Beşparmak Dağları’nın çevresinde yaşayan bölge insanının ekonomisi büyük ölçüde zeytine bağlıdır.Bu kutsal ağaç bölge insanına Antik Dönem’den günümüze kadar yağını ve zeytinini vermeye devam etmektedir.
Ege’nin diğer zeytin köylerinden farklı olarak, bu dağların vahşi, yüksek, engebeli ve kayalık coğrafyasında zeytin toplamak, zahmetli ve dayanıklılık gerektiren çok zor bir iştir.
Zeytin toplamak zor olduğu kadar, daha da zor olan zeytinin taşınmasıdır. Eski yıllarda kırsalda hemen her evin önünde zeytin işlikleri olduğundan, ayak yağı denilen sistemle sıkılan zeytinler yakın yere taşındıkları için pek sorun olmuyordu.
Günümüzde hem çok zor olması, hem teknolojinin gelişmesi, hem de birçok bölgeye yol açılması ayak yağı işçiliğini ortadan kaldırmıştır. Kalan değirmenlerin çoğu da çürümeye terk edilmiştir.
Zeytinin yağı artık günümüzde modern fabrikalara götürülerek sıkılmaktadır. Modern sıkım kırsaldaki insanlara kolay gelse de, dağı, taşı zeytin ağacıyla dolu olan Beşparmak Dağları’ndaki zeytinlerin kara yoluna kadar ulaştırılması çok zahmetli olmaktadır. Yüzlerce metre yukarıdan toplanan zeytinler, insanın yürümekte bile zorlanabileceği arazi koşullarında, aşağıya insan gücüyle indirilmesi mümkün değildir.
İşte bu zahmetli işin üstesinden tek bir hayvan, Beşparmak Dağı’nın eşekleri gelmektedir.
İnanılmaz dayanıklılığı, yükleme açısından boyunun kısa olma avantajı, dar yollardan geçebilmesi, yolları bir rehber titizliğinde bilmesi, sahibinin her sözünü yerine getirmesi, Beşparmak Dağları’nda bu zeki hayvanları zeytin zamanlarının vazgeçilmez araçları yapmıştır.
Zeytin köylerinin en önemli yük taşıma aracı olan eşeklere, zeytin bitinceye kadar herke sahip çıkmaktadır. Çünkü 2 çuval zeytin 100 kg. gelmekte, bu ağırlığı da yüzlerce metre aşağı indirmenin tek yolunun eşek olmaktan geçtiğini herkes bilmektedir.
Gerçekten eşeğine sahip çıkan, zor günlerinde kendisine yardımcı olan bu hayvana diğer zeytin zamanına kadar bakan köylüler bulunmaktadır. Ancak fiyatları ucuz olduğundan, diğer zeytin zamanına kadar bakmaktansa, eşeğini azat edip araziye bırakanlar da bulunmaktadır.
Tonlarca zeytini taşıyan bu güzel gözlü hayvanlar, o kadar çalışmanın mükafatı olarak doğaya terk edilmektedir.
Özellikle yaz aylarında sahipsiz olarak ayaklarında, vücutlarında meydana gelen yaralarla aç susuz olarak dolaşmaktadırlar.
Çok bakir alanlarda dolaşıyorlarsa kimse ses çıkarmaz. Ancak bir şahsın arazisine girdiyse o zaman iş değişmektedir. Arazinin sahibi hemen muhtara şikayette bulunmaktadır.
Muhtar da yönetmeliğe göre sahipsiz dolaşan eşeklerin, şahıs arazisine girmesi bir suç teşkil ettiğinden, köy bekçisine eşekleri yakalatıp, köylülerin tokat dedikleri bir nevi hapishaneye konulurlar. Ancak muhtarlığın bu hayvanları besleme ve bakım masraflarını giderecek bir bütçesi bulunmamaktadır.
Yönetmeliğe göre eşek sahibinin muhtarlığa müracaat edip, eşek tokatta kaç gün kalmışsa cezasını ödeyerek, geri alması gerekir. Zeytin zamanı böyle bir olay yaşanmışsa, eşek hemen alınmaktadır. Ancak zeytin zamanı değilse, ne gelen vardır, ne de giden.
Çoğu zaman eşeklerin bakımı hem personel ihtiyacı gerektirdiğinden, hem de maddi olarak külfet getirdiğinden, eşekler tokattan çıkarılarak başka köyün arazisine bırakılır, bu böyle devam eder gider.
