Kuşadası’na bağlı Güzelçamlı’lı 2 arkadaş Azap Gölü civarında ava gider.
Gölde pinterle avlanan balıkçıdan 11 tane balık alıp, av torbasının içine koyarlar. Dağda dolaştıktan sonra, akşamüstü Güzelçamlı’ya geri dönerler.
Balıklar küçük olduğundan birisi alıp evine götürür. Evde eşine “bunları dolaba koy, sonra yiyelim” der. Balıklar 3 gün buzdolabında kalır. 3 gün sonra buzdolabından çıkardığı balıkların biraz kuru olduğunu görünce arkadaşına verir. Arkadaşı biraz kurumuş olan balıkları tel bir sepetin içine yerleştirip, yumuşasın diye evindeki havuzun içine koyar. Yarım saat sonra elinde bıçakla gelerek, balıkları temizlemek için havuzdan çıkarmak ister. Gördüğü manzara karşısında şaşkına döner. Çünkü balıkların hepsinin yüzdüğünü görür.
Bu olay karşısında balıkları temizlemekten vazgeçip “bunların yaşaması lazım” der. Bakacak yeri de olmadığından akvaryumu olan akrabası Kenan SARIZEYBEK’e verir.
Enteresan olan bu hikayeden sonra balıkların hepsi Kenan SARIZEYBEK’in dükkanındaki akvaryumda verilen yemlerle beslenerek 9 canlı gibi yaşamaya devam etmektedir.
Balıklar tatlı su göllerinin ve baraj göletlerinin büyük belası olan İsrail sazanlarıdır.
Yaşanan bu olay üzerine bir araştırma yaptık. Azap Gölü’nde yıllarca balıkçılık yapan Mehmet DALKILIÇ ile görüştük. Mehmet DALKILIÇ ”Ben bu İsrail sazanlarından bıktım. Bunun yüzünden para kazanamıyorum. İsrail sazanları yüzünden gölün asıl balığı pullu sazanlar üreyemiyor. Benim için pullu sazan önemli. Gölün her tarafı İsrail sazanıyla dolu, hem de binlerce.. Ekonomik hiçbir değeri yok. Kilosu 2,5 TL. Diyorum bakan bile yok. Para etmediği gibi diğer balıkların yumurtalarını da yiyor. Bir de inanılmaz bir şekilde ürüyor bunlar. Diğer balıklar gibi yumurtlamıyorlar. Uygun ortam bulduklarında sürekli yumurta atıyorlar. Erkeği de, dişisi de aynı bunların. Devamlı yumurta atıyorlar. Bu balıklar Topçam Barajı’nın sularıyla birlikte, menderese, menderesten de Azap Gölü’ne geliyor.
Kışın göle pelikanlar geliyor. Bizim gölün balığının yarısını yiyorlar. Yesinler onlarında hakkı var bu gölde. Umudumu pelikanlara bağladım artık. Pelikanlar bu İsrail sazanlarını yiyorlar. Keşke hep onları yeseler de bitirseler… Ama o kadar çok var ki, bitirmeleri mümkün değil. Bu balıkları neden ürettiler anlayabilmiş değilim.”dedi.
Konuyu EKODOSD bilim danışmanı Yrd. Dç. Dr. Erol KESİCİ’ye aktardık. KESİCİ “bahsettiğiniz bu balıklar; Asya kökenli bir tür olan Carassius gibelio ; sazan türü süs(akvaryum) balıklarının laboratuarlarda diğer balık türleriyle melezlemeye tutularak bir nevi genetik yapısı çeşitlendirilen ve her türlü besinle beslenebilen istilacı bir balıktır. “ İsrail Sazanı “nın dünya ülkelerinin sularında oluşturduğu biyolojik yıkımlar araştırılmadan ve göllerimizde de yaratacağı sonuçları düşünülmeden, 1990 yıllarda başta Eğirdir ve Bafra Gölleri olmak üzere, çok sayıdaki göl ve göletlere balık aşılama programı kapsamında çok bırakılmıştır.
