Türkiye’nin batı kıyılarının doğal güzellikler açısından en etkileyici, jeolojik ve arkeolojik bulgular açısından en zengin yerlerinden biri Beşparmak Dağları(Latmos)’dır.
Neolitik dönemden, Osmanlı dönemine kadar uzanan insanlık izlerini bünyesinde barındıran kutsal dağdaki yaptığımız araştırmalarda 2 yeni yerleşim yeri daha tespit ettik.
Dağın kuzey yamaçlarına doğru inen ve aşağı ovada Kisir Çayı’yla buluşan Salman Deresi’nin üzerinde binlerce yıldır bozulmadan günümüze kadar ulaşan Taşköprü mevkiinde araştırmalar yaptık. Burada ve daha aşağıdaki bir vadide yaptığımız tespitlerde yaşam izlerine rastladık.
Birçok kaya mezarı ve yaşam izlerinin kalıntılarına rastladığımız alanın hangi döneme ait olduğunu bilmemekteyiz. Bu yerleşimlerin uzmanlar tarafından araştırılması ve tescillenmesi için Kültür Varlıklarını Koruma Kurulu’na başvuracağız.
Antik dönemlerde zeytinyağı çıkarmada kullanılan yöre kayalarına işlenmiş taş düzeneklerin, pınarların makiliklerin içinde kaybolmaya başladığını gördük.
Yeni tespit ettiğimiz buluntuların hemen yakınında dağın delik deşik edildiğini ve olağanüstü güzellikteki devasa boyutlardaki kayaçların dinamitlerle parçalandığını gördük.
Maden ocaklarıyla, Türkiye’nin doğal olarak yetişen en zengin fıstık çamı ormanları da tahrip olmaktadır.
Gelecek kuşaklar için büyük önem taşıdığını düşündüğümüz doğal, kültürel ve jeolojik miras alanlarını barındıran bu kutsal dağın bir an önce koruma altına alınması için alan koruma çalışmalarının hızlandırılması gerektiğini düşünüyoruz.
Doğal anıt nitelikli yüzlerce jeolojik oluşumun olduğu kutsal dağın bu nadir kayaçları, dinamitlerle parçalanarak geri dönülmez tahribatlar yaratılmaktadır.
Herhangi bir koruma statüsü bulunmayan bu kutsal dağ jeolojik, arkeolojik ve biyoçeşitlilik açısından çok önemli özellikleri barındırmakta, ancak ne yazık ki tüm bu kaynak çeşitliliği açılan ocaklarla tamamen yok edilmektedir.
Buradaki benzersiz doğa ve insanlık mirasları tahrip edilmesi yerine, koruma-kullanma dengesi çerçevesinde ekoturizm faaliyetlerine kazandırılmalıdır.
Bu dağlarda maden kamyonlarının değil turistleri taşıyan tur otobüslerinin dolaşması gerekir.
Aydın Kültür Varlıklarını Koruma Kurulu Müdürlüğü, bir yandan arkeolojik buluntuların ve tarih öncesi kaya resimlerinin tescil işlemlerine devam ederken, bir yandan da maden ocakları tarafından inanılmaz bir tahribat yaşanmaktadır. Kutsal dağda keşfedilmeyi bekleyen o kadar çok tarihi mekan var ki, bunların tespitleri ve tescillerinin yapılması on yıllar sürecektir. Bu süreç içinde dağda yeni ocakların açılmasına ve var olan ve de henüz keşfedilmemiş zenginliklerin yok edilmesine kesinlikle izin verilmemelidir. Bunun için öncelikle Orman ve Su İşleri Bakanlığı tarafından, Bafa Gölü Tabiat Parkı sınırlarının, Beşparmak Dağları’nı da içine alacak şekilde genişletilerek, Latmos’un koruma statüsüne kazandırılması sağlanmalıdır.
Ekoturizm potansiyeli yüksek ve henüz turizme tam açılmamış, kültürü ve tabiatı yönüyle benzersiz olan ve bir nevi prehistorya açık hava müzesi niteliğindeki bu muhteşem dağa dokunmamalı ve Latmos’un çocuklarına miras bırakılmalıdır.