İçine girildiğinde farklı bir dünyada gibi hissedilen ve insanı kendine doğru çeken Beşparmak Dağları’nın Suratkaya bölgesine gittik.
Anadolu’nun en önemli uygarlıklarının geçtiği bu topraklarda, bizlere kadar ulaşan doğal ve kültürel değerleri yakından görmek ve incelemek için çam ormanları içinde tırmanışa geçtik.
Orman ve kayalardan oluşan iki farklı arazi yapısına sahip Suratkaya’daki fıstık çamı ormanlarının içinden yürüdük.
Yüksek oranda feldspat içeren gevşek ve derin topraklar üzerinde doğal olarak yetişen fıstık çamı ormanlarından elde edilen künerlerin, bölgedeki yöre insanının en önemli geçim kaynağı olduğunu öğrendik. Aralık ayında başlayarak, Mayıs ayına kadar devam eden kozalak toplama işinin ne kadar zahmetli ve beceri isteyen bir iş olduğunu 15-20 metre yüksekliğindeki ağaçları inceledikten sonra anladık.
Dağ şartlarındaki yürüyüşlerimizde arazi koşullarına göre taşlar, kayalar, buz ve çamur içinde yürüyerek doğa şartlarına uyum sağlamaya çalışmakta, bazen de dik yamaçlara tırmanıp, sarp ve derin yarlardan aşağılara inmekteyiz.
Beşparmak Dağları’nın geçit vermeyen birçok kayalarını tırmanarak çıktık. Tırmanmalar sırasında yardımlaşmanın güzel örneklerini yaşadık.
Gökten yağmur gibi yağarak birbiri üzerine kümelenmiş devasa gnays kayaların oluşturduğu vahşilik, grubumuza unutulmayacak bir heyecan yaşattı.
Latmos’un devasa kayalıklarının arkasından her an bir yaratık çıkacakmış hissine kapılarak heyecan içinde yürüdük.
Her tırmanıştan sonra karşımıza bölgenin farklı güzellikleri meydana çıktı.
Zirveye vardığımızda karşımıza adını surattan alan ilginç bir kaya oluşumu çıktı. Bu kayanın çok önemli bir tarihsel geçmişi olduğunu altına geldiğimizde anladık.
Onursal üyemiz Berlin Alman Arkeoloji Enstitüsü arkeologlarından Dr. Anneliese PESCHLOW tarafından 2000 yılında tespit edilen Hitit Yazıtlarıyla karşılaştık. PESCHLOW’un tespitlerinde belirtildiği gibi; Suratkaya’da bulunan Hitit Yazıtı’nın, bulunduğunda Anadolu’daki büyük arkeolojik keşiflerden biri olarak nitelendirildiğini anlattık. Hititlere ait Batı Anadolu’da bulunan Karabel ve Akpınar’ın ardından, Suratkaya’nın 3. Buluntu yeri olduğunu söyledik. Bu yazıtın kaya duvarına kazınarak çizildiğini ve Hitit vesayeti altındaki Mira Ülkesinin Karabel Geçidi’nden, Latmos’un güney ucuna kadar ulaştığını, diğer yandan da Hitit’lerin gerçekten de Ege kıyılarına kadar geldiğine ilişkin kanıt olarak gösterildiğini belirttik. Yazıtın en önemli ana parçasının, Hitit kralı 2. Murşili’nin evlatlık yeğeni ve Mira kralı Maşuiliwa’nın evlatlık oğlu Büyük Prens Kupanta-Kruntiya’nın kartuşu olduğunu söyledik.
PESCHLOW’un araştırmalarında yazıtın etrafında bir yerleşim ve kalıntının bulunmaması, yazıtın sınır çizgisini belirlemek için çizildiği şeklinde değerlendirilmektedir. Suratkaya’da, takriben 3300 yıldan buyana günümüze kadar ulaşan bu önemli arkeolojik keşifin, her an tahribat riskiyle karşı karşıya olduğunu gördük. Bilinçsiz bazı kişilerce kaya duvarında anlamsız çizgiler kazınmaya çalışıldığını tespit ettik. Kültür Varlıklarını Koruma Kurulu’nun, bu çok önemli yazıtın her an başına gelebilecek bir tahribatla karşılaşmaması için, bir koruma tedbiri alması gerektiğini düşünüyoruz.
Bölgenin florasında birçok bitki türlerini inceleme fırsatımız oldu. Bunlardan bir tanesi de bir sıklamen türüydü. Günümüzde Çine Barajı’nın suları altında kalan Çine Çayı vadisine endemik olarak bilinen Cyclamen mirable türünün, burada da yaşadığını tespit ettik. Teyit almak için yakın çekim ve ayrıntılı fotolarını botanik uzmanı hocalarımıza göndereceğiz.
Film platolarını anımsatan bu güzel coğrafyayı tanımak ve keyifle izleyerek doğanın ve tarihin tüm güzelliklerini keşfetmek herkesin hoşuna gitti.
Her güzelliğin bir bedeli olduğunu da zaman zaman görerek yaşadık.
Enerjilerimizi vadiye bakan bir yamaçtaki kaya sığınağında yanımızda getirdiğimiz kumanyalardan aldık.
Beşparmak Dağları’na özgü birçok bitki türünü gördük.
Karşımıza çıkan isimsiz, tarihsiz eski Yörük mezarlarında kimlerin yattığını, hangi yıllarda yaşadıklarını, ne iş yaptıklarını düşünerek merak ettik.
Bugün büyük haz ve heyecan duyduğumuz muhteşem manzaralarla dolu bir parkurda yürüdük.
Kentlerin dışında farklı bir dünya olduğunu ve farklılıkları yerinde görerek, izleyerek, araştırarak, inceleyerek daha da önemlisi koruma kullanma dengesi gözeterek kullanmayı gösteriyoruz. Her zaman yaptığımız gibi keyif alarak, tehlikeleri en aza indirgeyerek, gitmiş olduğumuz bölgenin florasını, faunasını, tarihini, kültürünü tanıtarak, çevreyi temiz tutarak, evrensel doğa kurallarına uyarak ve doğada sadece ayak izimizi bırakarak bu etkinlikleri gerçekleştiriyoruz.