Her yıl sezon başı ve dönem sonu geleneksel olarak yaptığımız konaklamalı gezi için, dünya yatçılarının cenneti Selimiye Köyü’ne doğru yola çıktık. İlk durağımız Kaptan Cousteau’nun “yeryüzünde cenneti görmek istiyorsanız, Gökova’yı görün” dediği körfezin en doğusunda bulunan dünya güzeli evlere sahip Akyaka’ya oldu. Akyaka’da kendimizi hemen meşhur kadın Azmak’ın kıyısına attık.
Kısa bir yürüyüşten sonra binlerce yıllık kaya mezarlarını inceledik.
Gökova’yı arkamızda bırakarak yeşillikler içindeki Marmaris’e geldik. Harika koylarının olması nedeniyle, yerli ve yabancı yatçıların Marmaris ekonomisine önemli katkıda bulunduklarını gördük.
Restore edilen taş evlerinin bulunduğu eski Marmaris sokaklarında inceleme yaptık.
Marmaris’ten sonra mitolojik efsanelere konu olan Orhaniye Köyü’nün dünyaca ünlü Kızkumu’na geldik. Buraya gelen konuklar gibi biz de denizin üzerinde yürüyerek fotoğraflar çektik.
Ufak tefek bozulmalar olsa da bakirliğini hala koruyan, geleneksel köy yaşantısının devam ettiği, insana huzur veren kıyılarıyla dünya yatçılarının cenneti Selimiye köyü’ne geldik.
Odalarına bile yerleşmeden kendilerini Selimiye Koyu’nun pırıl pırıl sularına bırakanlar çoğunluktaydı.
Bozburun’a bakan tepenin arkasından güneş yavaş yavaş batarken, bizler için iskelede kurulan yemek masalarına geçtik. Hem güneşin batışını, hem de denizin güzelliğini izledik.
Kaldığımız motel Mavideniz’in sahipleri Esra Hanım ve Ramazan beyin sıcak ilgileri ve muhteşem sofralarında yemeğe geçtik.
Keyifli geçen akşam yemeğinde yöre ürünlerinden yapılan lezzetli mezeler ve bizim için Hisarönü Körfezi’nden tutulan kılıç balığı harikaydı.
;
Sabah 6’da kalkarak, muhteşem koyların olduğu manzaraları izleyerek Selimiye dağlarında bir yürüyüş gerçekleştirdik.
Yürüyüşten sonra, sardunya kokulu badem ağaçları arasındaki Selimiye sokaklarından geçerek otelimize geldik.
Denizin üzerindeki iskelede harika bir köy kahvaltısı yaptık.
Motelin iskelesinden bizi alan kaptan Sunay’ın Şafak Bey teknesiyle rotamızı Manastır Adası’na çevirdik.
Bölgenin olağanüstü güzellikteki coğrafyasına herkes hayran kaldı.
Adadaki tarihi yapıları inceledik.
Büyük emek harcanarak, deniz taşlarının bir araya getirilmesiyle meydana çıkarılan sanat eserlerini inceledik. Bu sanat şaheserlerindeki yaban hayvanlarının ne olduğu konusunda aramızda tartıştık. Anadolu Parsı ağırlık kazandı.
Böylesine güzel eserlerin olduğu adada, tarihi bulguların çok bakımsız olduklarını ve her an tahribatlar olabileceğini gördük. Kilisenin yok olan taşlarının yerine konan bir telefon direğinin, kapıdaki kilit taşını destek yaptığını, yapılan bu desteği de iki küçük taşın tuttuğunu tespit ettik. Birçok ziyaretçinin girdiği bu kapıdan her an bir kaza meydana gelebileceğini düşünmekteyiz. Hem altından geçen ziyaretçiler için, hem de kilit taşının yere düşerek parçalanabileceği riski bulunmaktadır. İlgili kurumların basit müdahaleler yerine, kalıcı ve güvenli bir çözüm üretmelerini umuyoruz.
Tarihiyle, bitkileriyle, asırlara meydan okuyan zeytin ve keçiboynuzu ağaçlarıyla dolu Manastır Adası’nın harika manzarasını seyrederek teknemize bindik.
Hisarönü Körfezi’nin önemli duraklarından olan Dişlice Adası’na gelerek, derin sularında yüzdük.
Birçok koyu bulunan Hisarönü Körfezi’nin sularında, birbirinden güzel yatların dolaştığını gördük.
Havanın ve denizin güzelliğiyle kuğu gibi süzülerek giden yatta, Titanik filmini hatırlayanlar çoktu.
Denizin bir nehir gibi karadan içeriye uzandığı meşhur Bencik Koyu’na demir attık.
Bakir koyda kıyı kirliliği yaratanların atıklarını topladık. Deniz koruma bilincinin geliştirilerek, çevre kirliliğinin önüne geçilmesi dünyanın en güzel koylarının temiz kalmasını sağlayacaktır. Bu duyarlılığı yatçısından, balıkçısına kadar herkesin göstermesi gerektiğini düşünüyoruz.
Dünyanın en güzel koylarına sahip olan Ege kıyılarında, gerekli denetimler sıklıkla yapılarak kirletenler uyarılmalı ve mutlaka bedel ödetilmelidir.
Bu bakir kıyılarda bir türlü vazgeçilmeyen ateş yakarak et ve balık pişirme adetleri, her ne kadar “biz kontrollü yakıyoruz, hemen müdahale ederiz” dense de, bir ormanın yok olması için bir kıvılcımın yettiğini akıllardan çıkarmamak gereklidir. Biz de bu kişilere gerekli uyarılarımızı yaptık.
Son olarak Sığ Liman’ın akvaryum gibi sularında yüzerek turumuzu tamamladık ve otobüsümüze binerek Kuşadası’nın yolunun tuttuk.
Turizm sezonunda yorucu günlerin beklediği üyelerimiz için, keyifli, mutlu ve huzur veren bir hafta sonu etkinliği oldu.
--