Kuşadası Balıkçılar Odası’nın kurucusu, Adanın eski balıkçılarından Yörük Hüseyin’in oğlu olan Mustafa IRKAŞ, 1960’lı yıllarda babasının yanında balıkçılığa başlar.
1970 yılında amatör olarak ilk serbest dalışını yapar. 1974 yılında askerlik için İstanbul Çubuklu dalgıç okulunun yolunu tutar. Kurbağa adam olarak askerliğini bitirir. Askerden sonra babasının yanında balıkçılığa devam eder.
O sırada Almanya’dan gelen bir grup dalgıç, dalış turizmini başlatmak üzere Kuşadası’na gelir. Kuşadası’nda o güne kadar hiçbir dalış faaliyeti yoktur. Alman dalgıçlar Kuşadası’nda faaliyet gösteren Eray Turizmden Erol ERDEM’le anlaşırlar. Almanya’dan gelecek dalış tutkunu turistleri getirip daldırmaya karar verirler. Ancak Kuşadası deniz coğrafyasını tanımayan Alman dalış hocaları, Eray Turizmden denizi iyi tanıyan bir klavuz bulmalarını isterler.
O sırada Kuşadası’nda sualtını en iyi bilen tek bir kişi bulunmaktadır. Bu kişi Çubuklu dalış okulunda eğitim gören dalgıç Mustafa IRKAŞ’tır. Kuşadası Körfezinde bulunan taşları, orfoz yuvalarını tek tek bilen beslediği orfozları ve mürenleri eliyle besleyip tutup seven dalgıç Mustafa IRKAŞ’ın rehberliğinde, Kuşadası Körfezi’nin resifleri bulunarak, zengin sualtı faunası gelen Alman turistlere gösterilir.
Dalgıç Mustafa IRKAŞ bilinen dalış kurallarının aksine, kendine has dalış kurallarıyla yıllarca dalarak hayatta kalmayı başarabilmiş ender dalıcılardandır. Yabancı dalıcıların hayretle izlediği Mustafa IRKAŞ’ın en önemli özelliklerinden birisi, dalışta mutlaka olması gereken BC ve ağırlık kullanmamasıdır. Sualtında çok hareketli olmasına rağmen çok az oksijen tüketerek, herkesten fazla dipte kalmaktadır.
3 Alman dalış hocasıyla girdikleri bir iddiada, misinanın ucuna bağladıkları bir demir parçasını Fransız Tatil Köyü’nün açığında 80 metreye bırakırlar. Normal oksijenle dalış yaparak kimin çıkarabileceğini test etmek isterler. Tam teçhizatlı dalış yapan 3 Alman hoca 60 metreden sonra geri dönerler. BC ve ağırlık takmadan dalan Mustafa IRKAŞ, 80 metredeki demiri yukarı çıkarmaya başarır. Bu özelliğinden dolayı İzmir Aliağaya yük getiren bir Rus yük gemisinin 67 metreye düşürdüğü çapanın çıkarılması için çağrılır. Daha önce İzmir’den getirilen dalgıç sualtında yaşamını yitirmiştir. Dalgıç Mustafa 2 günlük bir aramadan sonra çapayı bularak çelik halatı bağlamayı başarır. Rus gemisi de yoluna devam eder.
Kaptanlık belgesi olan ve 1. Zabit ehliyeti bulunan dalgıç Mustafa, denizi çok sevdiğinden ömrünün çoğunu denizde geçirmektedir. Ayağı kırıldığı zaman bile dalışı bırakmayan dalgıç Mustafa, alçılı ayağının üzerine naylon sarıp dalarak, tek paletle turistleri sualtında gezdirmiştir.
Dalgıç Mustafa kıyılarda batıklarla ilgili araştırma yürüten Piri Reis gemisine, Kuşadası Körfezi’ndeki batıkların tespitiyle ilgili kılavuzluk yapmıştır.
80’li yıllarda karşı kıyıya geçmeye çalışırken tekneleri batan 16 mültecinin cesetlerini suyun altından Mustafa IRKAŞ çıkarır.
90’lı yılların sonunda bu işi bırakan dalgıç Mustafa IRKAŞ, turistik tesislerin kanalizasyon borularını döşemeye başlar. Büyük teknelerin sualtında meydana gelen arızalarını giderir. Batık tekneleri su yüzeyine çıkarır. Denizde halat saran tekneleri kurtarır.