Bu işe eşekler bile şaşırmaktadır. Hem eşek gibi çalışmaktalar, hem azatlanmaktalar, yetmiyor gibi demir parmaklıkların arkasına da geçmektedirler.
Aslında Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı kırsaldaki insanların en büyük yardımcılarından biri olan eşeklere kimlik kazandırmalıdır. Her eşeğin kimliği olduğunda sahipleri de belli olacaktır.
Bu konuda geçtiğimiz yıllarda bir çalışma da yapmıştık. Beşparmak Dağları’nın eteğindeki Kisir Köyü’nde tokatta bulunan 10 eşeğe, Entel Köy filminin yönetmeni Yüksel AKSU sahip çıkarak, bu eşeklere son filminde rol vermişti. Ancak sadece bu eşekler kurtulmuştu. Önemli olan tüm eşeklere sahip çıkılmalı ve hakları aranmalıydı.
Biz de öyle yapmıştık.
Milletvekili, yönetmeni, sanatçısı, sivil toplumu, köylüsü bir olduk, Ankara’ya TBMM’ne gitmiştik.
Önemsiz gibi görünse de, aslında eşekler için çok önemli olan bu müracaatımız meclis tarafından kabul edilmişti.
Her ne kadar İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu salonuna kabul edilsek de, biz eşeklerin haklarını aramak için dilekçemizi verdik. Dilekçenin ilgili bakanlıklara gönderileceği söylenmişti.
Herhalde konu eşek olduğu için bugüne kadar kimse sahip çıkmadı.
Kisir Köyü Muhtarı Baki SUNA memleketinin eşeklerine sahip çıkacağını bildirdi.
“Arazi bizden, eşekler için gelsin kim ne istiyorsa birlikte yapalım” dedi.
Biz de memleketin eşekleri için bir proje geliştirdik.
Mimarımız projeyi çizdi. Projede; Doğada başıboş, aç susuz gezen bakıma muhtaç eşekler için, Kisir Köyü Muhtarlığı arazisinde “Kisir Köyü Eşek Çiftliği” adıyla bir bakımevinin yapılmasını tasarlandı. Eşeklerin yazın sıcaktan, kışın yağmur ve soğuktan korunmaları için, yarı kapalı ve geniş bir açık alan olarak bakımevinde yaşamlarını sürdürülmesi düşünülmektedir. Yem yiyecekleri, su içecekleri, dolaşacakları alanlar düzenlenecek, veterinerlerin müdahale edebileceği sağlık salonu yapılacaktır.
Eşek Çiftliğine sadece doğaya başıboş bırakılan eşekler değil, aynı zamanda diğer köylerden de bakım masraflarını ödemeleri halinde eşek kabul edilebilecektir. Bu kişiler eşeklerini iş zamanlarında tekrar geri alabilecek, işleri bittiğinde tekrar geri getirebilecektir.
Kisir köyü eşek çiftliği aynı zamanda ekoturizme kazandırılması düşünülmektedir.
Çiftliğin bir bölümüne yapılacak ziyaretçi tanıtım merkezinde, Antik Dönem’den günümüze eşeklerle ilgili hikayeler, filozofların, Nasrettin Hocanın ilişkileri, biyolojileri, toplum içindeki yerleri, resimleri, şarkıları panolarda gelen ziyaretçilere gösterilecek.
Eşekleri artık filmlerde, televizyonlarda gören kent çocuklarının Kisir Köyü’ne gelerek onları tanımaları sağlanacak.
Çocuklar için eşek safariler düzenlenecek.
Köy kadınlarının küçük eşek maketleri, eşekle ilgili işlemeler, süs eşyaları yapmaları öğretilecek. Her yıl bir eşek festivali düzenlenecek. En güzel gözlü eşek ve en güzel sıpa yarışmaları düzenlenecek.
Böyle bir projeye destek verecek sponsorlar, kurum ve kuruluşlar ve fonlar aranacak.
Türkiye’de belki de ilk kez yapılacak bu uygulama başarılı olursa, diğer bölgelere de örnek teşkil edecektir.
Bu projeden herkesin ama en çok eşeklerin mutlu olacağını düşünüyoruz.
Onlar eşek olsa da, insanca davranışlarla yaşanabilir bir ortamda ömürlerini sürdürebilmeleri sağlanmalıdır.
Çünkü yenilen yemeğin yağında, sofradaki zeytinde onlarında hakkı var.