Aydın İlinin Köşk İlçesine bağlı eski adı Manastır olan ve yeni ismiyle Gündoğan Köyü’nde, eski bir Anadolu parsının hikayesini araştırdık.
Gündoğan Köyü’nde 25 yıl muhtarlık yapan ve parsla boğuşmasından bir ayağı sakat kalan babasından dinlediklerini paylaşıyoruz.
Aynı hikayeyi kardeşi Tahsin KURT’tan da dinledik. Çok samimi bir şekilde anlattıkları hikaye de önemli ayrıntıların olduğunu gördük.
Hikaye de; 1937 yılında bölgede “38 Tahriri” olarak bilinen arazi yapılandırılmaları için ölçümler gerçekleştirilmektedir. Bölgedeki çalışmayı Aydın’dan gelen bir memur yönetmekte ve arazilerin olduğu köylerde kalmaktadır. Köşk’ten köylere gelirken, ağaçlık alandan ürkütücü bir ses duyar. Çok farklı olan bu sesin bölgedeki hiçbir hayvan sesine benzemediğini anlar. Yırtıcılarla ilgili az çok bilgisi olan memur yanına gelen köylülere “dikkat edin bölgenizde bir kaplan var” diye uyarır.
O yıllarda bölgedeki dağlarda sırtlan ve kurt olduğu bilinmektedir. Ancak memur bu yırtıcının çok farklı bir şey olduğunu söyler.
O sırada Gündoğan köyü yakınlarında Çakal Yörüklerinden birisinin koyun sürüsü vardır. Yırtıcı hayvan koyun sürüsüne saldırır. Yörüğün 2 köpeği de çadıra kaçar. Yörük kadını ocaktan aldığı ateşleri hayvana atar. Hayvan kaçar. Yörük çadırı sökerek, koyunları da önüne katarak köye daha yakın bir alana getirir.
Koyunlarından birisinin ve horozunun eksik olduğunu görünce yanına “Yunan Kaplısı” eski bir tabancayı alır ve çadır kurduğu yere gelir. Koyunun sadece postunu ve kalan parçalarını görür. Elinde tabanca hayvanı aramaya başlar. Bir kayanın başına geldiğinde aşağıda hayvanın iki ayağını fark eder. Silahını ateşleyemeden pars çobanın üzerine atlar. Kısa bir boğuşma yaşanır. Tesadüfen adamın elindeki silah patlayınca hayvan kaçar. Çoban kan revan içinde köye gelerek durumu muhtara anlatır. Köylüler “nasıl bir hayvan bu böyle” derler ve inanmazlar.
Köyde dolma tüfeği olan İsmail KURT ve Kazım AY’a haber verirler. Köyden kendine güvenen 15 kişi ellerinde baltalar, tahralar, sopalarla birlikte, önde avcılar poruk ormanına dalarlar. Çalıların arasında 2 gözün parıldadığını gören avcılar, arkada nasıl bir hayvan olduğunu bilmeden “1-2-3 deyip tetiğe basacağız” derler. Tetiğe bastıkları anda çalıların arkasından fırlayan pars, ikisinin üzerine uçar şekilde atlar. Ortalık toz duman olur. Herkes bir yerlere kaçmaya çalışır. Hayatlarında ilk kez gördükleri bu hayvan karşısında herkes şaşkına uğrar. Gelenlerden Muharrem KURT tam ağaca çıkacağı sırada, pars bir hamleyle ensesinden pençeyle yere indirir. Herkes korkuyla olanları film gibi izlemektedir. Aynı ağaca tırmanmaya çalışan İsmail KURT’un sağ bacağının arkasından ağzıyla yakalayıp yere indirir ve kuyruğuyla adamın belinden dolar ve sıkar. Adam kaburgalarının gıcırdadığını hisseder. Pars sağ dizini kemirir. Diğerlerine de saldırıp 3-4 kişiyi de yaralar. Sonra da Zeytin ağaçları arasında mandal diye tabir edilen 4’er metrelik 2 setin üzerinden uçarcasına atlayıp Uzundere mevkiine doğru kaybolur.
