Güneyi Muğla, Kuzeyi Aydın sınırları içinde kalan Tarih Öncesi Dönem’den günümüze kadar birçok uygarlıklara ev sahipliği yapan, eşsiz ve benzersiz güzelliklerle dolu önemli bir doğa ve tarih alanı olan Beşparmak Dağları’nda “ Latmos’a Dokunma!!!” isimli önemli bir etkinlik yapıldı.
Aktüel Arkeoloji Dergisi’nin girişimiyle oluşturulan etkinlik için İstanbul’dan hareket eden “Anadolu’ya Saygı” otobüsüne katılan konvoylar Söke’ye bağlı Karakaya Köyü’nde buluştu.
Maden ocaklarının tehdidiyle karşı karşıya olan Beşparmak Dağları’ndaki 8000 yıllık Tarih Öncesi Döneme ait kaya resimlerine ve onları tehdit eden maden ocaklarına dikkat çekildi. Türkiye’nin birçok şehrinden doğa ve tarih severler, Üniversiteler, arkeologlar, sanat tarihçileri, birçok bilim insanı, Karakaya Muhtarı, yöre insanları ve önde gelen basın ve medya dünyasından birçok kuruluş etkinliğe katıldı.
Aydın İl Genel Meclisi’nin katkılarıyla Karakaya Köyü’nde restoresi devam eden Latmos Doğa ve Tarih Ziyaretçi Tanıtım Merkezi avlusunda Kuşadası EKODOSD Derneği tarafından, Beşparmak Dağları’nı tanıtan bir poster sunumu yapıldı.
Beşparmak Dağları’nın doğal yapısının, tarih öncesi kaya resimleri ve arkeolojik eserleriyle bir bütünlük içinde korunmasını desteklemek için, Aydın Kültür ve Turizm İl Müdürü Nuri ATTAKKA’da etkinliğe geldi ve katılımcılara bir konuşma yaptı.
Beşparmak Dağları’nda tarih öncesi döneme ait kaya resimlerinin araştırmalarını yürüten EKODOSD onursal üyesi Dr. Anneliese PESCHLOW’un da katıldığı yürüyüşle Karadere Mağarası’na hareket edildi.
Belki de tarihinde ilk kez bu kadar kalabalık bir insan grubuyla, Beşparmak Dağları’nın vahşi ve engebeli coğrafyasına tırmanıldı.
Beşparmak Dağları’nda geri dönülmez tahribatlara yol açan maden ocaklarına ait kamyonların tozları arasında yürüyüşe devam edildi.
Benzeri pek görülmeyecek şekilde Karakaya Köyü’yle birleşik halde olan maden ocağındaki çalışmalar izlenerek tırmanış sürdürüldü.
Beşparmak Dağları’nın özgün kayaları ve doğasının ne hale getirildiği yerinde görüldü.
Maden ocaklarının oluşturduğu tahribatın içinde “Latmos’a Dokunma!!!” denildi.
Maden ocaklarının henüz bozamadığı benzersiz doğanın içine doğru inişe geçildi.
Doğal ve kültürel zenginliklerinin yanı sıra jeolojik ve jeomorfolojik açıdan Türkiye’nin en önemli alanlarından biri olan Beşparmak Dağları’nda, kendine özgün figürlerin ve sembollerin oluştuğu kayalar incelendi.
Dr. Anneliese PESCHLOW tarafından Latmos’taki kayaların bu hale nasıl geldiği Kaplumbağa Kayası önünde katılımcılara anlatıldı.
Prehistorik taş kültünün (Hava ve Yağmur Tanrısının evi) bulunduğu Beşparmak Dağları’nın zirvesindeki Tekerlek Dağ’ın muhteşem manzarasına hakim Karadere Mağarası’na gelindi.
Vurduğu kekliğin çalıların içine düşmesinden sonra köpeğinin arkasından giren avcının bulduğu mağaradaki resimlerin anlamı, Dr. Anneliese PESCHLOW tarafından anlatıldı. 5’er kişilik gruplar halinde katılımcıların resimleri dokunmadan görmeleri ve flaş çakmadan fotoğraf çekmelerine izin verildi.
