Kurak geçen kışı bitirirken, suyun önemine dikkat çekmek için Aydın’ın Karacasu İlçesine bağlı Bahçeköy Şelalesine doğru yola çıktık.
Günümüzde küresel ısınmanın meydana getirdiği kuraklıklar sonucu doğal su kaynaklarımızın tek tek kuruduğunu, su kaynaklarının aşırı ve bilinçsiz kullanımının, doğanın yapısı ve canlıların yaşamı üzerinde olumsuz etkiler yarattığını ve bunun en büyük sıkıntısını da insanların çektiğini söyledik.
Suyun insan, doğa ilişkisindeki yerine dikkat çektik.
Bahçeköy Şelalesinden akan suyun bölgedeki bitki örtüsünü nasıl zenginleştirdiğini yerinde gördük.
Bahçeköy Deresi’nin vadisinde koca çınar ağaçlarını, kestaneleri, meşeleri, kızıl çamları ve Akdeniz Bitki Örtüsünün en güzel örneklerini görme imkanımız oldu. Dağdan gelen tertemiz sulardan kana kana içtik.
Bahçeköy Şelalesi’ni geride bırakarak, tatlı yokuşların olduğu Palamut Yaylasına doğru tırmandık.
Ege’nin namlı efelerinden Çakırcalı Mehmet Efe’nin bir zamanlar mesken tuttuğu Karıncalı Dağları’ndan, muhteşem panoramayı izleyerek çam ormanlarının içinde tertemiz oksijen soluduk.
Osmanlı Dönemi’nden kalma otantik evlerin olduğu Çamköy’e indik. Yöre insanlarıyla sohbet ederek, çaylarımızı yudumladık.
Antik Dönem’den günümüze kadar devam eden seramik sanatı ve Türkiye çapında ünlü olan pideciliği ile meşhur olduğundan, hamura ve çamura şekil veren memleket olarak tanınan Karacasu’daki Afrodit kadar güzel olan bir kente geldik.
Ünlü fotoğraf sanatçısı Ara GÜLER’in 1958 yılında bir tesadüf sonucunda bölgede kaybolmasıyla fotoğraflayarak tanıttığı antik kentin hikayesini, üyelerimizden profesyonel turist rehberi olan Hakan BAHÇECİOĞLU’ndan dinledik.
30 bin kişi alabilecek oturma bölümü ile dünyanın en iyi korunmuş ve en büyük stadyumlarından biri olan bu muhteşem esere hayran kaldık.
M.S. 1. Yy’da koşu, uzun atlama, disk, cirit atma ve güreş gibi geleneksel sporların yapıldığı stadyumda, M.S. 400’de, gladyatörlerin ve vahşi hayvan mücadelelerinin yapıldığını öğrendik.
En iyi korunmuş alanlardan birinin Antik tiyatro olduğunu gördük.
Üyelerimizden opera sanatçısı Leyla TOKMAK, Afrodisias’ın en iyi korunarak gelmiş önemli yerlerinden biri olan Odeonda küçük bir arya konseri verdi.
M.Ö. 2. Veya 1. Yüzyılda ızgara planlı olarak kurulan Afrodisias’ın mimarlık, sanat, heykeltıraşlık ve tapınma merkezi olduğunu, Roma Dönemi’nde olağanüstü güzellikteki mermer heykeller ve yapıların inşa edildiğini, Aphrodisias stili olarak bilinen bir sanat ekolünün geliştiğini öğrendik.
Afrodisias’a şöhret ve zenginlik getiren, 600 yıldan uzun süre önemli ustaları yetiştiren okulda dünyaca ünlü heykeltıraşların yaptığı eserleri inceledik.
Ömrünün 30 yılının geçtiği Afrodisias’ı meydana çıkararak burada ölen ve Kente yararlı kişilerin kentin içine gömülebilmesi antik geleneğine uyularak Türkiye’de bir antik kente gömülen ilk kişi olan Prof. Dr. Kenan ERİM’in ortaya çıkardığı eserleri, Geyre Vakfı’nın yaptırdığı Sebastion-Sevgi Gönül salonunda hayranlıkla izledik.
Benzerini pek göremediğimiz böylesine güzel bir müzeyi sahip olmanın gururunu yaşayarak, herkesin mutlaka bu değerli eserleri görmesini dileyip Afrodisias’tan ayrıldık.
EKODOSD KİMDİR
EKODOSD; Ormanlar, kıyılar ve sulak alanlar gibi insan ve tüm diğer canlılar için yaşamsal önemi olan ekosistemlerin, bitki ve hayvan çeşitliliğinin korunmasını amaçlayan çalışmalar yapmakta, farkındalık yaratmakta, tarihin ve kültürün korunmasına ve tanıtılmasına yönelik araştırmalar ve projeler yürütmektedir. Aynı zamanda bölgemiz coğrafyasında Ekoturizm etkinliklerinin alt yapısını oluşturmaya gayret etmektedir. Bölgemizde Kuş gözlemciliği, Botanik, Trekking, Otantik köy turları, yerel festivaller, dağ manastırları gibi etkinlikleri koruma-kullanma dengesi gözeterek ve turizme kazandırmaya çalışarak, bu etkinliklerin yöre insanının ekonomisine katkı yapmasını ve onların doğal ve kültürel kaynakları daha korumacı bir şekilde yaklaşmalarını hedeflemektedir.