Ege’nin en bakir alanlarından birisini oluşturan Beşparmak Dağları, doğal ve kültürel zenginlikleriyle keşfedilmeye değer önemli özellikleri barındıran bir bölgededir.
Beşparmak Dağları’ndaki taş evlerle ilgili yapmış olduğumuz araştırmalarda, dağın dört bir yanında bulunan ve mimarisi genellikle hep aynı olan evlerin kimler tarafından yapıldığını ve günümüzdeki durumlarını tespit etmeye çalıştık.
Genellikle Yörük olan köylerdeki ve yerleşimlerdeki yöre insanları; atalarının çok eski yıllarda hayvancılık yapması nedeniyle kıl çadırlarda yaşadıklarını, zaman içerisinde nüfusları artınca yerleşik düzene geçtiklerini ve atalarının köylerini kurarken evlerini Tekeler’li taş ustalarına yaptırdıklarını söylediler.
Tekeler Köyü’nü araştırdığımızda, Halikarnassos’tan sürgün edilen kraliçe Ada’nın başkent yaptığı Karya kenti Alinda’nın hemen yanı başında olduğunu görmekteyiz.
İlk çağ tarihçilerinden Arrianus’un “Karya’nın en muhteşem şehri” dediği Alinda’nın, düzgün kesilmiş taşlardan yapılmış mükemmel yapılarıyla eşsiz güzellikte olduğu görülmektedir.
Karya’nın önemli kentlerinden olan Alinda’daki mimari tarzın izlerini, Beşparmak Dağları’ndaki birçok eski taş evlerde de görmek mümkündür.
Bölgenin doğal taşlarından milimetrik hesaplarla yapılan ve yapıların birçok yerinde doğa bozulmadan ana kayalar kullanılarak meydana getirilen eserlerin, daha sonra gelen uygarlıklara da örnek olduğu görülmektedir.
Beşparmak Dağları’ndaki birçok köylerde bulunan eski taş evlerin ya da diğer kullanım elamanlarının yapımında, yöre taşlarının kullanılması ve doğaya uyumu hemen göze çarpmaktadır. Tekeler Köyü’nde yaşayan taş ustalarının Beşparmak Dağları’nda yapmış oldukları ve her biri sanat eseri görünümünde olan bu yapıların mimari formlarındaki benzerlikler, bir Karya şehri olan Alinda’da ki yapılara benzemesi çok ilginçtir.
Alinda’nın hemen yanı başında olan Tekeler Köyü’nde, birçok kişinin taş işçiliği ve inşaat ustalığıyla geçimini sağladığı düşünüldüğünde, acaba 2000 yıllık mimari gelenek hala devam mı ediyor? Sorusunu akla getirmektedir.
Beşparmak Dağları’nda bulunan köy ve yerleşimlerde, damları düz olan ve örülen taşları arasına çamur konularak yapılan bu tür evlere dağın birçok yerinde rastlanmaktadır. Bu tip evlerin çatılarına ahşap kalaslar yerleştirilip üzerine hayıt, tenhal veya mersinlerle beslenerek üzerine toprak döşenmiş olduğu görülmektedir. Toprak düzenli olarak loğ taşı denilen silindir bir taşla sıkıştırılmakta, kışa girmeden üzerleri tuz serpilerek toprağın çoraklaşması sağlanıp, hem otların çıkması engellenmekte hem de yağmur geçirgenliğini önlenmektedir.
Bu sistemin yazın serin, kışın sıcak tutması nedeniyle eski insanlar tarafından tercih ettiği bilinmektedir. Sonradan yapılan taş evlerde damların devamlı bakım ihtiyaçları olması nedeniyle, çatıların kiremitli yapıldığı görülmektedir.
Tarih Öncesi Dönem’den kalan binlerce yıllık arkeolojik miraslara sahip Beşparmak Dağları’nda, geçmiş uygarlıkların izlerini taşıyan tarihi dokuya uygun bu taş evler teknolojinin gelişimi, yolların yapılması, betonun ve modern inşaat sektörünün gelişimiyle birlikte yavaş yavaş yok olmaktadır.
