Her yıl geleneksel olarak yaptığımız konaklamalı gezi için, Kuşadası’ndan Datça’ya doğru hareket ettik.İlk durağımızda, önemli turistik kentlerden biri olan Marmaris’te mola verdik. Kentte eskiye oranla ne gibi değişiklikler olduğunu gezerek gördük.
Haritada Datça Yarımadasının en dar yeri olarak görülen ve Hisarönü körfezine bakan tarafındaki kısa bir yürüyüş yaparak Bencik koyuna geldik. Buradaki muhteşem coğrafyaya hayran kaldık.
Tarihte bir ara bu dar yeri açıp da Datça’yı ada haline getirmek isteyenlerin olduğunu öğrendik. Tarihin babası Heredot’a göre Perslerin İonia’ya girmesi üzerine Knidos’lular Balıkaşıran Mevkiindeki bu dar kıstağı kazarak yurtlarını ada haline getirmek istemişler. Çok çaba harcamışlar ama yarımada anakaradan kopmamak için direnmiş. Taşları kıranların başta gözleri olmak üzere her yerlerinde onulmaz yaralar açılmaya başlamış. Bunun üzerine vazgeçmişler.
Begonvillerle, sardunyalarla süslü Eski Datça’nın, dar sokaklarında taş evleri inceledik.Eski Datça’da yöre halkının el yapımı sattığı ürünleri inceledik ve bilgi aldık.
Ünlü şairimiz Can Yücel’in Eski Datça’da oturduğu kahvede çaylarımızı içtik, Can YÜCEL’in hikayeleri dinledik.
Görsel güzelliği, rengarenk çiçekleri ve özgün taş evlerini geride bırakarak Eski Datça’dan ayrıldık.Datça’ya gelerek otelimize yerleştik ve kenti turlayarak ne tür gelişmeler olduğunu inceledik. Biyolojik, arkeolojik, sosyal ve kültürel zenginliği nedeniyle Özel Çevre Koruma Alanı ilanı edilen bu güzel kenti, son günlerde basının yazdığı şekilde pekiyi günler beklemediğini öğrendik.
Yorucu bir yaz sezonuna hazırlanan üyelerimiz, sezon öncesi Datça’da eğlenme fırsatını buldular.
Ertesi gün kiraladığımız bir tekneyle Datça Yarımadası’nın boydan boya turlamak için denize açıldık. Bölgenin önemli alanlarını inceledik. Yarımada üzerinde zengin koloniler oluşturan endemik Datça hurma ağaçlarını gördük.
Ege’yle Akdeniz’in birleştiği yer olan yarımadanın en ucuna geldik.
Buradaki kazılarda ünlü Knidos’lu heykeltıraş Praksiteles’in İ.Ö. 4. yüzyılda yaptığı mermer Afrodit heykelinin yalnızca gövdesi bulunduğunu, heykeltıraşın bu heykeli Kos kentinin siparişi üzerine yaptığını, ancak Kos’luların çıplak olarak yapılmış bu heykeli beğenmediklerinden Knidos’lular tarafından satın alındığını öğrendik. Kazı yerinde yapılan çalışmalarla, eskiye oranla birçok yeni eserin meydana çıktığını gördük.
Tekrar teknemize binerek, Datça Yarımadasının bakir kıyılarını izleyip, öyle kalması dileğiyle Datça’ya gerip dönerek, Kuşadası’nın yolunu tuttuk.