Madran Dağı’nın kuzeyine gelen ilk Yörük aşireti olan Karaçakal Yörüklerinin kurduğu 800 yıllık Karaçakal Köyü’ne gelerek, yüzlerce yıldır tarihe tanıklık eden yayladaki Koca Meşe ağacını inceledik. Yüzyıllara dayanan anıtsal nitelikteki ağaca herkes hayranlıkla dokundu.
Koca Meşeyi inceledikten sonra, Karaçakal Yaylası’ndan yola çıktık.
14 km. olan parkur yumuşak zemin olduğundan herkesin hoşuna gitti.
Yangına dayanıklı bir tür olması nedeniyle yol kenarlarına dikilen akasya ağaçlarının çiçekli hallerini görmek için “tekrar geleceğiz” dedik.
Yüzlerce metre yukarıdan Yenipazar Ovası’nı, Nazilli, Atça, İsabeyli gibi yerleşimleri ve birçok köyü kuşbakışı izledik.
Oluşan küçük şarlaklarda anı fotoğrafları çektirdik.
Parkur yumuşak ve manzaralı olduğundan kimsede yorgunluk belirtisi olmadı.
Yol üzerinde çalışan köylüler pişirdikleri yemekleri bizlerle paylaşmak istediler.
Doğanın gizli güzelliklerini keşfederek doyumsuz anılarla ayrıldık.
Dünyada 20 kadar doğal türü bulunan kardelenlerden, ülkemizde 3’ü endemik olmak üzere 11 türü bulunmaktadır. Bölgemizde yaptığımız araştırmalarda yoğun olarak görüldüğü Kuşadası Samsun Dağları’ndan sonra, bugün Madran Dağı’nda da kardelenlere rastladık.
Bölgede yaptığımız araştırmalarda Büyük Orman Kartalı tespit etmiştik. Önemli bir yaban hayatının devam ettiği coğrafyada, herkes yollara saçılan oklu kirpilerin oklarını hatıra olarak topladı.
Biyolojik çeşitlilik açısından çok zengin olan bölgede ender görülen birçok bitki türüyle karşılaştık.
Parkurun bitim yeri olan ve Büyük Menderes Nehri’yle Akçay’ın birleştiği yerde kurulu Direcik Köyü’nü yukarıdan izledik, fotoğraflarını çektik.
Bizler trekking kıyafetlerimizle dağdan yorgun argın inerken, 78 yaşında ayağında lastik ayakkabısı, dizleri tutmadığından elinde bastonuyla yukarı çıkan köylü kadına nereye gittiğini sorduk. “Dağa çıkıyorum, biraz yiyecek ot toplayacağım, sonra da odun yaparak sırtlanıp eve götüreceğim” dedi. Köylü kadının konuşmasından sonra artık hiçbirimiz yorulduk demiyoruz.
Köyün girişinde karşılaştığımız köylü kadınlar bizleri çevirdiler. Aile büyüklerinden birisinin ölüm yıldönümü olduğundan aşure yapmışlar. “İlle de yemeden bırakmayız” dediler. Biz de ayaküstü afiyetle atıştırdık.
Arazi toplulaştırmaları nedeniyle Akçay’ın kıyısında yuvaları bulunan karaağaçlar kesilince, yeni yuvaları için tarihinde benzerine pek rastlanmayacak şekilde, Direcik Köyü’ndeki fıstık çamlarına yuva yapan Gri balıkçılları gözlemledik.
Diğer köylerin aksine hiçbir çocuğun sapan kullanmadığı Direcik’te, 7’den 7’e tüm köylü gri balıkçıllara sahip çıkmış. Her yıl gelişlerini büyük coşkuyla kutluyorlar, giderlerken köyleri boşalmış gibi çok hüzünleniyorlar. Gri balıkçılların yavrularının çıktıklarını gördük. Duyarlı davranışlarıyla köy içinde gri balıkçıllarla barışık bir şekilde yaşamalarına devam eden Direcik köylülerine, gösterdikleri hassasiyet için teşekkür ettik.
Ülkenin her tarafında kar-kış devam ederken, bahar gibi havada yöre halkının Lale Tepesi dediği alana gittik.
Lale Tepe’nin tam ortasında bulunan tümülüsteki Karya Dönemi’ne ait antik bir mezarı inceledik.
Tümülüsün üstünden açılan bir delikle mezarın içine girildiğini ve birçok yerde gördüğümüz talanın burada da gerçekleştiğini üzülerek izledik.
Mezarın içinde definecilerin çalışma izlerini ve bıraktıkları tahribatın sonuçlarını inceledik. Mezarın bulunduğu Lale Tepe, Direcik Köyü’nde yaşayan gençlerin bahar aylarında eğlence yaptıkları ve çok sevdikleri bir alan. Bu alandaki mezarın ortaya çıkarılması ve çevre düzenlenmesinin yapılmasıyla, Direcik Köyü önemli bir tarihsel mekana ev sahipliği yapacaktır. Doğal ve kültürel değerlerini tanıtmaya çalışan ve köylerine gelecek tüm konukları “ağırlamaya hazırız” diyen Direcik’liler, bu tarihi miraslarının ortaya çıkarılmasını istiyorlar.
“Hey gidinin efesi, efelerin efesi” diye Adına türküler yakılan Milli Mücadele Kahramanı Yörük Ali Efe’nin memleketi “Yavaş Şehir” Yenipazar’a geldik.
Karacasu ve Bozdoğan ilçeleriyle yarışan ve ünü yurtdışına taşan Yenipazar’ın meşhur pidecisi Sümer Pide salonunun peynirli, kıymalı, yuvarlak, kapalı ve tahinli pidelerinden tattık.
Güzel bir gün geçirmenin keyfiyle Kuşadası’na yola çıktık.