Günümüzde sofraya gelen ekmeğin yapılışı teknolojinin gelişimiyle birlikte kolaylaştığından, her sabah fırından ya da marketten kolaylıkla alabiliyoruz artık. Şimdi ki çocuklar ise büyük babalarının ekmek yapmak için neler çektiklerini, ekmeğin sofraya gelmesi için neler yapıldığı konusunda fazla bilgiye sahip değiller.
Roma Dönemi’nden yakın tarihimize kadar, tahılın su gücünden faydalanarak un haline getirildiği su değirmenlerinden Kuşadası’nda da vardı. Kuşadası’nda adını bu yapılardan alan “Değirmendere” bölgesinde, suyun gücünü kullanarak yöre insanlarına hizmet vermiş bilinen 9 su değirmeni bulunmaktaydı. Değirmendere’de bir zamanlar 9 adet su değirmeninin bulunması bölgenin su kaynakları açısından ne kadar zengin olduğunu da göstermektedir.
Bu değirmenler Kuşadası ve etrafındaki bölge insanının ekmek ihtiyacını karşılamak için gece gündüz çarklarını sürekli döndürmüşlerdir.
Değirmendere bölgesinde yaptığımız araştırmada isimleri yöre insanlarından alınan Alyanak Değirmeni, Çam Değirmeni, Cemal’in Değirmeni, Baş Değirmen, Ak Değirmen, Rum Değirmeni ve adı bilinmeyen 2 değirmenden geriye ufak tefek kalıntılardan başka hiçbir izin kalmadığını gördük.
Kuşadası, Yaylaköy, Soğucak, Kirazlı ve yöredeki Yörüklerin un ihtiyacını karşılamak için 1960’lı yıllara kadar çalışmasını sürdüren ve adını hemen yanındaki Değirmendere’nin kıyısındaki kargılardan aldığı söylenen Saz Değirmeni, bugüne kadar ayakta kalmayı başaran tek değirmen olduğunu tespit ettik.
Yeni yolların yapılması, traktörlerin ve ulaşım araçlarının çoğalması ve teknoloji değirmenlerinin çıkmasıyla birlikte, su değirmenleri tek tek kapanmışlar, 1985 yılına kadar suyu akan Saz Değirmeni’nin suyu bir daha akmaz olmuş.
“Taşıma Suyla Değirmen Dönmez” ve “Nerden Geliyor Bu Değirmenin Suyu” gibi deyimler halk arasında sık kullanılır. Saz Değirmeni de yıllarca Değirmendere’nin su kaynaklarından beslenmiş, bir zamanlar coşkuyla akan Değirmendere’nin suları günümüzde sadece yağmurlu havalarda cılız bir şekilde akar olmuş.
Son 30-40 yıl önceye kadar Saz Değirmeni’ne kadar gelen sular, çeşitli nedenlerle kesilmiş ve yıllarca akan suların kanalları artık kurumuş.
Su gücü ile çalışan değirmenler bölge tarihlerinin ve kırsal peyzajlarının önemli parçaları olarak, Akdeniz ve Ege çevresindeki ülkelerde gelecek kuşaklara aktarılması için koruma altına alınıp, restore edilmektedir. Yakın bölgemizde çoğu tarihten silinen ve birkaç yerde kalıntıları kalan Karacahayıt Köyü’ndeki Dimitri’nin değirmeniyle, Kuşadası Değirmendere bölgesindeki Saz Değirmeni, harap halde olmalarına rağmen bütününe yaklaşık bir şekilde tüm özelliklerini koruduğu görülmektedir.
Günümüzde kentler tarihi, sosyal ve kültürel yapıları ve eserleriyle kimlik kazanırlar. Kuşadası’nda artık buğday öğütmek için bu değirmenlere ihtiyacımız yok. Ancak bugünkü kuşaklara suyun etkin biçimde binlerce yıldır nasıl kullanıldığını, eski insanların ekmeklerini yapmak için suyun gücünden nasıl yararlandıklarını, eski usullerle buğdayın nasıl öğütüldüğünü anlatan çok önemli yapılar olması nedeniyle mutlaka korunmalıdır.
Ayrıca bir turizm kenti olan Kuşadası’nın, alternatif turizm etkinliklerinden doğa turizmiyle bünyesindeki birçok doğal ve kültürel değerlerinden yararlanması gerekir. Saz Değirmeni de bu gibi etkinliklerin durak noktalarından birisi olabilir.