Göllerde balık çoksa, o göl verimlidir ve o gölde sorun yoktur bakış açısıyla sularımızda balıklandırma yapılması, göllerin ekolojik değerleri yerine ekonomik değerlerini öne çıkararak; neredeyse yılın her ayı üreme özelliğine sahip olan ve erkekleri göllerin doğal orijinli sazan balıklarını da dölleyebilen, üstelik döllediği sazan türlerinin yavruları da kısır olan ve dişi bireyleri başka türlerin erkekleri tarafından döllenebilme gibi çok ilginç üreme özeliği olan ve hızla artan sayılarıyla nevi göllerdeki BİYOLOJİK ÇEŞİTLİLİĞİ YOK EDEN çok tehlikeli balık türüdür. Carassius gibelio (İsrail sazanı).
Eğirdir Gölü’nde de çok hızlı bir çoğalma gösteren ve pazarda kg. fiyatı 0.50 -1,5 TL olan (bu günde aynı) bu türün göle nasıl girdiği konusunda 2000 yılında yaptığımız araştırmalarda; birçok kuruluş “ben” bıraktım diyerek övünürken, 2006 yılında Carassius gibelio’nun göllerdeki canlıları yok ettiği anlaşılınca da; bu balığı göllere kimin bıraktığı anlaşılamadı.
Doğal göllerimizin; 1960 yıllarındaki ekonomi amaçlı balıklandırılmasında Tatlı su Levreğinin (Sudak-Dişli Balık-Alman Balığı) yok edici etkisini unutulup, ondan daha çok tehlikeli olan yöresel adlarıyla Çin, Çim, Ot, Takoz, İsrail Sazanıyla sularımızın balıklandırılmasının çok acı bir öyküsüdür. Mücadelesi mi? Av yasağı bulunmayan İsrail Sazanı sularımızda besin buldukça ilginç olan üremesine devam edecektir.” Dedi.
2007 yılından önce, ilgili kurum tarafından Azap Gölü’ne atılan güneş balıkları büyük sorun yaratmıştı. Lepomis gibbosus denilen güneş balıkları ekonomik bir önemi olmadığı gibi, Azap Gölü ekosistemi için en tehlikeli balık türüydü. Gölün yerli balıkları için büyük tehdit oluşturmaktaydı.
2007 yılında meydana gelen kuraklık nedeniyle göl tamamen kurumuş ve tüm canlılar gibi güneş balıkları da yok olmuştu. Daha sonra menderes taşkınlarıyla birlikte göle kefal, sarıbalık, aynalı sazan, yılan balığıyla birlikte İsrail sazanları da girdi.
Sudan çıkarıldığında diğer balıkların aksine hiç çırpınmayan ve sakin bir şekilde ölü gibi duran İsrail sazanı, az nemli bir ortamda bile uzun bir süre yaşadığı görülmektedir. İsrail sazanlarının güneş balıklarından daha tehlikeli olduğu bilim insanları tarafından belirtilmektedir. Doğal olmayan bu türün Azap Gölü’ndeki ekolojik dengeye zarar vereceği ve buradaki balıkçılık açısından tehlikeli sonuçlar doğuracağı görülmektedir. Azap Gölü sulak alanının ekolojik karakterinde oluşan değişikliklerin tespit edilerek, gerekli müdahalelerin ilgili kurumlar tarafından yapılması gerekir.
İstilacı tür olan İsrail sazanlarının bir zararı da, yöre halkının sarıbalık diye tabir ettiği gölün doğal balığı olan pullu sazanları döllemesi ve çıkan yavruların da kısır kalmasıdır. Yani aynı at ile eşeğin birleşmesinden meydana gelen katır hikayesinde olduğu gibi. Bu da gösteriyor ki, göldeki pullu sazan potansiyeli sürekli azalıp, İsrail sazanları ise sürekli çoğalacaktır.
Bir yandan çevre kirliliğiyle yaşam mücadelesi veren Azap Gölü, bir yandan da doğal olmayan yoldan atılan istilacı türlerle karşı karşıyadır.
Aydın’ın en güzel tatlı su gölü, adı yüzünden mi “AZAP ” çekmeye devam edecektir.