Su yoksa neden hayat yok?
Dünya oluşumundan önce de su vardı. Dünya oluşumunu tamamlandıktan sonra da hayat ilk olarak suda başladı. O nedenledir ki doğadaki tüm canlılar suya bağımlı yaşam sürdürmekteler. Bu günümüze kadar süren dünyadaki canlıların yaşamın temel ilkelerindendir. Dünyaya uzak gezegenlerde; hayat için aranan öncelik de su, su varsa hayat olacak. Su varsa hava, toprak ve besin var. Neden? Çünkü insan vücudunun%74’ü, beyin dokumuzun %85’i sudur. Balığın, %75’i, koyunun % 67’si, elmanın %85’i, domatesin %95’i, ıspanağın %91’i, sütün % 80-90’nı sudur. Canlıların yaşamın her alanında yer alan su, vazgeçilmezimizdir. O nedenle su sürekli ve temiz olmalı. Hayat; su varsa, temizse var.
Neden “ Dünya Su Günü” Kutlanıyor?
*Son yıllarda; dünyada yaklaşık 1,6 milyar insan temiz içme veya kullanım suyu bulamamaktadır.
* Dünyada her yıl ortalama 5 milyon insan temiz su ile ilgili hastalıklardan dolayı ölmektedir, ya diğer canlılar?
*Dünya nüfusunun üçte biri 2025 yılında şiddetli derecede su sıkıntısı çekecektir.
*Halen dünyada 2,8 milyar insan şehirlerde yaşıyor, bu rakam 2025'te 4,5 milyara yükselecek.
*Şehirler temiz suya daha fazla ihtiyaç duymakta olup aynı zamanda da daha büyük atık su sorununa yol açmaktadırlar. Şehir nüfusunun artması ciddi su sorunlarını beraberinde getirecektir.
*Ülkemizdeki 3200 belediyenin yaklaşık 50 adedi kanalizasyon sularını arıtmaktadırlar. Başka bir deyişle nüfusumuzun yaklaşık 50 milyonuna ait kanalizasyon suları doğrudan nehirlere dolayısıyla göl ve denizlere akmaktadır.
Birleşmiş Milletler (BM) tarafından hazırlanan bu rapora göre, 2050 yılında dünyada iki milyar insan sudan yoksun kalacak, 30 yıl sonra da 3 milyar insan kullanılabilir su kaynaklarını kaybedecek. Bunlar, su ile ilgili gerçeklerin sadece bir kısmı olup, sularımız çok ciddi sorunlarla karşı karşıya kalınca suyun kutlanması akla gelmiş ve BM Genel Kurulu 1993 yılı Aralık ayında aldığı bir kararla her yılın 22 Mart gününün " Dünya Su Günü" olarak kutlanmasını kararlaştırmıştır.
Ne kadar suyumuzvar?
Yer küremizin yüzeyinin %70 ini denizler, %30 unu karalar oluşturur.Yeryüzündeki suyun %97’si TUZLU (denizler –okyanuslar), %2 si kuzey ve güney kutuplarında BUZULLAR içinde DONMUŞ –KAR-BUZ’ dur (kullanım dışı). Canlılar için KULLANILABİLİR TATLISU oranı % 0,7( tatlı su göllerinde, derelerde, çaylarda vd.)’ dir. Bu % 0,7 ’lik) tatlı sudan insanlar, bitkiler, yaban hayatı, tarım ve sanayi rekabet etme durumundadırlar. Sebze- meyvelerimizi, ekinlerimizi yetiştirmek, elektrik santrallerimizi soğutmak, sanayide kullanmak, içmek, yıkanmak ve diğer canlılarında kullanımı için; yüzde birden çok az su kalmakta geriye…
Bu %1 oranında bile olmayan tatlı su, önce sağlıklı ve korunabilir olmalıdır ki; sosyal ve ekonomik etkinliklerin sürekliliğini ve de bireylerin en temel gereksinimi olma özelliği ile ulusların devamlılığını sağlayabilsin. Sorun suyun az olmasından çok, suyun yanlış yönetilmesindedir.
