Latmos’un (Beşparmak Dağları) tarih öncesi kaya resimlerinde genellikle aileyi betimleyen sahneler bulunmaktadır. Ancak Aydın İlinin Söke ilçesine bağlı Karakaya Köyü’nde bulunan Karadere Mağarası’ndaki resimler, diğerlerinden çok farklı bir şekilde çizildiği görülmektedir.
Bir köpeğin çalıların arasından kaldırdığı kekliğin buraya girmesinden sonra bulunan Karadere Mağarası’ndaki kaya resimleri, Latmos’a özel, eşi ve benzeri olmayan figürlere sahiptir.
Anadolu için çok önemli olan, Göbeklitepe’den sonra doğal bir kutsal alan yeri olarak değerlendirilen Karadere Mağarası’nın tarihinin 10 bin yıl öncesine kadar gittiği düşünülmektedir.
Antik dönemlerdeki gibi tapınakların inşa edilmediği tarih öncesi dönemde, doğal olarak seçilen yerler kutsal alan olarak kullanılmaktaydı. Beşparmak Dağları’nda kullanılan doğal kutsal alanlardan birisi de, Karadere Mağarası’nın bulunduğu yerdir.
Karadere Mağarası’ndaki resimlerde 12 figür bulunmaktadır. Resimlerin içinde tek bir resmin hemen ön plana çıktığı görülmektedir. Kayadaki doğal bir nişin içine yerleştirilen kafasının üzerinde en büyük tanrıyı “Hava Tanrısı” simgeleyen boğa boynuzları bulunmaktadır. Boynuzlu ya da boynuz maskeli insan figürleri, Paleotilik Dönem’den beri bilinmekte ve literatürde boynuzlu tanrılar, büyücüler ya da şamanlar olarak adlandırılmaktadır. Bu nedenle Karadere resmindeki erkek figürleri “Latmos Dağ Tanrıları” olarak yorumlanmaktadır.
Mağaranın içi olağan üstü ilgi çekici bir görüntüye sahiptir. Kaya yüzeyinde farklı aşınmaların olduğu ve taşın içindeki demirden dolayı sarı renkli bir hatla ortadan ayrıldığı görülmektedir.
Mağaranın içine yalnızca rahiplerin vb. kişilerin girebildiği, diğer ziyaretçilerin ise sadece avluya kabul edildiği düşünülmektedir.
Karadere resmi konu, betimsel bütünlük ve bıraktığı büyülü etki yönünden benzersizdir. Buraya gelerek hem resimleri hem de Hava Tanrısının olduğu Tekerlek Tepe’yi görenlerin etkilenmemesi mümkün değildir.
Karadere Mağarası’nın girişinin hemen dışında, insan eliyle kaya zeminine oyulmuş, fazla derin olmayan, çanak biçimli bir oyuk olduğu görülmektedir.
Tam bu noktadan dağın sırtına doğru bakıldığında, büyülü ve yuvarlak görüntüsüyle “Kutsal Taş” görülmektedir. Bu da Karadere Mağarası’nın dağın zirvesiyle olan ilişkisini ve erken dönemlerde Latmos’un ana tapınağı olduğunu göstermektedir.
Daha önceki araştırmalarımızda mağaranın yanında bulduğumuz oval biçimli bir taşı, kaya resimlerini incelerken Dr. Anneliese PESCLOW’a gösterdik.
PESCLOW’un yorumu; taşın tarih öncesi döneme ait olduğu, bir yumurtayı andırdığı, üremeyi simgelediği, insanlığın devamlılığını gösterdiğini ve bu kutsal alanda kullanıldığı şeklindedir.
Eşi benzeri olmayan bu resimler acilen korunmaya alınmalıdır. Çünkü her an kasti olarak Göktepe resimlerinde olduğu gibi tahrip edilebilir. Dünyada tek olan bu önemli resimde yok olmuş olur. Giriş bölümüne demir parmaklık yapılmalı ve gelen ziyaretçilerin uyması gereken kurallar bir tabelada gösterilmelidir.
Kaya resimlerinin geleceğiyle ilgili en büyük maden ocaklarıdır
Dünyanın birçok ülkesinde 3-5 taş bir araya getirilerek, turizmden inanılmaz kazançlar elde edilirken, dünyada eşi benzeri olmayan içinde sayısız doğal ve kültürel değerlerin olduğu kutsal bir dağ(Latmos), köstebek çukurlarına döndürülmektedir.
Beşparmak Dağları’nda araştırılması ve keşfedilmesi gereken daha birçok önemli bulgular ve tarihsel miraslar bulunmaktadır. Bir elin avucunda tutulan küçük bir taşın bile çok önemli bir geçmişi ve hikayesi bulunmaktadır.
Ki, Latmos’un muhteşem coğrafyasında o kadar çok doğal ve kültürel değerler var ki… Bunların günümüzde çok azı bulunabilmiştir. Bulunmayanlarsa yüzlerce kat fazlasıdır.
Belki de bu maden ocaklarında patlatılan dinamitlerin parçaladığı kayaların altında, nice kültürel değer kaybedildi. Bunu bilen yok. Bildiğimiz bir şey; kalan kayaları koruyabilirsek, yapılacak araştırmalarla yüzlerce tarihi mirasa sahip olacağımızdır. Bu da kültürel hazinemizi daha da zenginleştirecektir.
Yeni köstebek çukurlarının açılmaması için tek başına mücadele eden Latmos’un bu cesur kadınına destek olunmalıdır.
Latmos’un bu muhteşem coğrafyası, tarih öncesi dönemden, Osmanlıya kadar yaşayan insanların izlerinin bulunduğu ve onlardan bizlere miras kalan çok değerli bir hazinedir. Bu hazineyi korumakta insanlığın görevidir. Eğer ki bu değerli hazineyi kaybedersek, belki de kimse bunun farkında olmayacaktır. Bu hazineyi yine bilen kişi oturup üzülecektir.
O nedenle bu değerli hazineyi tüm insanlığın farkına varması için gayret göstermeliyiz.