Önemli yarası bulunan İsmail kURT ve yarası daha az olan Kazım AY için odunlardan sedye yapılır. Yol ve araç olmadığından yaralılar sedyeyle 15 km. uzaklıktaki Köşke yaya olarak, oradan da Aydın hastanesine götürülür. Kazım AY hastanede ölür. İsmail KURT’un ayağı sakat kalır. Hüsnü KURT, Mustafa AY, Muharrem KURT hafif yaralı olarak kurtulur.
Anadolu Parsı hala bölgededir. Gündoğan Köyü’nün nüfusunun az ve ateşli silahının yeterli olmaması nedeniyle, 3 km. uzaklıktaki Ilıdağ Köyü’nden yardım istenir.
Ilıdağ’ın ünlü avcılarından Ahmet KARABULUT ve Rıza ERSÖZ teklifi kabul ederler. Bölgede çok meşhur olan Hacı Onbaşının meşhur köpeğini de yanlarına alarak, parsın olduğu alana giderler. Köpeği çalıların arasına salarlar. 5 dk sonra köpekkuyruğunu ayakları arasına almış şekilde yanlarına gelir. Birbirlerine bakarak “durum ciddi galiba” derler. Yüksek bir tepeye çıktıklarında hayatlarında ilk kez gördükleri ve “muhteşem bir hayvan” dedikleri parsı görürler. Köyün en keskin nişancıları olan avcılar, tüfeklerindeki domuz kurşunlarını parsa doğru ateşlerler. Parsı alnından Ahmet KARABULUT vurmuştur. Ancak huysuzluğuyla bilinen Rıza ERSÖZ “ben vurdum” der. Rıza’nın kız kardeşine sevdalı olan Ahmet “tamam sen vurdun” der. Köyde Rıza kahraman olur. Parsı taşımak için 2 büyük ağaç dalı kesilir. Bir urganla parsın ayakları bağlanarak, çiyan denilen salla 6 kişi köye kadar kan ter içinde taşırlar. Köyde çok büyük bir olay yaşandığı için çoluk çocuk herkes toplanır. Meydana konan parsı erkekler tekmelerle vururlar. Sonra ayaklarından asarlar ve sopalarla döverler.
Baştan kuyruğa kadar ölçüm aleti olmadığından karışla ölçerler. 18 karış çıkar. Çok çevik olduğu söylenen hayvanın üzerinde çok güzel beneklerin olduğu söylenir. Sonra parsın derisini yüzerler. Kahraman Rıza’ya devlet tarafından ceza verilir. Ancak neden ceza verildiği bilinmez. Postunu ise devletin aldığı söylenmektedir. Bir süre sonra kahvedeki bazı ihtiyarların ceketlerinin önünde çatal iğneyle tutturulmuş, parsa ait tırnakların nazar boncuğu olarak takıldığı görülür.
Bu hayvanın yapılan manevralarla Beşparmak Dağları’ndan köylerine kadar geldiğini babasından öğrenen Celil KURT’un söylediklerini araştırdık. Bölgede o yıllarda bir manevranın gerçekleştiğini tarih sayfalarından bulduk. Atatürk’ün de izlediği Söke bölgesinde gerçekleştirilen Ege Manevraları 10- 11 Ekim 1937’de yapılmış. Dilek Yarımadasının güneyinde gerçekleşen manevraların yapıldığı alan, Beşparmak Dağları’ndan gelen yaban hayvanlarının geçiş koridoru üzerindedir. !937 yılı düşünüldüğünde birçok tarlanın vahşi bir doğa olduğu ve birçok karayolunun o yıllarda bulunmadığı bilinmektedir.
Söylendiği gibiyse, Beşparmak Dağları’ndan inerek Dilek Yarımadası’na geçmek isteyen Anadolu Parsının, yapılan tatbikatın gürültüleriyle birlikte, Aydın Dağları’na doğru kaçtığını tahmin etmekteyiz. Beşparmak Dağları’nın vahşi coğrafyasının aksine, Gündoğan Köyü’ndeki insan hareketleri ve parsın gizlenmesine olanak sağlayacak bitki örtüsünün bulunmayışı, Anadolu Parsını bölge insanıyla karşı karşıya getirmiş. Geriye kalanlar, Gündoğan Köyü’nden bir kişi ölmüş, bir kişinin ayağı sakat kalmış, birçok insan yaralanmış.
Neslini devam ettirecek parsın önemli bir üyesi de yok olmuş.