Saz Değirmeni’nin hemen arkasındaki bir menengiç ağacının altında bulunan eski bir mezar, doğal bir anıt gibi asırlardır ayakta kalabilen bu ağacı mistik hikayeleri sayesinde korumuş.
Kuşadası’nın önemli ağaç türleri arasında bulunan bu menengicin altında yatan kişinin kimliği konusunda ayrıntılı bir bilgi bulunmamakta, halk arasında Murat Dede’nin yatırı olarak bilinmektedir. Baş ve ayakucunda antik taşların olması, bilim insanlarının çözebileceği birer bulgudur.
Kuşadası tarihinde bir döneme damgasını vuran Değirmendere bölgesindeki su değirmenleri, son 40-50 yıldır terk edildiklerinden, bakımsız ve onarımdan yoksun kalmışlar ve hemen hepsi tahrip olarak tarihten silinip gitmişlerdir.
Kilometrelerce eşeksırtında getirdikleri buğdayların öğütülmesini sıraya girerek bazen günlerce bu değirmende kalan yöre insanları, eşeklerini değirmenin içinde bulunan yemliklere bağlayarak hem onların dinlenmelerini hem de beslenmelerini sağlamışlar. Kendileri de diğer gelenlerle dostluklar oluşturarak, birbirlerine başlarından geçen acı tatlı hikayeleri, gördükleri ve yaşadıkları güzellikleri, yazılı bir kayıt olmadığından arkasından gelen kuşaklara aktaramadan bu dünyadan göçüp gitmişlerdir. Buraya yıllarını veren insanların ve buğdaylarını öğütmek için değirmene gelenlerin yaşadıkları ve tecrübeleri kendileriyle yok olup gitmiş olsa da, geride sağlam taşları üzerinde duran Saz Değirmeni ayakta kalmış.
Saz Değirmeni her ne kadar doğa koşulları nedeniyle ve bakımsızlıktan çatı bölümü ve ahşap aksamı tahribat görmüşse de, duvarlarının sağlamlığı ve bazı aletlerinin iş yapabilirliliğiyle restore edilerek turizm kapsamında işlevlendirilebilir. Amerika ve Avrupa’da 1960’lı yıllardan itibaren, işlevini yitiren su değirmenlerinin turizme yönelik kullanımlarda değerlendirildiği bilinmektedir. Bu tür yapıların Kuşadası geçmişinin kültür değerlerine ait birer belge niteliğinde eserler olduğu unutulmamalıdır.
Define tutkunları daha fazla zarar vermeden bir an önce Saz Değirmeni için koruma tedbirleri başlatılmalıdır.
Etrafındaki tarlalar ve zeytin bahçeleri arasında, mangutaların içinde antik bir yerleşim yeri gibi duran Saz Değirmeni’ne mutlaka sahip çıkılmalıdır.
SU DEĞİRMENLERİ: Su gücüyle çalışan değirmenler genellikle az eğimli bir arazi üzerinde akarsulara yakın bölgelerde inşa edilmiştir. Değirmenin çalışmasını sağlayan su, büyük ahşap oluklarla ya da su kemerleriyle getirilmiştir. Bu olukların değirmenle bitiştirildiği bölgede, istenince suyu kesen ya da serbest bırakan bir düzenek mevcuttur. Değirmene alınan su, çarkları döndürmesini müteakiben zemindeki bir kanaldan dışarı atılmıştır.
Genellikle dikdörtgen planlı olan su değirmenleri iki bölümden oluşmaktadır. Bunlardan ilki değirmencinin odasıdır. Burada taş bir ocak, dolap ve sedir bulunmaktadır. İkinci kısım esas değirmenin bulunduğu mekandır. Bu kısımda değirmen taşları, çarklar, oluklar ve sandıklar yer alır. Öğütme işlemi üst üste konulmuş iki silindirik taş arasında gerçekleşir. Alttaki taş sabit, üstteki ise hareketlidir. Taşların üzerinde tekne adı verilen ters piramit şeklinde ahşap bir eleman yer almaktadır. Öğütülmek istenen arpa, buğday ya da mısır bu tekne içerisine alınır ve düzenli bir şekilde taşların üzerine bırakılır. Üstte bulunan taşın ortasında yer alan delikten geçen hububat iki taş arasında sıkışarak ezilir, un ve kepek haline gelir. Bunlar taşların kenarından dışarıya atılır. Elenmesinden sonra un ve kepek ayrı ayrı çuvallara doldurulur, sahibine teslim edilir. Öğütülen unun bir kısmı da değirmenciye bırakılır.