Ekodosd Onursal üyesi Kuşadası Anaia- Kadıkalesi Kazı Başkanı Prof. Dr. Zeynep Mercangöz’le birlikte incelemelerde bulunmak üzere, 12 km. tırmanarak Kurşunlu Manastırı’na çıktık.
Kadı Kalesi kazılarının yoğunluğu içinde zaman ayırarak, 22 yıl önce çalışma yaparak yayınladığı Kurşunlu Manastırı’nda Prof. Dr. Zeynep MERCANGÖZ’le incelemelerde bulunduk.
800 yıldır ayakta kalmayı başaran Kurşunlu Manastırı, üzerinde büyümeye devam eden tonlarca ağırlığındaki çam ağaçları nedeniyle, yıkılma tehlikesi bulunmaktadır.
Çevre bilinci ve tarih duyarlılığı olmayan kişilerin attıkları çöplerle çevreyi kirlettikleri ve manastır içinde mangal ziyafeti için yaktıkları ateşle duvarlara ve tavanda kalan fresk kalıntılarına zarar verdiği görülmektedir.
Hiçbir koruma önleminin ve uyarı tabelalarının olmadığı Kurşunlu Manastırı, Milli Parkın devamı olan Samson Dağlarının eşsiz doğası içinde büyülü güzelliğiyle kendisine uzatılacak yardım elini beklemektedir.
Onursal üyemiz Prof. Dr. Zeynep MERCANGÖZ “Kurşunlu Manastırı, geçmişin Mykale bugünün Samson Dağlarının Davutlar sahiline bakan bir yamacında bin bir çeşit ağacın arasında yaşam mücadelesi veriyor. Bir değil birden fazla su kaynağının yani ayazmaların arasında yer alan Panagia Kurşuniatissa Manastırı, 1800'lü yılların sonlarında Priene'de kazı yapan Theodore Wiegand burasını ziyaret ettiğinde bir kaç din adamı ile işlevini sürdürüyordu. Ne zaman olduğunu bilemediğimiz bir zamanda terk edilmişliğin ardından Ortaçağ'da münzevi keşişlere kucak açmış olan orman, manastır yapıları için tehdit olmaya başlamıştır.
1989 yılında ilk kez manastıra geldiğimde de ağaçlar ve çalılar böylesine yoğun idi. Hatta kilisenin güney ve doğu yüzlerini yapıyı kuşatmış sarmaşıklar nedeniyle görmek mümkün değildi. Sanırım son yıllarda Davutlar Belediyesi'nin sahiplenmişliği ile avlu içindeki çalılar ve ağaçlar kesilip yapılar daha görünür kılınmış. Yine de avlunun merkezindeki kilisenin kubbesi üzerinde yükselen ağaçlar o ilk ziyaretimizden bu yana daha da büyümüşler ve yüzlerce kiloluk ağırlıkları ile yapıyı ezmekteler. Bir kısım ağaçlar ise gövde ve kökleri ile kimi yerlerde 800 yılı aşkın duvarları patlatarak onları içten içe yok etmekteler. Dolaysıyla yörenin bir kültür hazinesi olan bu manastır acil önlemler alınmazsa hızla yok olup gidecek gibi görünüyor. Manastırın tahribatında sadece doğayı suçlamak mümkün değil. Son yıllarda daha da artmış defineci çukurlarına, hoyrat ziyaretçilerin ağaçlarda ve duvarlardaki yazıları, kazımaları ve çevre kirliliğine yol açan atıkları eklenince yürekleri burkan bir durum ortaya çıkmakta.
İvedi olarak Kültür ve Turizm Bakanlığı'na konunun iletilmesi için Aydın Koruma Kurulu'na durum bildirilmeli. Belki onların kararları ve Orman Bakanlığı'nın da katılımları ile özellikle yapıyı tehdit eden ağaçların kesilerek tez elden mücadele edilmelidir. Manastır içinde yine kurul müsaadesi ve Aydın Müzesi denetimleri ile bir temizlik yapılması yerinde olacaktır. Diğer yandan manastırın da içinde yer aldığı yeşil çevre, Milli Park'tan geri kalmayacak zenginlikte ve çeşitliliktedir. Bu konuda da eğer Kurşunlu manastırın içinde yer aldığı Orman dokusu Milli Park sınırlarına dahil edilecek olursa, burasının daha kontrollü ziyaretçileri olacaktır. Tüm bu konularda ve özellikle manastırın korunmasında biz sanat tarihçilerine ve EKODOSD derneğine ciddi bir görev düştüğüne inanıyorum."
Doğal ve çevresel tehditler nedeniyle tahribat yaşayan ve önlem alınmadığı takdirde göz göre göre yok olacak olan Kurşunlu Manastırı’nda, acilen gerekli tedbirlerin alınmasına yönelik Aydın Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Müdürlüğü’ne başvurduk.
Günümüze kadar gelebilmiş kültür miraslarımızdan olan Kurşunlu Manastırı, Kuşadası’nın önemli tarih hazinelerinden birisidir.
Bu değerli hazineyi gelecek kuşakların da görebilmeleri için, ilgili kurumların gerekli duyarlılığı göstermeleri ve Kuşadalıların değerlerine sahip çıkmaları gerekir.