EKODOSD üyelerinden Legendary Journeys’n sahibi Nilgün ŞİRİN’in misafiri olan ABD’nin California eyaletine bağlı San Diego kentinde yaşayan Vanda OSMON’ı Latmos’u tanıttık. Arkadaşı Nilgün ŞİRİN’in tavsiyesi üzerine Latmos’u çok merak ettiğini, özellikle Karadere Mağarası’ndaki tarih öncesi kaya resimlerini mutlaka görmek istediğini söyledi.
Kuşadası’nda tatilde bulunan Onursal üyelerimizden Dr. Anneliese PESCHLOW, bayan OSMON ve üyelerimizden profesyonl turist rehberi Galip SANTUR’la birlikte Beşparmak Dağları (LATMOS)’nı tanıtıcı bir tur düzenledik.
Latmos’un büyülü ve engebeli coğrafyasında tırmanışa başladık.
Dr. Anneliese PESCHLOW; Beşparmak Dağları (LATMOS)’nda, Herakleia’yı çevre yerleşimlere Myus, Alinda, Alabanda, Tralleis, Menderes ve Marsyas vadilerine bağlayan döşeme yollarla ilgili bilgi verdi. Helenistik döneme ait bu yolların Anadolu’nun bilinen en eski döşeli yolları olma özelliği taşıdığını ve birçok alanda hala sağlamlığını koruduğunu belirtti.
Vanda OSMON böylesine eski bir tarihi yolun üzerinde yürümenin mutluluğunu yaşayarak, o dönemleri düşündü.
“Daha 1 saat önce Kuşadası gibi binlerce insanının olduğu bir kentten geldik. Bu kadar yakında böylesine bakir, ıssız ve büyülü bir yer olacağını beklemiyordum. Bana çok heyecan verdi.” dedi.
“Dünyada çok enteresan yerlerde yürüdüm. Latmos çok farklı özelliklere sahip. Yorucu ama insan çok keyif alıyor” diyen OSMON, Latmos’un vahşi kayalıklarının kendisini dinozorlar çağına götürdüğünü söyledi.
Vanda OSMON’a birçok figürden oluşan kayaçları tanıttık.
Kimi Carettaya, kimi kızarak bağıran Karyalı bir askere benzetilen kayaçları gören OSMON; bunların özel olarak mı yapıldığını sordu.
Beşparmak Dağları(LATMOS)’nın jeolojik ve jeomorfolojik açıdan Türkiye’nin en önemli alanlarından biri olduğunu, aynı zamanda ilginç jeolojik yapısı nedeniyle ülkemizde yeni başlayan jeoturizm için benzersiz güzellikteki binlerce kayaca sahip olduğunu ve buraya gelen insanların kendilerini farklı bir gezegende hissettikleri söyledik.
Uzunca bir yürüyüşten sonra Karadere Mağarası’na ulaştık.
Dr. Anneliese tarafından mağaranın nasıl bulunduğu, buradaki resimlerin ne anlama geldiği, 8000 yıl önce burada yaşayan insanların bu alanı niçin kullandıkları anlatıldı.
Karadere Mağarası’nın doğal bir kutsal alan olduğu, buraya sadece şamanların girebildiği, buradaki resimlerin konu, betimsel bütünlük ve bıraktığı büyülü etki yönünden benzersiz olduğu anlatıldı. Mağaranın girişinde bulunan insan eliyle zemine oyulmuş fazla derin olmayan çanak biçimli çukurun hemen üstünden dağ doğruğuna bakıldığında büyülü ve yuvarlak görüntüsüyle “Kutsal Taş”ın görüldüğü söylendi. Bu nedenle erken dönemlerde Karadere Mağarası’nın Latmos’un ana tapınağı olduğu belirtildi.
Böylesine önemli ve etkileyici bir yerde olmanın fırsatını kaçırmayan Vanda OSMON, bu kutsal alanda 10 dakikalık bir enerji yoğunlaşması yaşadı. Kendinden geçerek, tarih öncesi dönemlere gidip, o dönemin ruhuyla bütünleşip rahatladı. OSMON “ Kutsal alandaki küçük tekerlek taşı avuçlarımın içine aldığımda tüm enerjiyi içimde hissettim, büyük bir kuvvet geldi, enerjiyi yaydım. Tam bu sırada Tekerlek Dağın üstündeki bulutlardan şimşeklerin çakması ve gök gürlemeleri beni o kadar heyecanlandırdı ki anlatamam.” Dedi.
