Söke Ovası’nda tarımla uğraşan çiftçilerin talebi üzerinde bir araştırma yürüttük. Çiftçiler özellikle yaz dönemlerinde son yıllarda sayıları artan yaban domuzlarının ürünlerine ağır zararlar verdiğini söyleyerek “ N’apcaz biz bu domuzları” diye sordular.
Eski yıllara oranla mısır dikiminde oldukça düşüşlerin görüldüğü Söke Ovası’nda, çiftçiler bunun nedeninin domuzlar olduğunu söylediler.
Ürünlerini domuzlardan korumak isteyen çiftçilerin çeşitli yöntemler geliştirdiklerini gördük. Çitlere rüzgarda sallanan pet şişeler asmak, kadın çorabının içine insan saçı koyarak domuzların geçtiği alanlara bağlamak, insan şeklinde korkuluklar dikmek, geceleri havai fişek atmak, bomba dedikleri kuru ses çıkaran bombalar, bütün gece teneke çalmak gibi domuzları kaçırıcı yöntemleri uyguladıklarını ama yine de başarılı olamadıklarını söylediler.
Yaşam alanları sürekli daralan ve aynı zamanda sayılarını dengede tutacak yırtıcıların azalmasıyla birlikte büyük artış gösteren yaban domuzları, büyük gruplar halinde karınlarını doyurmak için ekili alanlara girerek çiftçinin malına ortak olmaktadır.
G
ündüzleri Söke Ovasında azmak diye bilinen sulak alanların içindeki sazlıklarda barınan, gece olduğunda buradan çıkarak ekili alanlara giren domuzların artık mevsime göre alan değiştirdikleri görülmektedir.
Çiftçiler “Domuzlar bugüne kadar dutları yiyorlardı, dutların bitmesiyle birlikte aç kalınca bizim pamukları yemeye başladılar.
Tarlalarımızın içi domuzların ayak izleriyle dolu. Tarla tarla dolaşıyorlar ve ilk dikilen koza yapan pamukları buluyorlar. Kozayı bütün olarak değil kabuklarını açarak içindeki taze pamuğu yiyorlar. Eğer bu yaygınlaşırsa halimiz harap. Bir an önce incirlerin çıkıp dökülmesini bekliyoruz. İncirler çıkıp ağaçtan düştüğünde onları yemek için gidiyorlar. Tabi bu sefer incirci de zarar uğruyor. N’apcaz bilmiyoruz.” dediler.
Domuz avı belli bir prosedür içinde izinle yapılmaktadır. Ancak avlanmayla da domuzla mücadele edilemediği açıkça görülmektedir.
Bazı çiftçilerin kaçak olarak avladıkları domuzu tarlalarının girişine yatırarak, ağzına da mısır koyup, domuzlara “bakın gelmeyin sonunuz bunun gibi olur” diyerek, farklı çözümler üretseler de bunlarında işe yaramadığını görmektedirler.
Mevsimi olduğundan karpuzlarını domuzlardan korumak isteyen bostan sahipleri de bugünlerde sıkıntılı günler yaşadıklarını söylediler. Çiftçiler “ En çok kızdığımız, karpuzu seçiyor, gök olanı yemiyor gidip ermiş olanını buluyor, çare bulamıyoruz. Tehlikeli ama zaman zaman elektrik vermek zorunda kalıyoruz.” Dediler.
Domuzlardan ürünlerini korumak için tarlasını elektrikli telle çeviren bazı çiftçilerin kazayla yaşamlarını yitirdikleri de bilinmektedir.
En başarılı çözümü Avşar’lı bir çiftçi geliştirmiş. Sırtlan sesi çıkaran bir alet geliştirmiş. “Sabahlara kadar teneke çalmaktan bıktım. Orkestranın davulcusu gibi vura vura kollarım yoruluyor. En sonunda böyle bir alet buldum. Domuzlar bu sesi duydular mı hepsi kaçıyor tarlaya gelmiyor” dedi.
Aslında Avşar’lı çiftçinin bulmuş olduğu yöntem çok önemli bir gerçeği göstermektedir. Domuzlar bu sesten kaçmasının nedeni, bu tür yırtıcılardan korkması ve yavrularını koruma içgüdüleridir. Ancak eski yıllara göre yırtıcı türlerinde inanılmaz azalmalar oldu. Başta Anadolu Parsı gibi türlerin nesli bitti. Yırtıcı türlerinin bazılarının yok olması ve sayılarının azalması onların beslendikleri türlerin çoğalmasına neden oldu. Çiftçilerin anlattıkları bir hikaye domuzların çoğalma nedenlerini açıkça göstermektedir. 2008 yılında Tarım Müdürlüğü tarafından tilkilerde kuduz var diye helikopterle doğaya zehirli yiyecek atılınca, bu yiyecekleri sadece tilkilerin değil diğer yırtıcıların da yedikleri görülmüş. Bu tarihe kadar diktiği mısırın başında beklemeyen çiftçiler, bu zehirli yiyeceklerden sonra domuzların aşırı çoğaldığını, bunun nedenini de sırtlan, çakal, karakulak gibi hayvanların zehirlenmelerinden kaynaklandığını söyleyip, günümüzde geceleri ürünlerinin başında nöbet tuttuklarını söylediler.
Doğal yaşam içinde yaşayan yırtıcı türleri çok önemlidir. Ekolojik dengenin sağlıklı bir şekilde yürümesi için yırtıcıların varlığı mutlaka korunmalıdır. Yırtıcılar korunamadığı ve çoğalmadığı sürece, bugün çiftçilerin en büyük sorunlarından birini oluşturan domuzlara çözüm bulmak mümkün görülmemektedir. Özellikle yırtıcıların yaşam alanlarına müdahale edilmemeli, onlar avlanmamalı ve zehirlenmemeli, sayıları arttırılmalı ve doğal dengenin sağlıklı bir şekilde yürümesi sağlanmalıdır.
Yoksa çiftçiler mağdur olmaya devam edecek, gelecek nesillerde yırtıcıları sadece fotoğraflardan görebilecekler.