Sezon sonu konaklamalı gezimiz için, Nail Çakırhan’ın özgün mimarisi olan Akyaka Evleri diye bilinen ekolün oluştuğu, doğayla uyumlu mimari özellikteki yapılarıyla sakin şehir Akyaka’ya gittik.Gökova’nın en güzel plajlarından biri olan Çınar Plajına geldik.
Kaptan Cousteau’nun “Yeryüzünde cenneti görmek istiyorsanız, Gökova’yı görün” sözünün geçerliliğinin, koruyarak kullanma alışkanlığımızı geliştirmemize bağlı olduğunu gördük.
İnsan kaynaklı kirlilikleri bir tarafa bırakarak, doğanın haşmetli cömertliğinin sunduğu güzellikleri keşfettik.
Dağlarından kaynak suları akan ve pırıl pırıl denizi olan Çınar plajında denizin son keyfini yaşadık.
Birçok kıyılarımızın betonlaştığı günümüzde, Gökova’nın büyük ölçüde doğallığını koruduğunu, bu doğal alanların geleceğe taşınmasının duyarlı ve bilinçli insan sayısının hızla artırılmasına bağlı olduğunu düşündük.
Kendimizi müşteri değil de, ev sahibi gibi gördüğümüz Akyaka’nın en güzel otellerinden biri olan Erdem Otel’e yerleştik.
Yaptığımız çalışmalarda Büyük Menderes kıyısında yaşayan yaşlıların “Biz yıllar önce bu menderesin suyundan içerdik, dibindeki balıkları izlerdik” sözleriyle karşılaştığımızda, menderesin kirli sularına bakarak “acaba doğru mu” diye düşünürdük. Bunun doğruluğunu Akyaka’da bulunan Kadın Azmak’ta tekne turu yaparken gördük. Pırıl pırıl suyun içinde 8-10 metre derinlikte kefalleri ve yılan balıklarını izledik. Suyun doğru kullanıldığında hayat verdiğini, kötü kullanıldığında felaket getirdiğini, Akyaka Kadın Azmak ve Büyük Menderes örnekleriyle yaşadık.
Ertesi sabah Eylül güneşinin ısıttığı çok güzel bir havada, gulet bir yelkenliyle Gökova’nın girintili çıkıntılı harika koylarını dolaştık.
Gökova’nın muhteşem koylarında hem balıklama atladık, hem de sualtı fauna ve florasını izledik.
İ.Ö. 406 yılında Peleponnes savaşlarında Atina’yı destekleyen ada halkına kızan Isparta’lı kumandan Lysandros’un, halkını esir pazarlarında sattığı ve büyük dramların yaşandığı Sedir Adası olarak bildiğimiz Kedriai Antik kentinde incelemeler yaptık.
Efsanesinde Mısır kraliçesi Kleopatra’nın, Anadolu’ya gelişinde getirdiği söylenen, ancak adanın sadece küçük bir koyunda mevcut olan ve Anadolu iklim kuşağında ve denizlerinde rastlanmayan buraya has kumlarının olduğu plajda yüzdük.
Karbonatlı suların etkisiyle az sayıda ve uzun sürede oluşabilen boncuk gibi kumlar, eski yıllarda meraklılar tarafından şişelere doldurularak götürülüyordu. Artık bunun önüne geçilmiş, kumların üzerine bile yatılamıyor, hatta üzerine bulaşmış kumlar duşa girilerek tekrar denize gitmesi sağlanıyor.
Turizm ülkemizin en önemli sektörlerinden ve en önemli kazanç kapılarımızdan biridir. Çevre de turizmin en önemli kaynağıdır. Turizm anayasasında Çevre 1 no.lu madde olmalıdır. Sürdürülebilir bir turizmi gerçekleştirmek için çevrenin mutlaka yaşaması gerekir. Dünyada yapılan turizmlere bakıldığında, turizm hizmeti satın alanların doğası bozulmamış, çevresi kirletilmemiş kıyıları ve kentleri tercih ettiği görülmektedir.
Gittiğimiz bu bölgenin büyük ölçüde korunabilmiş durumda olduğunu gördük. Ancak içimizde yine de tereddütler bulunmaktadır. Umarız buraları bir daha ki gelişimizde daha farklı bulmayız.