Bu haftaki etkinliğimiz için, Ege’nin en güzel kıyılarından biri olan Kazıklı Körfezine gittik. Kazıklı Köyü’nde, adı Akdeniz efsanelerinde Ölmez Ağaç ya da Hayat Ağacı olarak geçen asırlara meydan okuyan tarihe tanıklık etmiş bir zeytin ağacını inceledik. Mitolojide, zeytin ağacının, bilgeliğin Tanrıçası Athena ile Denizler tanrısı Posedion arasında çıkan bir tartışma sonucu yaratıldığı söylenen mitolojik hikayesini anlattık.
Kazıklı Körfezi’nin harika manzaralı kıyılarından yürüyüşümüz başladı.
Kuş seslerinin cıvıldadığı yemyeşil kızılçam ormanlarının içine daldık.
Akdeniz bitki örneklerinin en canlı örneklerini gördük. Keçiboynuzu, ardıç, kocayemiş, delice, defne, sandal, menengiçlerin hemen göze çarptığını fark ettik
Heredot’un “en güzel iklimin olduğu yer” dediği coğrafyada, çiçeklerin güzel havayı görünce yeryüzüne fırladıklarını gördük.
Yeşille mavinin buluştuğu muhteşem bir parkurda yürümenin hazzını yaşadık.
Çamların bittiği yerde Ege’nin en önemli ağaçlarından zeytinlerin içinde yürüdük.
Bir zamanlar dünya yatçılarının önemli uğrak yerlerinden biri olan bu doğa harikası kıyılara, balık çiftlikleri yerleştirilince yatların buralara uğramadıklarını anlattık.
Sualtı ekosisteminde büyük değişimler olduğunu söyledik.
Deniz ekosisteminin nesli tehlikedeki en önemli canlılarından biri olan Caretta caretta cinsi iribaş bir deniz kaplumbağasının ölüsünü gösterdik. Denize atılan naylon poşetleri ya da benzeri atıkları denizanası sanarak yutarak, sindirim ve boşaltım yolları tıkandığından öldüğünü anlattık.
Carettaların ölümüne yol açan ve büyük bir çevre kirliği oluşan kıyılarda incelemeler yaptık.
Hiçbir yerleşimin olmadığı bu kıyılarda balık yemi çuvalları, halatlar, naylon torbalar, poşetler, plastikler vb. her türlü atıkla dolu olduğunu gördük.
Kıyıdaki eski kireç ocaklarının içinin tamamen balık yemi çuvallarıyla dolu olduğunu gördük.
Balık çiftliklerine ait atıkların kıyıları, çukurları doldurduğunu, ormanların içlerine kadar uzandığını tespit ettik.
Ege’nin bu harika koyları çöp yığınlarıyla doluydu. Her yerde çöp vardı.
Mola verip dinlenmek için kendimize bir koy seçtik.
Bu koyunda çöplerle dolu olduğunu gördük. Temizlemenin haftalar alacağı çöplerle dolu koyları protesto ederek denize girdik. Kazıklı Körfezi’nde oluşan bu çevre kirliliğini Muğla Valiliği’ne, Muğla Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü’ne ve Muğla Orman ve Su İşleri Şube Müdürlüğü’ne yazılı olarak bildirdik. Bu kıyıları bu hale getirenlerin temizlemesini ve gerekli yaptırımların uygulanmasını bekliyoruz.
Bir keçi çobanının evinde ikram edilen çayları içtik. Çobana Nisan ayında özel olarak yapacağı keçi peynirlerinin siparişlerini verdik.
Muhteşem doğanın ne hale getirildiğini üzülerek geri dönüşe başladık.
Böylesine güzel bir coğrafyanın koruyarak kullanılması yerine, hoyratça kullanıldığını gördük. Doğanın kirletilmesi, tahrip edilmesi yasalara göre suçtur. Bu suçu işleyenlerin bedelini ödemesi gerektiğini düşünüyoruz. Herkesin gerekli duyarlılığı gösterip bu güzelliklere sahip çıkmasını dileyerek yeşilliklerin içinden ayrıldık.
80’li yılların bir balıkçı köyü, günümüzün küçük bir turizm beldesi olan Akbük’e geldik.
Etkinliğin sonunda Akbük limanında balıklarımızı yiyerek, Kuşadası’na geri döndük.