EKODOSD ve kurumsal üyelerinin işbirliğiyle hem Kuşadası’nda hem de çevresinde yapılan faaliyetlerden biri daha bu hafta gerçekleştirildi.EKODOSD’un kurumsal üyelerinden Sealight Resort Hotel çalışanlarına bu hafta Beşparmak Dağları(Latmos)’nın doğal ve kültürel kaynak değerleri tanıtıldı. Sealight Genel Müdür Yardımcıları Necla Açık Nicoara ve İbrahim Karaokutan, eğitim sorumlusu Handan Duygu Yurtçu ve diğer çalışanlarla birlikte Latmos’un güneyine gittik.
Latmos’un güneyinde yer alan otantik Gölyaka’ya gelerek, yukarı tırmanışa geçtik.
Yazdan kalma bir günde gerçekleştirilen etkinlikte, Latmos’un bakir coğrafyasından Bafa Gölü’nün muhteşem manzaraları fotoğraflandı.
Gökten yağmış gibi duran, içinde gezildiğinde insana farklı duygular yaşatan Latmos’un devasa boyuttaki gnays kayaçları Sealight çalışanlarının hayranlığını kazandı. Bölgenin jeolojik oluşumları, doğal zenginlikleri, yaban hayatı ve tarih öncesi dönemden günümüze kadar geçen süreç içindeki insan yaşamı anlatıldı.
Yoğun bir yaz sezonunun ardından kendilerini doğanın içine bırakarak birikmiş yorgunluklarını atan Sealight çalışanları, böyle bir yeri tanımanın ve doğayla bütünleşmenin mutluluğunu yaşadılar.
Beşparmak Dağları’ndaki manastırların en büyüğü olan, günümüzdeki adıyla Yediler olarak bilinen manastıra geldik. Son yıllarda manastırda meydana gelen tahribatlarla ve yapmış olduğumuz uyarılarla ilgili bilgi verdik. İzmir Rölöve ve Anıtlar Müdürlüğü ve Milas Müze Müdürlüğü’nün ortak çalışmaları kapsamında; söz konusu alanla ilgili bir koruma projesinin yapılacağını, daha henüz başlamadığını söyledik.
Ülkemizin tanıtımı için çok önemli alanlardan biri olan Latmos, ekoturizm için büyük zenginlikler barındırmaktadır. Ancak burada yapılacak faaliyetlerin kontrollü ve koruma-kullanma dengesi gözetilerek yapılması, bölgenin geleceği açısından çok önemlidir. Bunu da sağlamanın yegane yolu, yöre halkının menfaatleri göz önüne alınarak bir koruma statüsünün getirilmesidir. Çevre bilinci ve tarih duyarlılığı olmayan kişilerin yaratacağı tahribatlar, pek çok zenginliğin gelecek nesillere ulaşmasını engelleyebilir. Bir yandan da bu güzelliklerin tanıtılması ve duyarlı insanların artırılması gerekmektedir.
Yediler Manastırı’ndaki freskleri inceledikten sonra, yakınında bulunan Kerdemelik Mağarası’nda Onursal üyemiz Dr. Anneliese PESCHLOW’un tespit ettiği tarih öncesi kaya resimlerini inceledik. Ağırlıklı olarak hayvanların betimlendiği Batı Avrupa’nın Buzul Çağı mağara resimlerinden farklı olarak, Latmos kaya resimlerinin ana konusunun insan olduğunu ve hiç bir savaş ve av betiminin bulunmadığını söyledik. Kaya resimlerinin boya maddeleri, Latmos’tan çıkan demir oksitten elde edildiğini, bu maddenin toz haline getirilerek bir sıvıyla karıştırılıp kayalara çizildiğini anlattık. Resimlerin olduğu alanlarda flaş çakılmamasını, resimlere herhangi bir sıvı sürülmemesi gerektiğini söyledik.
Bu alanların tanıtılmasında, ülkemize gelen konukları ağırlayan ve onlarla birebir görüşen turistik işletmelerin çalışanlarının bilgilendirilmeleri ve bilgilerini onlara aktarmaları çok önemlidir.
Bafa Gölü’nün muhteşem panoramik manzarası karşısında büyülendiklerini söyleyen Sealight çalışanlarına, gölün antik dönemlerde Ege Denizi’nin Latmos Körfezi olduğunu, süreç içinde Büyük Menderes Nehri’nin getirdiği alüvyonlarla önünü doldurularak bugünkü şeklini aldığını söyledik. Karşıdan çok güzel görülen gölün aslında son yıllarda ekolojik sorunlarla boğuştuğunu ve bunların nedenlerini ve yapılan çalışmaları aktardık.
Latmos’un doğal ve kültürel zenginliklerini arkamızda bırakarak, Bafa Gölü’nün muhteşem manzarasını izleyerek Gölyaka Köyü’ne inişe geçtik.
Birkaç yaşlıdan başka kimse olmayan köyde, çoluk-çocuk herkesin dağa zeytin toplamaya gittiğini öğrenerek, köy kahvesinde sıcak çaylarımızı yudumlayıp, Kuşadası’na geri döndük. Kurumsal üyelerimize gerek eğitim sunumlarıyla gerekse alan tanıtımlarıyla ilgili faaliyetleri yapmaya devam edeceğiz.