Ajanslara düşen canavar bir yırtıcı görüldüğü haberi üzerine, Türkiye’nin muhtelif yerlerinden derneğimiz aranınca araştırma yapmak üzere Söke’ye bağlı Aşağı Büyük Menderes Havzası köylerinden Burunköy’e gittik.
Yırtıcının görüldüğü Burunköy sırtlarında çobanlık yapan Turan CENGİZ, koyunlarının 2-3 aydan bu yana muhtelif sürelerle birer birer parçalandığını söyledi. Akşama kadar koyunlarını güttüğünü ve akşam koyunlarını ağıla koyduktan sonra köye evine gittiğini belirtti. Bir gün sabah ağıla geldiğinde, koyunlarından birisinin parçalanmış olduğunu ve köpeğinin koyunun kemiklerini yediğini görünce “demek ki koyunları köpek parçalıyormuş” diye düşündüğünü söyledi.
Çoban koyunun kemiklerini yiyen köpeğini başkasına verir. Arkadaşlarından saldırgan başka bir köpek alıp koyunlarını ağılının yanına bağlar. O gün koyunlardan bir tanesi yeni kuzular. Sabah ağıla geldiğinde kuzunun sürekli melediğini, annesinin ise parçalanarak yenmiş olduğunu görür. O an koyunlarını köpeğin parçalamadığını anlar. Geceleri tüfekle nöbet tutmaya başlar. Bir gece bağlı olan köpeği aşırı bir saldırganlıkla duvara doğru hamle yapınca, feneri çaktığında gözleri parlayan, iri cüsseli, üst tarafı boz renkli, aşağıya doğru kahverengiye yakın yırtıcı bir hayvan görür. Ateş eder ama vuramaz.
“ 32 yıllık çobanım, hayatımda ilk kez böyle bir hayvan gördüm” der. 1 km. mesafedeki köyündeki evine gidip geldiğinde, köpeğinin parçalanmış leşiyle karşılaşır.
Olay yerine gittiğimizde köpeğin parçalandığı ve dokularının büyük ölçüde yendiğini gördük.
Köpek üzerinde yaptığımız araştırma da, yumuşak dokuların tamamına yakın yendiğini, hatta kemiklerindeki etlerin bile sıyrıldığını tespit ettik.
Baş ve boyun bölgesinde bir tahribat olmadığını ve herhangi bir yara izine rastlanmadığını gördük.
Bölgedeki aynı alanda birbirine çok yakın 2 çobanın da koyunlarını güttüğünü, ancak onların mallarına herhangi bir saldırı gerçekleşmediğini öğrendik. Bunun nedeninin de kendi köpeklerinin çok güçlü olduğu şeklinde ifade ettiler.
Çobanın yırtıcı için demir bir fak kurduğunu ve tüfekle vurmak üzere nöbet bekleyeceğini öğrendiğimizde, bunun doğru olmadığını bölgemizde yırtıcı hayvanların bulunmasının doğal ekosistem için büyük önem taşıdığını belirttik. Çoban “Ben de doğayı çok seviyorum, yılın 12 ayı doğadayım. Bu hayvan hadi benim sürümdeki hasta ya da işe yaramaz koyunu yesin ben ses çıkarmam. Ama bir değil iki değil bu. Sürekli yiyor. En sonunda köpeğimi de yedi. Geri ne kaldı. Ben kendimi yedirmem ama çocuklarım da buraya geliyor. Benim ailem sürekli burada, hayatımız mahvoldu. İşlerimizi yapamaz hale geldik. Koyunları gündüz çocuklarım ve eşim bakıyor. Gece sabaha kadar yağmurda soğukta koyunların başında ben bekliyorum. Bu daha ne kadar sürecek. Hadi siz söylediniz; bu hayvanı vurmayalım, fakla da yakalamayalım, ama yardım edin bir şeyler yapalım hep beraber. Alsınlar bunu götürsünler buradan. O da kurtulsun biz de.” Dedi.
Muhtemelen sırtlan olduğunu düşündüğümüz yırtıcının aç kalarak, çok emniyetli olmayan ağıla girip avlanması kolay olduğundan koyunlara saldırdığını sanıyoruz. Büyük olasılıkla Beşparmak Dağları’ndan bölgeye inen yırtıcının, karşı gelinmesine rağmen korkusuzca köy yerleşimine çok yakın bir alana kadar gelmesini ilginç karşıladık. Söke Kaymakamlığı’na bir dilekçeyle başvurduk. Dilek Yarımadası-Büyük Menderes Deltası Milli Parkı’nın elinde bulunan foto kapanlardan birisinin, yırtıcının geldiği alana kurularak, tür tespitinin yapılmasını sağlamaya çalışıyoruz. Yırtıcı ile gelişmeleri takip etmekte ve çobanla da sürekli irtibat halindeyiz. Hem yırtıcının öldürülmesini engellemek hem de çobanın koyunlarının parçalanmasının önüne geçmek için, çalışmalarımız devam etmektedir.