Kalan taş evlerin bazıları içeride uygun yaşam alanları yaratılarak düzenli bakımları yapılarak oturulduğu görülmektedir.
Bazı taş evlerin yanlarına betonarmeden yenisi yapılmakta, eski taş evler ardiye deposu gibi kullanılmaktadır.
Bazı taş evlerin de odalarının az olması nedeniyle, yapılan ek betonarmelerle birlikte yaşam alanlarının genişletildiği görülmektedir.
Bazı taş evlerinin ise üzerine tuğla ya da betonarme bir işçilikle çok katlıya çevrildiği görülmektedir.
Günümüze kadar ulaşan kültürel mirasımızın önemli yapılarından olan bu eski taş evlerin birçoğunun yıkılarak yok olduğu görülmektedir.
Hiç kullanılmadığından yavaş yavaş toprağın altında kalan evlere de rastlanılmakta ve zaman içerisinde bu evlerin tamamen kaybolacağı görülmektedir.
Ayak yağının yapıldığı eski zeytinyağı işliklerinin bulunduğu zeytin köylerinde, yolların yapılması ve gelişen zeytinyağı fabrikalarının çoğalmasıyla birlikte, burada bulunan taş evlerin de kaderleriyle baş başa kaldığını görmekteyiz.
Genellikle az odalı olarak düşünülen eski taş evler yemek, oturma, dinlenme ve yatma gibi çok işlevli olarak kullanılmış. Yeni evlenen gençlerin eski taş evlerin yerine, günümüzde tuğla, beton karışımı çok odalı ve çatılı modern evleri tercih ettikleri görülmektedir.
Eskiyle yeninin karışımından doğan ilginç mimari özellikleri, dağ köylerinin birçoğunda görebilmekteyiz.
Düz toprak damların bozularak üzerine beton atılan evler, tuğla duvarlarla örülerek yeni yaşam alanları oluşturulmaktadır.
Bazı evler tuğla devşirmelerle üzerine çatı kaplanıp inşa edilmektedir.
Eski taş tuvaletler yerini daha ucuza mal olan ve fazla işçilik maliyeti getirmeyen briketlere bırakmaktadır.
Köylerimizdeki özgün mimarili yapılar betonarme, briket ve tuğla evlerle değiştirilip çarpık ve çirkin bir görünüm almakta, yüzlerce yıllık taş evler bu çarpıklığın içinde kaybolup gitmektedir.
Bu eski taş evde yaşayanların ayak yağı sıktıkları dönemlerde, evlerinin hemen önündeki zeytinyağı işliklerinde geçen acı-tatlı anıları, kendileriyle birlikte yok olup gitmiş. Günümüzde onlardan kalan yapılar ise, kullanılmadığından ve bakımsızlık nedeniyle onların yanına göçecek gibi görünüyor.
Günümüzde artık sadece Beşparmak Dağları’nda kalan özgün mimarili taş evler, yüzlerce yıllık tarihe tanıklık etmişler. Eşi benzeri olmayan İlginç özellikleri bulunan ve mimari tarihi yüzlerce yıl öncesine dayanan Beşparmak Dağları’ndaki bu taş evlerin, Üniversitelerin Mimarlık ve mühendislik fakültelerince araştırılması gerektiğini düşünüyoruz.
Bazı köylerde sağlamlığını hala koruyan ancak oturulmayan evlerin, geliştirilecek projelerle konukevi, köy pansiyonu, köyün eski eserlerinin sergileneceği yapılar ve ziyaretçi tanıtım merkezleri gibi alanların oluşturulmasıyla, tahribatlarının önlenebilmesi mümkündür.
Kültürel mirasımızın önemli parçaları olan bu eski taş evlerin, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nca geliştirilecek projelerle, yöre halkının da ekonomisine katkı yapacak uygulamaların hayata geçirilmesiyle korunabileceğini sanıyoruz.