PESCHLOW’un; Göbeklitepe’den sonra doğal bir kutsal alan yeri olarak değerlendirdiği Karadere Mağarası’nın tarihinin 10 bin yıl öncesine kadar gittiği belirtildi. Antik dönemlerdeki gibi tapınakların inşa edilmediği tarih öncesi dönemde, doğal olarak seçilen yerlerin kutsal alan olarak kullanıldığı söylendi. Karadere Mağarası’ndaki resimlerde 12 figür bulunduğu, resimlerin içinde tek bir resmin hemen ön plana çıktığı, kayadaki doğal bir nişin içine yerleştirilen kafasının üzerinde en büyük tanrıyı “Hava Tanrısı”nı simgeleyen boğa boynuzları gösterildi. Karadere resmindeki erkek figürlerinin“Latmos Dağ Tanrıları” olarak yorumlandığı söylendi.
“ Beşparmak Dağları benim ikinci vatanım” diyen PESCHLOW; şematik bir şekilde çizilen resimlerin başta aileyi, düğün törenlerini ve ilkbahar şenliklerini tasvir ettiği, savaş ve av sahnesi bulunmadığını genellikle birlikteliği temsil eden insanların ailenin resmi bulunduğunu söyledi. Türkiye’de Neolitik ve Kalkolitik Dönem’in en önemli buluntularının GÖBEKLİTEPE, ÇATALHÖYÜK, HACILAR ve LATMOS (Beşparmak Dağları) olduğunu söyleyen PESCHLOW, Latmos’ta bu dönemde insanların yerleşik düzene geçtiğini ve aile kavramının burada daha fazla olduğunu belirtti. Daha henüz tespit edilmeyen birçok resmin keşfedilmeyi beklediğini, ancak her geldiğinde Beşparmak Dağlarının hem doğal yapısının, hem de Latmos kültürünün bozulmaya doğru gittiğini söyledi. Öncelikle maden ocaklarının durdurulmasını, sonra acil olarak tarih öncesi kaya resimlerinin koruma çalışmalarının başlatılmasını ve en sonunda da bölgenin turizme açılmasının doğru olacağını belirtti.
“Kültür ve Turizm Bakanlığı doğa ve tarih cenneti olan Beşparmak Dağları’nı açık hava müzesi ilan etmelidir.” Dedi.
Uykusuz bir şekilde yüzlerce kilometre öteden Latmos’un korunmasına destek olmak için gelen doğa ve tarih severler, Beşparmak Dağlarının engebeli coğrafyasında 6 saat yürüyerek bu etkinliği gerçekleştirdi. Yorgunluklarını kısa bir süre içinde olsa yanlarında getirmiş olduğu kumanyaları yiyerek çıkarmaya çalıştı.
Etkinliğin son bölümünde, Latmos Kaya Resimleri arasında düğün kutlamaları, ilkbahar şenlikleri ve buna benzer geçiş ritüellerinin yapıldığı görüşünü en iyi yansıtan resim olan ve geçtiğimiz aylarda üzerine sürülen sıvı bir yağla tahrip edilen Göktepe Kaya Resmi incelendi. Daha sonra Karakaya Köyü kahvelerine geçilerek hazırlanan gözlemeler sıcak çaylarla yenildi. Köy halkına katkı yapmak için alışverişler yapıldı. Latmos’un büyülü coğrafyası, 8000 yıllık kaya resimleri ve bu güzel coğrafyayı tahrip eden maden ocakları unutulmamak üzere araçlara binilerek herkes memleketinin yolunu tuttu.
Aydın Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Bağarcık ve Karakaya bölgesindeki kaya resimlerinin tesciline başlamıştır. Ancak bu yeterli değildir. Orman ve Su İşleri Bakanlığı’na bağlı Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü, Beşparmak Dağları’ndaki doğal ve kültürel değerlerin korunması için mutlak bir koruma statüsüne kavuşturması gerekir.
Dünyada eşi benzeri olmayan içinde sayısız doğal ve kültürel değerlerin olduğu bu kutsal dağ korunarak kullanılmalıdır. Bu muhteşem coğrafyanın içinde maden kamyonları değil, turistleri taşıyan tur otobüsleri dolaşmalıdır.
Bundan hem yöre insanları hem de ülkemiz kazançlı çıkacaktır.
En önemlisi de benzersiz olan bu dağ korunmuş olacaktır.