Latmos’ta kaya resimlerinin en yoğun bulunduğu Karakaya’da incelemeler yapıldı.
Latmos’ta doğayı bozmadan, doğayla uyumlu bir şekilde yapılan taş evler incelendi.
Latmos’ta yaşayan bu insanların bu dağın bir parçası oldukları, binlerce yıllık kültürü devam ettirdikleri, en önemlisinin de doğaya hiç zarar vermeden doğadan yararlanarak yaşadıkları anlatıldı.
Yılın 12 ayını dağda geçiren, çağdaş yaşamın tüm olanaklarından yoksun bir şekilde elektriksiz olarak, kendi suyunu doğadan karşılayarak, hemen her türlü gereksinimlerini üreterek sağlayan bir Yörük ailesine konuk olduk. “Misafir umduğunu değil, bulduğunu yer” diyen aile hemen bir yer sofrası kurarak bizleri doyurdu.
Yılın 12 ayında sayılı insanın geldiği bu aileyle kısa zaman içinde dostluk kuran Vanda OSMON “ hem burası hem de bu insanlar çok özel ve değerli benim için. Çok samimiler ve misafirperverler. Bizleri çok iyi ağırladılar. National Goegraphic’te arkadaşlarım var, onlara Latmos’tan ve bu insanlardan bahsedeceğim.” Dedi.
Farklı 11 ülkeden genelde kadınlardan oluşan toplulukla, gittikleri ülkelerin büyüleyici önemli tarihi ve doğal yerlerini gezen grupla birlikte, Türkiye’de Göbeklitepe, Nemrut ve Kapadokya gibi gizemli tarihi mekanları dolaşmışlar.
İlginç tarihi mekanları dolaşan, buralarda meditasyon yapan, doğayla bütünleşen ve doğadan güç alarak rahatladıklarını söyleyen OSMON, gruplarında eğitim seviyesinin yüksek olduğunu, gittikleri ülkelerdeki ilginç tarihi mekanlara giderek oradan enerji aldıklarını ve oranın ruhunu yaşadıklarını, bu alanlardaki yerel insanlarının kültürlerini merak ederek incelediklerini söyledi. Latmos’un bugüne kadar gezmiş olduğu yerler içinde en ilgi çekici bir yer olduğunu, Anadolu’nun batısında olmasına rağmen bu kadar bakir ve ıssız kalmasının çok önemli olduğunu, doğa ve tarihle iç içe olmasının burayı daha da etkileyici hale getirdiğini belirtti.
Latmos’un benzersiz doğasını geri dönülmez bir biçimde tahrip eden maden ocaklarını gören Vanda OSMON “ Burayı ne hale getirmişler. Madenler büyük ekolojik bir sorun. Bu güzel doğayı katletmek zaten büyük bir çevre felaketidir. Buradaki 8000 yıllık insanlık miraslarını gördükten sonra inanamıyorum, bu korkunç bir şey. Buna nasıl izin veriyorlar, nasıl yapıyorlar anlamakta güçlük çekiyorum. Burası çok muhteşem bir yer. Doğal yapısı harika. Kayalar başlıbaşına olağanüstü görsel güzellik yaratıyor. Mutlaka korunmalı burası. Yoksa tüm bu güzellikler bembeyaz bir toprak yığınına dönüşecek.” Dedi.
Kuşadası’ndaki son günüm olmama ve zorlu bir parkur olduğunu söylemelerine rağmen anlatılanlardan sonra burayı mutlaka görmek istedim. İyi ki de gelmişim. Gördükten sonra anlatılanlardan daha da ilginç ve önemli bir yer olduğunu anladım. Benin için en büyük şans bu insanlık miraslarını bulan ve insanlığa kazandıran Dr. Anneliese’den buranın önemini dinlemek oldu. Kendisine ve fırsatı bana sağladıkları için EKODOSD derneğine çok teşekkür ediyorum. Tüm bu güzellikleri arkadaşlarımla, grubumuzla paylaşacağım.” Dedi.
Hayatının en güzel 30 yılını Latmos’a adayan ve “Latmos benim memleketimdir” diyen Dr. Anneliese PESCHLOW “Avrupalının lüks klozetleri için, bu Kutsal Dağı parçalayıp satıyorlar. Arkamızdaki Hava Tanrısı gibi ellerimizi kaldırıp Latmos’a sahip çıkacağız” diyerek, herkesten destek istedi.