Su başkalaştıkça Bafa’da başkalaşacaktır
Binlerce yıldır taşıdığı alüvyonlarla denizi doldurarak bugünkü Menderes Ovasını meydana getiren Büyük Menderes Nehri, bölgenin doğal peyzajını tamamen değiştirmiştir. Bafa ve Azap gibi körfez ve koyları göl haline getirmiş, döneminin adalarını da günümüzde denizden kilometrelerce uzakta bırakmıştır. Antik Çağda, Arkaik Dönem’de deniz olan bu bölge, doğanın gücü karşısında coğrafyasının değişimine boyun eğmiş ve bugünkü Aşağı Büyük Menderes Havzası haline gelmiş ve havzanın en büyük gölü olan Bafa Gölü oluşmuştur. Bafa Gölü; kendine özgü su özellikleri yönünden canlılık potansiyeli olan doğal bir göldür.
Yıllarca havzadaki yoğunlaşan su kullanımı, kıyıların işgali ve kirleticiler Bafa Gölü’nü doğrudan etkilemektedir. Son yıllara kadar gölü besleyen damarları kurutulmuş, göl adeta tarım alanlarının, B.Menderes’in atık alanına dönüştürülmüş. Havzada başta tarım olmak üzere aşırı su alımlarıyla, göle besleyen su kaynaklarının üzerine baraj ve gölet yapımlarıyla;gölde su seviyesinde azalmalar olmuştur. Bu gün Bafa’da iklim değişmekte, tarımda verim düşmekte, taban suyu azalmakta kuyu için 100-300m. Derinliklere inilmekte, su kalitesindeki artan kirlilikleve yaz-kış değişen su miktarıyla göl başkalaşmakta. Göl başkalaşınca havza başkalaşacaktır… Kuşlar başkalaşacaktır, bitkiler başkalaşacaktır, ekolojive biyolojik çeşitlilik başkalaşacaktır Bafa da…
Bafa Gölü gibi doğal göller, su fabrikalarımızdır
Su; yerkürede her zaman tasarruflu kullanılması gereken, fabrikalarda üretilemeyen, doğal göllerde, derelerde çaylarda üretilen temel doğal kaynaktır. Suyun para kazandıran ekonomik bir mal gibi alınıp satılması su kıtlığının temel nedenidir. Dünyaya her yıl 83 milyon insan katılıyor ve su kullanım yöntemlerimizi değiştirmememiz halinde su talebi giderek artacak, 8 insandan birinin temiz suya erişimi yok. Dünyada su azalırsa bizde de azalır. Dünyanın sorunu su… İyi yönetildiğinde bolluk- bereket, iyi yönetilmediğinde kıtlık- felaket getiren su….Su, iklimin ya da iklim değişiminin görünen yüzüdür. Son yıllarda değişen yağış düzenleri, dünyanın ve ülkemizin bazı bölgelerinde sellere, bazılarında ise kuraklığa yol açarken, doğa bize ciddi bir ders veriyor: “Su bugüne kadar yönettiğiniz şekilde değil, bilimsel bakışla yönetilmelidir ”diyor.
Tüm bunların ışığında alınacak en bilinçli önlem; su kaynaklarını tasarruflu kullanma bilinci yerel, bölgesel, ulusal ve uluslararası her düzeyde geliştirilmelidir. İnsanlara su sahasından ve ürününden para kazanmanın eğitiminin değil, insanlara daha küçük yaşlarda her yıl, ev ve okulda SU ile suyun korunma ve kullanılmasıyla ilgili EĞİTİM verilmelidir. Su ve toprak insanlığın ortak malıdır. Kişi istediği gibi kullanmamalı ve yönetmemelidir.
Yrd. Doç. Dr. Erol KESİCİ -SDÜ ESÜF- Kuşadası EKODOSD Bilim Danışmanı