Antik Dönem’in kutsal nehri Büyük Menderes, binlerce yıldır etrafında şekillenen uygarlıklara bereket getirmiş, getirmiş olduğu alüvyonlarla Türkiye’nin en verimli ovalarından birini yaratmıştır. Son yıllarda endüstriyel ve evsel atıklarla aşırı şekilde kirletilen Büyük Menderes Nehri’nde, eski yıllardaki kadar olmasa da hala zengin biyolojik çeşitliliğin devam ettiği görülmektedir.
Büyük Menderes Nehri sadece geçmiş olduğu topraklardaki çiftçilere değil, aynı zamanda bölge balıkçılarına da bereket getirmektedir.
Büyük Menderes Nehri’nin her iki yanını kaplayan kargılar, baharın girmesiyle birlikte birçok kuşa da ev sahipliği yapmaktadır.
Bugünlerde birçok kuş türünün menderes sazlıklarına ve ılgınlarına yuva yaptığı görülmektedir. Kuşların yaptığı yuvalara bakıldığında yavrularının güvenliği ve sağlığı için nasıl emek harcadıkları ve titiz bir işçilikle yaratıkları şaheserler görülür.
Menderes kuşları harika renkleriyle doğayla bütünleşerek nehir ekosistemi içindeki işlevlerini sürdürmektedir.
Nehir ekosistemi içerisinde bugünlerde farklı bir türün varlığı hemen göze çarpmaktadır. Kış uykusundan uyanan bu türün, Menderesin kargılarının arasında baharın sıcak güneşini hissetmek ve menderes ekosistemi içindeki görevini yerine getirmek için, yüzlercesinin meydana çıktığı görülmektedir.
Mendereste yoğun olarak bulunan Natrix tessellata su yılanları, baharın girmesiyle birlikte kış uykularından uyandılar ve yüzlercesi güneşi en iyi görebilecekleri alanlarda kıvrıldılar.
Bugünlerde sudan çıkarak kargıların üzerinde güneşlenen yılanlar, menderes içinde harika görüntüler oluşturdular.
EKODOSD üyesi bilim danışmanı ADÜ Fen-Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü’nden Prof. Dr. Kurtuluş OLGUN “Su yılanı Natrix tesselleta, vücut boyu 120 cm. kadara olabilen ince boyunlu bir yılan türüdür. Göz bebeği yuvarlak, sırt pulları karinalıdır. Vücudun üst tarafı gri kahverengi, siyah ve beyaz lekeli, bazen siyahımsı ve belirsiz lekelidir. Beyaz lekeler gövde yanlarının ön kısmında barizdir. Vücudun alt tarafı gövdenin ön kısmında pembemsi veya sarımsı beyaz olup siyah lekeli, arka kısım ise siyah renkli ve bu zemin üzerinde sarımsı yahut pembemsi beyaz lekeler bulunur. Kuyruk altı tamamen siyah olabilir. Ense kısmında çoğunlukla ters “V” harfi şeklinde bir leke bulunur.
Su içi ve kenarlarında yaşar. Besinlerini balıklar, kurbağalar ve diğer su hayvanları oluşturur. Yakalandıklarında ısırmayan bu zehirsiz yılan türü, fena kokan gazla karışık bir sıvı bırakır. Su kenarlarında belirli uygun yerlerde birçoğu birlikte kış uykusuna yatar. Bir dişi 5-25 kadar yumurta bırakır.
Yılanlar biyolojik çeşitlilik ve besin zinciri içerisinde önemli yer tutmaktadır. Gelişi güzel ortadan kaldırılması, zehirli oldukları gerekçesiyle yok edilmeleri sakıncalıdır. Bu hayvanların beslendikleri fare gibi türler insanlar için daha zararlıdır, sayıları artabilir, hastalıklar yaygınlaşabilir. Yılanlar yaşam ortamlarında kendi hallerinde bırakılmalıdır. Aydın Bölgesi’nde 1 yılan haricinde zehirli yılan yoktur. Bu zehirli yılan istenilse de görülebilmesi çok zordur. Her canlının ekosistem içerisinde mutlaka bir görevi bulunmaktadır. Bu sürüngenin görevi de insanlara zararlı olan canlıları yiyerek, doğal dengenin düzenli gitmesini sağlamaktır. Bu canlıların öldürülmemesi için herkesin duyarlı olması, öldürmek isteyenleri uyarması gerekir.” Dedi.
Menderes ekosistemi içerisinde kargıların işlevinin sadece menderesin kirli sularını filtrelemek değil, aynı zamanda kuşlar ve yılanlar için ne kadar yaşamsal önemi olduğunu göstermektedir.
Genellikle arazilerde temizlik bahanesiyle yakılan kargılar ve sazlıklar, aslında birçok canlının barındığı alanlar olduğu unutulmamalıdır.
Küçük balıklar, su canlıları ve kemiricilerle beslenen su yılanlarının besin listesindeki en önemli canlı türlerinden biri kurbağalardır.
Kış aylarında Söke Ovası’nda toplanan kurbağaların azalması, sulak alan kıyısında yaşayan bu tür canlıların besin bulmasında zorluk çekmelerine neden olmaktadır.
TV belgesellerinde izlediğimiz sahneler, bugünlerde menderesin kargıları arasında yaşanmaktadır.
Çocuklara pek fazla doğa eğitimi verilmediğinden ve doğayla buluşturulmadığından yılanlar hep korkulan bir canlı türü olmuştur. Eğitim kurumlarında öğrencilere ekolojik dengenin sağlıklı yürümesi için sürüngenlerin dünyası ile bilgiler ve yılanların ekosistem içindeki yararları mutlaka anlatılmalıdır.
Ayrıca halk arasındaki yanlış ve yaygın inançlar yüzünden bu canlı türleri sürekli öldürülmektedir. Her canlının insandan korktuğu bilinmelidir. Yılanların ekosistem içerisindeki işlevleri nedeniyle aslında insanlığa büyük yararları bulunmaktadır. Onlara zarar verilmemeli özellikle yaşam alanları korunmalıdır.
Menderes kıyısında doğanın içinde derme çatma sazdan yapılma kulübelerde kalan balıkçılar, yılanlarla iç içe yaşamaktadır.
Sazdan yapılmış yaşam alanlarını kurumuş deniz canlılarıyla süsleyen bu insanlar, hem kuşlar hem de yılanlarla barışık bir şekilde yaşamaktadır.
“Yılanda canlı biz de canlıyız. Hepimiz doğanın bir parçasıyız. Bu hayvanın bana zararı yok ki onu öldüreyim. Çoğu zaman yatarken yorganın altında buluyorum ve onu alıp dışarıya kargıların yanına bırakıyorum. Önemli olan birlikte ve birbirimize zarar vermeden yaşamasını bilmek. Doğaya en çok zarar veren canlı insanoğludur. “ diyen balıkçının doğa koruma konusundaki düşünceleri birçok insana örnek olmalıdır. Yılanların azalması, çiftçiler için zararlı olan canlıların çoğalmasına da yol açmaktadır. Tabiattaki bu denge önemsiz gibi görünse de, herhangi bir canlı türü yok olduğunda, yaşamını birbirilerine bağlı olarak sürdürmek zorunda olan pek çok canlı türü de yok olmakta, ya da zarar görmektedir.