Doğadaki en güzel gözlü hayvanlardan birisidir eşekler.
Fotoğraf çektirirken en çok yaptığımız şakalardandır “eşek şakası”
Kahvaltıda yediğimiz zeytini, yemeklerde kullandığımız yağın çıkması için yüzlerce metreden engebeli arazileri geçerek, sırtlarına yüklenen çuvalları aşağıya indiren yine onlardır.
Büyük zahmetlerle indirdikleri zeytinleri düne kadar taş değirmenlerin altında ezilmesi için döndüren yine onlardır.
Evlerde, fırınlarda yanan odunlar sırtlarına sarıldığında yine taşıyan onlardır.
Otları, çöpleri, tüm malzemeleri hatta semerinde biraz yer olduğu takdirde sahibini de sırtında taşıyan yine onlardır.
Dağ başlarında susuz kalmış insanların kilometrelerce ötedeki su kaynaklarından insan gücüyle getiremedikleri suları taşıyan yine onlardır.
Binlerce yıldır var olan antik döşeme yollarda, insanlığın hizmetinde hep var olmuşlar, günümüzde de bu çileli yaşamları devam etmektedir.
Dağ etkinliklerininde insanlığın yükünü hep onlar hafifletmiştir.
Şenliklerde, festivallerde çocukların yüzlerini hep onlar güldürmüştür.
O yolunu o kadar iyi ezberlemiştir ki, gittiği bir yolu hiç unutmaz ve o yoldan şaşmaz. Bu yüzden insanlar, deve veya katır kervanlarının önüne daha önce bu yoldan gitmiş bir eşeği kılavuz olarak koyarlarmış.
Sırtında semeri, semerinin yanında ipiyle her an insanlığın hizmetinde hazır olarak beklemiştir.
Dağların erişilmez doruklarından onlar indirir yüklerimizi. Sopa arkasından hiç eksik olmaz, çünkü eşektir o... İnsanlık için sopayı her zaman hak eden bir hayvandır.
Aslında çok akıllı hayvandırlar. Yüzmesini bilmediklerinden, dibini görmedikleri suya girmezler. Deve de yük hayvanıdır. O da yüzme bilmez. Develer derin suya girip yükleri ıslatmasın ve boğulmasın diye, yüzme bilen hayvana değil, yüzme bilmeyen ve bilmediği için akıllı hareket edip derin suya girmeyen eşeklere çektirirler.
Eşekler Beşparmak Dağları’nın engebeli arazilerinde yük çeken en önemli ulaşım aracıdır. Teknolojinin gelişimiyle özellikle biraz yaşlananların pabucu artık dama atılmaya başlandı. Sahipleri onlara azad ediyor. Yani sahip çıkmıyorlar. Sahip çıkılmayan bu eşekler doğada kendi başlarına geziyorlar. Karınlarını da doyurmak zorundalar. Ya birisinin zeytinliğine giriyor, ya da başkasının bahçesine. İşte o zaman arazinin sahibi feryat ediyor. “Muhtar şu eşeklere baksana, benim arazime zarar veriyor”
Azad edilen başıboş gezen bu gibi eşekler için Söke’nin Kisir Köyü’nde bir “Eşek tokatı” yapıldı. Normalde eşek sahibi gelerek, tokat parasını ödeyip eşeğini alması lazım. Ancak eşek sahibi eşeği gönderdiği için mutlu. Geri almak istemiyor. Muhtar topladığı eşeklerin kime ait olduğunu bilmiyor. Çünkü eşekler başka köyler tarafından, arazisi düz alanda olduğu için kendi köy arazilerine bırakılmış. Muhtar sıkıntı içerisinde. Çünkü bu kadar eşeğe bakmak için bütçe lazım. O da yok. Köyün bekçisi ot kesip atarsa biraz birşeyler yiyebilecekler.
Hepsi o kadar dertli ve aç ki...
Zamanında çektikleri yüzlerce kilo yükler akıllarına gelip, “sonumuz bu mu olmalıydı” der gibi sitem edercesine bakıyorlar.
Kendilerine uzatılan küçük bir ot parçasına bile, kıtlıkta kalmış gibi saldıran eşeklerin hali, duyarlı her insanın yüreğini sızlatacak nitelikte.
“Onca yükünüzü çektim, sırtımda taşıdım sizleri, pinar sopasıyla vurdunuz kıçıma, yine de gık demedim, tüm bunların bir hatırı yok mu” der gibi bakarak, yine de gelen geçen insanlardan bir umut bekliyorlar. Çünkü onlar özgür değil. Onlar için bir hapishane burası. 1 metre uzağındaki otlara bile ulaşamıyorlar.
Hem öyle bir hapishane ki, bu hapishanede bilmeden işkence bile yapılıyor.
Tokadın içinde kalan inşaat demirleri sivri birer ok gibi eşeklerin arasında her an batmaya hazır.
Bazılarına batmış bile. Ayaklarının üzerinde derin yaralar oluşmuş. Kanlar akıyor. Bunlar için tedavi gerekmez, çünkü onlar eşek...
Onlar yiyeceği bulamıyor ki, tedavileri için veteriner gelsin.
Onlar 40 metrekarelik demir parmaklı hapishanenin içinde.
Kapıları kilitli. Kaçmaları imkansız.
Suçları; sahiplerine yıllarca hizmet edip, yüklerini taşımak.
Özgürlüğe ne zaman kavuşacaklar; sahipleri gelerek, tokat parasını yatırıp alırsa.
Ya da bir hayvanat bahçesinde aslanlara ve kaplanlara yem olacakları günü bekliyorlar.
Belki de insanlığa şöyle sesleniyorlar “bir daha hayata gelirsem, kesinlikle eşek olmam”
Buradan devletin yetkili kurumlarına sesleniyoruz. Eşekler de birer canlıdır. Onların da bu dünyada yaşamaya, beslenmeye hakları vardır. Sahipleri bu eşekleri azat edince, facia başlıyor. Arazi sahipleri bir dertli, muhtar iki dertli. Sıkıntıyı onlar çekiyor. Aynen sığırlarda olduğu gibi, eşeklerin kulaklarına da kimliğini ve kime ait olduğunu belirten etiket takılmalıdır. Eşeklerin bu çilesini, arazi sahiplerinin ve muhtarların sıkıntısını ancak devlet çözebilir.
Eşek ırkları yıldan yıla azalmaktadır. Resmi kurumlar eşekleri çiftlik hayvanı kategorisinde saymamakta, çiftlik hayvanları için verilen teşviklerden yararlanamamaktadırlar. Irkları yıldan yıla azalan eşeklerin, nesillerini devam ettirmeleri ve bu tür uygulamaların önlenerek sahiplenilmesi için, çiftlik hayvanları kategorisine alınarak teşviklerden yararlandırılması gerekir.
Onlar birer eşek. Hep sessiz kaldılar, haklarını savunamadılar.
Bizler insanlık görevimizi yerine getirebilirsek, onlar mutlu eşek olacaklar.
KENDİSİNDEN BAŞKA CANLIYI DÜŞÜNEN YEGANE VARLIK İNSANDIR
(EKODOSD)
EKOSİSTEMİ KORUMA VE DOĞA SEVENLER DERNEĞİ
KUŞADASI
www.ekodosd.org
0256 614 78 11