Maya takviminin sonu ve kıyamet günü olarak yorumlanan 21 Aralık'ta, dünyada sadece 2 yerin ayakta kalacağı iddia edilen yerlerden biri olan Şirince’de “neler oluyor” diyerek, Ortaklar Beldesine bağlı Selatin Köyü’nden yürüyerek gittik.
Selatin köyünde kahvaltımızı yaparak, köyde bulunan anıt çınar ağacını inceledik.
Selatin Köyü’nün güzel coğrafyasında başlayan 10 km.lik parkurda, Şirince’ye gitmek için yürümeye başladık.
Şirince-Selatin Köyü arasında kalan arazilerde 1960’lı yıllara kadar Anadolu Parsı’nın yoğun olarak yaşadığını ve burada gerçekleşen bir olayı anlattık.
“1958 yılında Selatin Köyü’nün bekçisi, bir çobanın ihbarı üzerine umuma bir bildiri sunar. Bildiride çobanın tekelerinden birisinin bir kaplan tarafından karnı parçalandığı ve kaplanın dere yatağında olduğu söylenir. Köylülerden tüfeği olanlar tüfeğiyle, olmayanlar kesici aletlerle hemen Kazandere mevkiine gitmeleri duyurulur. Kaplan dedikleri Anadolu Parsı köylüler tarafından çembere alınır. Makiliğin üzerinde olan parsa ateş edilir ancak tüfekler ateş almaz. Bir tanesi geç ateş alır ama vuramaz. En son gelen Süleyman EKİCİ’de çifte kırma vardır. Köyün en namlı avcısı olan EKİCİ, ilk atışta parsı devirir. Devrilen parsın yanına korkudan kimse gitmeye cesaret etmez. Tek EKİCİ gider. Pars yanına gelen avcıya son bir hamleyle saldırmak istese de, EKİCİ diğer kurşunla parsın işini bitirir. Parsın derisini köyde kasaplıktan anlayan 3 kişi zor soyar. Postun içine çalı çırpı doldururlar ve dağdaki çobanlara gösterip, her çobandan keçi ya da koyun alırlar. Alınan hayvanlar köyün gariban bekçisine verilir ve bekçi küçük bir sürü sahibi olur.” Bu hikayeyi anlatan Halil GACAR hala yaşıyor. Yani Anadolu Parsı daha düne kadar yaşıyordu. Bir türün neden ve nasıl tüketildiğini anlattık. Hala içimizdeki umudu koruduğumuzu, bir gün bu coğrafyanın bir yerinden bir haber alacağımızı söyledik.
Doğayı koruyarak kullanmak gerektiğini, zengin biyolojik çeşitlilik barındıran bu coğrafyada fark edilmeden birçok türün yok olduğunu, yok oluşun en büyük nedeninin insan olduğunu söyledik.Dağ çileğinin zamanı olduğu için, doğanın insanlığa sunduğu bu güzel meyveleri afiyetle yedik.
Pazar günleri öğleye kadar yatmak yerine, erken kalkarak tertemiz oksijen solumak, doğayı tanımak, yemyeşil ormanların içinde yürümenin keyfini yaşamak bizleri 10 yaş gençleştiriyor diyen üyelerimize, bu haftaki parkur çok hafif geldi.
Biz de “iştahınızı kıyametten sonraya saklayın, taş devrinde geçmişe bir yolculuk yapacağız, hem görsel bir şölen izleyecek hem de bütün adaleleriniz çalışacak” dedik.
Ege’de zeytin zamanı olduğundan, çoluk-çocuk, erkek-kadın, yaşlısı genci herkesi zeytin toplarken gördük. “Gelin oturuverin, bitiriverelim hep beraber bu zeytinleri” diyen köylülere “Kıyametten önce Şirince’ye gidiyoruz, 21 Aralık Kıyamet Günü hakkında siz ne düşünüyorsunuz” diye sorduk. “Zeytin para etmedi bu sene, biz zaten kıyameti yaşıyoruz, ne yapalım biz Şirince’nin kıyametini” dediler.
Muhteşem doğa manzaraları eşliğinde Şirince’ye doğru yolumuza devam ettik.
Zirveden Şirince’nin panoramik manzarasını izledik.
Şirince’ye ilk girdiğimizde bizi Kıyamet Günü dükkanı karşıladı. Kıyamet günüyle ilgili hediyelik eşyalarının, Maya sıcak çikolatalarının satışa çıktığını gördük.
Esnafa “nerde bu insanlar, televizyonlar hep buradan bahsediyor” dediğimizde, “ siz kıyametten önce geldiniz, kıyamet günü gelin de, esas kıyameti burada izleyin” dediler.
Küçük esnaf kıyamet gününü korkuyla bekliyor “bu kadar kalabalıkta malları kaptırmayalım, çoğumuz kapatacağız” derken, gastronomi işiyle uğraşanların beklentisi ise “o gün köşeyi döneceğiz” diyorlar.
Eline şarap şişesini alarak yudumlayan bir Şirince’li, hem içiyor hem de kahkaha atıp “şu dünyanın işine bak ya, kıyamet kopacakmış, 2 yer kalacakmış, Fransızların köyü de, bizim köy de şarapçı, ne şans be” diyerek kahkahalarını devam ederek “şarap alın, şarap” dedi. Kıyamet Günü şarapları kapışıldı.
Şirince’nin küçük restoranlarında karışık ot kavurmalarını, kabak çiçeği dolmalarını, kuzu etli şevketi bostanları, zeytinyağlı sarmaları, cevizli kabak tatlılarını yiyerek, Kıyamet Gününe katkı yaptık.
Ege’nin bu küçük şirin köyünün Arnavut kaldırımlı dar sokaklarında hatıra fotoğrafları çektirirken, satıcılar arkamızdan “Bill Gates (tüm servetiyle birlikte), Angeline Jolie, Brat Pitt ve Sezen AKSU gelecek, siz de gelin o gün” diyerek, hala katkı yapmaya çağırıyorlardı.
Kuşadası’nda da bir gün olamaz mı diye düşünüp, adanın yolunu tutarak hareket ettik.