Narlıdere Kanyonu’ndaki doğal ve kültürel kaynak değerlerini üyelerimize tanıtmak için, Aydın İmamköy’e geldik. İmamköy kahvelerinde kahvaltımızı yaparak, Narlıdere Kanyonu’na doğru yürüdük.
Narlıdere Kanyonu’ndaki zengin biyolojik çeşitliliğin oluşmasına yol açan ve adını içindeki nar ağaçlarından alan dere kenarından tırmanmaya başladık.
Kanyonda akan suyun ve buraya özgü klimanın, vadideki bitki çeşitliliğini zenginleştirdiğini gözlemledik. Bölgemizde pek görmediğimiz hünnapların burada doğal ortamda yetiştiklerini gördük.
Çınarların devasa boyutlara ulaştığını gördük. Ülkemizde Köyceğiz, Marmaris, Fethiye yörelerinde dağılım gösteren Sığla ağaçlarının, bölgemizde sadece Çine Çayı vadisinde olduğunu sanarken, Narlıdere Kanyonu’nda neredeyse ormanlaştığını tespit ettik.
Kanyon etrafında şekillenen zeytin ağaçlarının içinde çok yaşlı olanlarına rastladık. Özellikle bir tanesinin daha önce bulduklarımızla kıyasladığımızda bin yaşın üzerinde olduğunu tahmin ettik.
Narlıdere Kanyonu’nda Sonbahar bitkilerini inceledik, ilkbaharda da gelerek özellikle alanda yetişen orkideleri tespit etmek istiyoruz.
Paşa Yaylası’na kadar uzanan Narlıdere Kanyonu’nun, ilk yürüyüşümüz olması nedeniyle zorlamadan belli bir bölümünü yürüdük.
Narlıdere Kanyonu’nun sadece bitkisel açısından değil, aynı zamanda kültürel açıdan zengin olduğunu gördük. Muhtemelen Bizans Dönemi’ne ait pek çok yaşam izine rastladık. Her tarafta kaçak kazı izlerini gördük. Özellikle mağara içindeki yapıların çok ilginç olduğunu gördük ve bölgemizde ilk kez böyle bulgulara rastladık. Bu önemli bulguların korunma altına alınması için, Aydın Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğü’ne ve Aydın Arkeoloji Müzesi Müdürlüğü’ne bilgilendireceğiz.
Alandaki antik ılıca yapısını inceledik. Suyun hala sıcak aktığını, bakımsızlıktan duvarların yıkıldığını ve su borularının tıkanması nedeniyle yapılara zarar verdiğini gözlemledik.
Narlıdere Kanyonu’nun tüm güzelliklerini izleyerek keyifli bir yürüyüş gerçekleştirdik.
Yürüyüşün bitiminde kumanyalarımızı ılıca tesislerinin güzel manzarasında yedik.
Mutlaka herkesin görmesi gereken Aydın Arkeoloji Müzesi’ni dönüşte gezerek, bölgemizdeki kazılardan çıkarılan harika eserleri inceledik. Açık hava müzesi sayılan Beşparmak Dağları(LATMOS)’ndaki, Tarih Öncesi Kaya Resimleriyle ilgili bir köşenin müzede olmayışının tek eksik olduğunu gördük. Bu konuda müze müdürlüğüne bir öneri götürmeyi düşünüyoruz.
Müzeyi gezdikten sonra, karşısındaki alışveriş merkezinde yorgunluk kahvelerimizi içip, Kuşadası’na hareket ettik. 15 gün sonra farklı bir yerde, değişik bir coğrafyada, doğal ve kültürel güzellikleri keşfetmeye devam edeceğiz.