Geniş bir alana yayılan ve Batı Menteşe Dağları’nın bir uzantısı olan Beşparmak Dağları(Latmos)’nda, doğal ve kültürel kaynaklarımızın korunmasına ve araştırılmasına yönelik çalışmalarımızı sürdürmeye devam ediyoruz.
Doğal kaynaklar konusunda Orman ve Su İşleri Bakanlığı’yla, kültürel kaynaklar konusunda Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı kurumlarla işbirliği yaparak, Latmos’un zenginliklerinin korunması ve tanıtılmasına destek olmaktayız.
Latmos’un bakir coğrafyasındaki araştırmalarda bugüne kadar bilinmeyen birçok buluntu ve farklı yerleşme izleriyle karşılaşmaktayız. Bunlardan bir tanesi de, kayıt altına alınarak tescil edilmesi ve korunması için Milas Müze Müdürlüğü’ne başvurduğumuz Ören Asarı’dır.
Ören Asarı’nın olduğu bölge ilginç coğrafyası ve muhteşem panoramasıyla Latmos’un doğal ve kültürel zenginlikleriyle dolu yerlerinden biridir.
Buradaki ilginç jeolojik yapı, geçmiş uygarlıkların barınmasına, korunmasına ve savunmalarını sağlayan ve yaşam alanı haline getirdikleri bir yerleşme olmuş.
Öncelikle bu yerleşmenin tescil edilerek korunma altına alınması ve bir üniversitenin bu alanda çalışarak, geçmiş uygarlıkların tarihinin meydana çıkarılması sağlanmalıdır.
Bu ilginç yerleşmenin devasa boyutta kayaların üzerine kurulduğu görülmektedir.
Üniversitelerin mimarlık-mühendislik fakültelerindeki öğrencilerin bu yerleşkeye gelerek, binlerce yıl önce yaşayan insanların doğal yapıyı bozmadan yerleşmelerini nasıl yaptıklarını incelemeleri, geleceğin mimar ve mühendislerinin tecrübesine önemli katkısı olabilir.
Yerleşmenin içinden geçen çayın üzerine köprü inşa etmek yerine, anakayalara basamak oluşturup çaylardan nasıl geçtiklerini bu yerleşkede görmek mümkündür.
Devasa boyutlardaki kayalardan diğer kayalara bağlantı sağlayan binlerce yıllık basamakların, günümüzde bile kullanılabilir olduğunu görmek ve Antik Dönemin yetenekli insanlarının yaptığı bu basamaklarda yürümek, her insanı binlerce yıl öncesine götürecektir.
Bu ilginç basamakların sadece burada yaşayan insanlar tarafından değil, aynı zamanda dağın özgün hayvanları tarafından hem Antik Dönemde, hem de günümüzde kullanıldığı görülmektedir.
Yerleşmede yaşayanların yaşamı için en önemli kaynak olan su için, yağmur sularının tasarrufu düşünülmüş. Kayalarda açılan küçük su kanallarıyla, yine kayaları oyarak oluşturulan havuzlarda suyun biriktirildiği anlaşılmaktadır.
Gökten yağmış gibi duran devasa boyuttaki kayaların altında keşfettiğimiz basamaklarla inilen ilginç tüneli niçin yaptıklarını bilmiyoruz. Umarız burada yapılacak bilimsel çalışmalarla bu tünelin yapım amacı ortaya çıkarılır.
Umarız diyoruz, çünkü bu muhteşem alan koruma altına alınıp, bilimsel çalışmalar başlamadan tamamen delik deşik edilmezse.
Son bir yıl içinde yaptığımız araştırmalarda açılan çukurların, sökülen antik taşların, parçalanan eserlerin sayısında gözle görünür bir artış olduğu görülmektedir. Yerleşme bakir bir coğrafyada olduğundan definecilerin yoğunlukla geldiği ve talan ederek zarar verdikleri görülmektedir.
Latmos’un bakir coğrafyasında daha önce 2 tanesini tespit ettiğimiz ve bu dağlarda doğup-büyüyen yaşlı bir çobandan yapılış amacını öğrendiğimiz kaplan kapanlarından bir tanesini bu yerleşmede de bulmuştuk. Bu kapanların geçmiş yıllarda yöre insanları tarafından Anadolu Parslarını (Panthera pardus tuliana) avlamak için kullanıldığını öğrenmiştik.
Bu yeni kapanı bulduğumuz yerleşmenin Antik Döneme ait olması, bu muhteşem hayvanın avlarının geçmiş uygarlıklarda da yapıldığının bir göstergesi olarak düşünmüştük.
Antik Dönemden bu yana sapasağlam olarak günümüze kadar ulaşan kapanın, “bu kadar da olmaz” dedirtecek şekilde, içinde define arandığını ve tahrip edildiğini tespit ettik.
Günümüzde yaşayan yöre insanlarının bu tarihsel mekanın dokusunu bozmayacak şekilde yerleşmelerini doğaya uyumlu yaptıklarını, ancak çağımızın en büyük sorunlarından biri olan çöplerini çaresizlik içinde doğaya attıklarını gördük.
Her köyde yaşanan aynı soruna ve yöre insanlarının “nereye atacağız” sorusuna ilgili kurumların mutlaka çözüm üretmesi gerekir.
Ancak en önemli çözüm üretilmesi gereken bir sorun vardır. Maden Ocakları…
Dağın altındaki maden zenginlikleri çıkarılabilir. Fakat bunun sonucu olarak dağın üstündeki milyonlarca yılda oluşan benzersiz jeolojik oluşumlar, eşsiz bitki örtüsü, hala bakirliğini koruyan yaban hayatı, 8000 yıldır süregelen insanlık tarihinin mirasları bir daha geri dönülmez bir biçimde tahribata uğrar ve Latmos’un çocuklarının geleceği olan bu önemli zenginlikler, bir daha geri gelmemek üzere kaybedilmiş olur.
Dünden devir aldığımız bu zenginlikleri yarınlara taşımak bir insanlık borcudur. Sürdürülebilir bir şekilde yapılacak turizm faaliyetleriyle, hem madenden çok daha fazla kazanılacak, hem de Latmos’un tüm bu zenginlikleri geleceğe taşınacaktır. O nedenle bu dağlarda maden kamyonlarının değil turistleri taşıyan tur otobüslerinin dolaşması gerekir. Orman ve Su İşleri Bakanlığı, Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü’nün Latmos’u Milli Park yapması, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın da ülkemiz turizmine kazandırması bu eşsiz doğa ve kültür alanını kurtaracaktır.
Kutsal Dağın emanetlerini hep birlikte koruyacağız.