalar ve makiliklerin yok edilmesi Kuşadası ve çevresindeki birçok bitki türünün tahrip olmasına yol açmıştır. Başta Doğal Botanik Park olmak üzere Kuşadası’nın içindeki bazı lokal habitatlarda hala önemli bitki türlerinin yaşadığını görebilmekteyiz. Bunlardan birisi de Sonbaharın girmesiyle birlikte sarıçiçeklerini açan Kara Nergis olarak bilinen Sternbergia lutea (L.)’dır.
Bu tür bitkilerin Kuşadası gibi yoğun yapılaşmaların içinde hala varlığını sürdürebilmesi çok önemlidir. Tavuk ve Kurbağa çiçeği olarak da bilinen bu bitki, Kuşadası’nda Doğal Botanik Park haricinde görüldüğü tek yer Güvercinada olarak da bilinen Küçükada’dadır. Kale içinde ve surlarının güneybatısında yoğun olarak yetişen bitki, restorasyon döneminde bilinçsiz ustaların tüm molozları surların dışında bitkilerin üzerine dökmeleri sonucu yok olmuştur. Kalenin restorasyonu bittiğinden bu yana, düzenlemeler yapılıncaya kadar insan girişine yasaklanması, bu bitkinin Sonbaharla birlikte kaleyi renk cümbüşüne çevirdiği görülmektedir. Sarı renkleriyle Sonbaharda kaleyi güzelleştiren bu bitkinin, yapılacak düzenlemelerde dikkate alınması için Kuşadası Belediye Başkanlığı’na bir öneri sunacağız. Küçükada’nın hemen karşısında bulunan Kesedağı’nın kuzeyindeki çamların altı, başka bir Sonbahar güzelini barındırmaktadır.
Kandil kökü olarak bilinen Cyclamen hederifolium türü, Batı Anadolu’da yayılış gösterdiğinden, birçok üniversitenin biyoloji bölümleri bu bitkileri incelemek için gelmektedir. Çok yıllık otsu bir tür olan bu bitkinin kültürü yapılarak, büyük masraflarla pek çok kentte peyzaj çalışmalarında kullanıldığı görülmektedir. Kuşadası’nda ise bu bitkinin kentin içinde doğal olarak yayılış gösterdiği görülmektedir. Kuşadası’nda antik dönemden günümüze kadar ulaşabilmiş birçok bitkiyle korunabilmiş küçük habitatlarda karşılaşmaktayız. Kültürel miraslarımızla birlikte bizlere kadar ulaşan bu doğal miraslara da sahip çıkmak zorundayız.
“ 10 yıl önce Kuşadası’na geldiğimde yapılaşmaları görünce şaşkınlık geçirmiştim. Bir daha da gelmemek için kendime söz verdim” diyen, ünlü bir televizyon programcısı gibi düşünenleri çoğaltmamak için, hiç olmazsa var olan değerlerimize herkesin sahip çıkması gerekir. Yoksa gelecek nesillere ve gelen konuklarımıza gösterebilecek yeşil bulamayacağız.