Balık türlerinin bol olduğu yıllarda balıkta vuran dalgıç Mustafa, vurduğu balıkları dostlarıyla yer. Usta bir orfoz avcısı olarak bilinen dalgıç Mustafa IRKAŞ orfoz vurmayı bırakır ve kızını da dalgıç olarak yetiştirir. IRKAŞ “ bizim zamanımızda o kadar çok balık vardı ki. Orfozlar meydanda gezerdi. Eriştelerin içi ahtapot kaynardı. Kayalıkların içi Istakozlar, karavidalar, böceklerle doluydu. Ama o zamanlar dalan çok az insan vardı, sadece kıyı balıkçıları avlanırdı. Aşırı ve bilinçsiz avlanma birçok türü bitirdi. Bizim zamanımızda denizin altı bir efsaneydi. Çok şeyler gördük. Biz deniz adamları başta olmak üzere, herkes denizlerin yaşaması için elbirliğiyle çalışması lazım. Yoksa bu gördüklerimizi şimdiki nesiller hiç göremeyecek. EKODOSD derneğine üye olarak, onların koruma çalışmalarına katılıyorum. Kendi tecrübelerimi onlara anlatıyor, onlardan da çok şeyler öğreniyorum. ”
EKODOSD derneğine üye olan dalgıç Mustafa, deniz ekosisteminin korunması çalışmalarında etkin bir şekilde görev almaktadır. EKODOSD’un Kuşadası Körfezi’nde ve Dilek Yarımadası-Büyük Menderes Deltası Milli Parkı kıyılarında yaptığı sualtı temizlik faaliyetlerine teknesiyle birlikte katılmaktadır.
Mustafa IRKAŞ “ bizim zamanımızda sualtı pırıl pırıldı. Nüfus çoğaldıkça, kirlilikte çoğalıyor. Kuşadası’nın o eski halini hep özlüyorum. Babamdan zeytinin dalını kestim diye dayak yemiştim çocukluğumda. Yediğin ekmeği kesiyorsun demişti bana. Gördüğü yere zeytin ağacı dikerdi. Milli parkın ucundaki Nero’da bulunan tek büyük zeytin ağacını babam dikmişti. Şimdi zeytin ağacı bırakmadılar, her taraf beton yığını oldu. Çocukluğumda babamla birlikte darboğazda avlanırken, denize bir lastik parçası atmıştım. Bir dayakta o zaman yedim. Deniz bizim ekmek teknemiz oğlum, onu kirletmeyeceksin ki sana hep ekmek versin derdi. Şimdi denizden çıkardığımız atıklara bakıyorum da, klozet bile çıkıyor suyun altından. Biz karpuzu yedikten sonra kabuğunu atmazdık, kapının önüne koyardık. İneği olanlar onu toplar, hayvanına yedirirdi. Şimdi devir değişti. Kara yetmiyor gibi denizin de içine ediyoruz. Babam gibi düşünen insanların sayısını mutlaka artırmamız lazım, yoksa bu deniz kimseye ekmek vermez.
Dalgıç Mustafa, EKODOSD derneğinin Caretta caretta iribaş deniz kaplumbağaların korunması ve kurtarılması çalışmalarında etkin bir şekilde görev almaktadır.
Ağlara ve paragatlara takılan carettaların kurtarılmasında, EKODOSD ekibiyle birlikte çalışmaktadır.
Bugüne kadar birçok carettanın hayatının kurtarılmasında katkısı olmuştur.
IRKAŞ “carettalar denizlerin çok sevimli canlılarıdır. 40 yıl önce Kuşadası’nın Karaova sahillerinin kumlarına gelirdi bunlar. Bizden başka kimseler görmezdi onları. Çünkü oralarda bina yoktu o zamanlar. Her taraf balkanlıktı. Şimdiyse adım atacak yer kalmadı. Denizden baktığında kocaman bir şehir gibi görünüyor.
Benim gördüklerimi, yaşadıklarımı kızım da görsün yaşasın, yarın onun çocukları da görüp yaşasın istiyorum ama bu çok zor. Şu haliyle koruyabilirsek bile çok iyi. “
Denizlerimizde çekirdekten yetişerek, gördükleri ve yaşadıkları tecrübeleri anlatamadan göçüp giden birçok denizci bulunmaktadır. Aslında dalgıç Mustafa gibi denizin gizemli derinliklerinde yıllarını geçirmiş ustaların, gelecek nesillere anlatacağı çok şeyler bulunmaktadır. Çünkü onların yaşadıkları dönemde gördüklerini bugünküyle kıyaslayabilecek bir belge bulunmamaktadır. Onların yaşadığı tecrübeler, olaylar, gördükleri canlılar ve güzellikler kendileriyle gitmeyip, gelecek nesillere miras olarak kalmalıdır.