WWF-Türkiye (Doğal Hayatı Koruma Vakfı)’nın, Türkiye’nin Canı Hibe Programı kapsamında desteklediği “Tepeli Pelikanları Koruyoruz” projesini yöre insanlarına tanıtmak için yaptığımız etkinlikte, hem bir doğa yürüyüşü gerçekleştirdik hem de pelikanları tanıttık.Kahvaltı için mola verdiğimiz Güllübahçe Turunçlar’da, pelikanların önemi ve özellikleri ile bilgilendirme yaptık. İçlerinde Kuşadası’nda yaşayan Polonyalı, Alman, İrlandalı, Rus ve İranlı yabancılarında olduğu üyelerimize Türkçe-İngilizce hazırladığımız broşürlerden dağıttık.
Turunçlar kahvelerinde, Güllübahçe eski Belediye Başkanı Yusuf TOPTAY ve içlerinde avcılarında olduğu yöre insanlarına pelikan projesini anlatarak, broşürlerden dağıttık.
Dilek Yarımadası – Büyük Menderes Deltası Milli Parkı sınırları içinde bulunan, eski adı Domatia olan Eskidoğanbey’e geldik. Buradaki milli parka ait ziyaretçi tanıtım merkezinde kısa belgesel filmi izledik.
ZTM hakkında, merkezin sorumlusu Orman Mühendisi Nevzat CANKURT tarafından üyelerimize bilgilendirme yapıldı.
Eskidoğanbey’in begonvillerle süslenmiş dar sokaklarında gezerek, restore edilmiş taş evlerini inceledik.
Eskidoğanbey’i arkamızda bırakarak, Milli Parkın muhteşem doğasına doğru tırmanışa geçtik.
Kekiklerin, adaçaylarının harika kokuları arasında, benzersiz bitki çeşitliliğinin olduğu tabiat harikasında yürümenin keyfini yaşadık.
Yukarıda yakalandığımız yağmura aldırmadan “Kötü hava yoktur, kötü kıyafet vardır” diyerek, yağmurluklarımızı çekip yolumuza devam ettik.
Büyük Menderes Deltası’yla, Bafa Gölü’nü aynı anda görüldüğü noktadan izledik. Antik dönemde her ikisin de birleşik olduğunu, Büyük Menderes Nehri’nin getirdiği alüvyonlarla aralarının dolduğunu söyledik. M.Ö. 494 yılında iki sulak alan arasında İonlarla, Persler arasında büyük bir deniz savaşının olduğunu anlatarak, adını bu savaşa veren Lade Adası’nın artık karada bulunduğunu göstererek yolumuza devam ettik
Yukarıda başlayan yağmur, Eskidoğanbey’e geldiğimizde yerini güneşe bıraktı.
Yürüyüş bittikten sonra Milli Parkın güneyindeki en güzel yerlerden biri olan Karina olarak adlandırılan restoranların olduğu alana geldik.
Ege mutfağının mezeleri ve lezzetli deniz balıklarıyla karnımızı doyurduk.
Karina’daki turistik işletmelere ve buraya gelen yabancı konuklara pelikan broşürlerimizden dağıtarak, bilgilendirme yaptık.
Doğanbey Su Ürünleri Kooperatifi’ne uğradık. Kooperatif başkanı Doğan BAYKAL’dan, dalyanın işleyişi hakkında bilgi aldık. Pelikan projesinde ve deltanın temizlenmesi konusunda bizlere yardımcı olan Doğanbey’li balıkçılara broşürlerden dağıttık. Pelikanları kendilerinin de çok sevdiklerini, hatta çoğu zaman pelikanlara balık attıklarını söyleyen balıkçılardan, birçok üyemiz taze balıklardan aldılar.
Doğanbey kahvelerinde çaylarımızı yudumlarken, kahvedeki yöre halkıyla sohbetler ettik. Tepeli Pelikan (Pelecanus crispus)’ların, nesli küresel ölçekte tehlike altında olan bir kuş türü olduğunu söyledik. Proje kapsamında Tepeli Pelikan kolonilerinin düzenli olarak izleneceğini, Büyük Menderes Deltası ve Gediz Deltası’nda her geçen yıl artan kıyı erozyonu ve şiddetli fırtınalar sonucu yok olan üreme kolonilerinde yuva restorasyonlarının yapılarak, üreme adalarında platform yuvaları dizayn edilip alana yerleştirileceğini anlattık. Kuş türleri açısından çok zengin olan bölgenin, kuş gözlem turizmi için ideal bir alan olduğunu, bu konuda yeni projelerle geliştirilebileceğini belirttik.
Türkiye’nin en önemli sulak alanlarından biri olan Büyük Menderes Deltası’nın tüm güzelliklerini ardımızda bırakarak, mutlu bir gün geçirmenin keyfiyle Kuşadası’na geri döndük.